Park Jimin oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Odada geçen sohbet onu çok fazla sıkmıştı ve soğuk aldığı için vücudundaki bütün kan dolaşımı iflas etmiş gibi hissediyordu.
Bir süre sonra dayanamayıp izin aldı ve eline bir mum alıp merdivenlerden çıktı. Elindeki mum alevi silik bir şekilde yanıyordu ve küçük bir rüzgârla her an sönebilirdi.
Nam Joon ve Ho Seok'un odalarını geçerken bütün vücudunun gerildiğini hissetti. Mehtap ışığı boylu boyunca uzanan koridoru az da olsa aydınlatıyordu.
Odasına girdiği an nereden geldiğini kestiremediği rüzgâr elindeki mum alevini dalgalandırarak söndürdü. Vücudunu yalayıp geçen rüzgârın bir süre sonra odasındaki açık pencereden geldiğini anladı.
Ama o penceresini açık bırakmamıştı ki.
Odasının kapısını kapattığında,odanın havasında tüm enerjisi emilmiş gibi bir cansızlık sezinledi. Sanki kulaklarına pamuk tıkanmış gibiydi. Kafasının içinde sadece nefes alışını duyuyordu.
Derin bir nefes alıp korkusuna hakim olmaya çalışırken burnuna dolan kokuyla kanı donmuş gibi hissetti.
Menekşe kokuyordu.
'Öğretmenim sizin için menekşe topladım. Bu çiçeği sakın kaybetmeyin.Menekşe sadakat anlamına gelir. '
'Öğretmenim neler oluyor?'
'Ne olur beni bırakmayın'
'Canım çok yanıyor.'
Park Jimin umutsuzca bağırdı, ama bunun ağzı yastıkla kapanmış gibi bir etkisi olmuştu.Kendine hakim olamadan odada biraz daha ilerledi. Sanki ruhu çekiliyor ve bedenini savuruyordu.
Pencereden tokat etkisi yaratan rüzgar bedenini devirmek için uğraşıyor gibiydi. O an kolunda hissettiği dokunuşla irkildi.
O gelmişti.
Hayasızca çığlık atmaya başladı.Teninde hissettiği boğucu basınç onu tehlikeli biçimde şuursuzluğa doğru sürüklerken, tek hatırladığı aşağıdan gelen gürültüler oldu.
*
*
*
Park Jimin'in çaresiz çığlıkları bütün evde yayılırken, geride kalanların hepsi telaşla yukarı koştular.Evdeki ölüm sessizliği yerini rahatsız edici bir gürültüye bırakmıştı.Park Jimin'in odasına geldiklerinde soğuk zeminde uzanan vücudu gördüler. Kim Taehyung,Park Jimin görüş alanına girdiğinde korkuyla karışık bir heyecanla ellerini saçlarının arasından geçirdi.
Odayı aydınlatan mum alevleri, Park Jimin'in yüzünden akan terlere vuruyordu. Adamın sarı yüzü Taehyung'un sinirlerini daha da boşaltırken, bütün sakinliğinin etrafında bulunan dört duvar tarafından emildiğini hissetti.Sanki bütün beyin hücreleri,tehlike alarmıyla titreşiyor gibiydi.
"Ölmüş mü?"
Min Yoon Gi'nin cılız ve titrek ses tonu esen rüzgârla uğuldarken, Seok Jin yerde yatan adamın üzerine eğildi ve iki parmağıyla şahdamarına dokundu.
"Sadece bayılmış."
Geride kalanlar derin bir nefes alırken Park Jimin,duyduğu gürültü yüzünden zonklayan başıyla gözlerini acı içinde açtı. Kendini sersemlemiş gibi hissediyordu.
Hareket etmeye çalıştı ama felç olmuş gibiydi. Bir süre sadece bulanık şekiller gördükten sonra görüş alanı keskinleşti.Kendine doğru eğilmiş üç yüzü görünce yavaşça yerinden kalktı.
"Kendinde misin?"
Kim Taehyung'un telaşlı ses tonu daha da gerilmesine neden olurken kafasını yavaşça salladı.
"Tanrım bu da ne böyle?!"
Yoon Gi'nin yüksek sesi, bütün odasını doldurduğunda Kim Taehyung elindeki mumla yukarı doğru baktı.
Yukarıdan bir sarmaşık sarkıyordu ve yerlere kadar değiyordu.
"Bunun odamda ne işi var?" Park Jimin koluna değen şeyin el değil, sarmaşık olduğunu anlayınca bütün vücuduna yayılan korku tohumlarıyla ürperdi.
"Aramızdaki katil sizi korku yoluyla öldürmek istemiş."
Park Jimin sol elini alnına koyup ovuşturdu ve hırıltılı bir nefes aldı.Mantıklı düşünemiyordu.
"Ama katilimiz başarısız oldu."
Seok Jin'in dedikleriyle kahkaha atarak gülmeye başladı.Kendini kaybetmişti ve bütün sinirleri boşalmıştı. Sarsılarak gülerken yüzünde hissettiği acıyla kafası yana düştü.
"Kendinize gelmeniz için bunu yapmam gerekiyordu, özür dilerim."
Seok Jin'in ince ses tonu Park Jimin'i ikna ederken kafasını yukarı aşağı salladı ve etrafındaki insanlara baktı.Ona korkuyla bakan insanlardan birinin altında azrail maskesi vardı ve kim olduğunu kestiremiyordu.Gözleri istemsizce Jeon Jungkook'a yönelirken, onu bulamayınca sert bir ses tonuyla sordu.
"Jeon Jungkook nerede?"
Adamın yokluğunu farketmeyen üçlü birbirlerine merakla bakarken Yoon Gi konuştu.
"Aramızdan geliyor sanıyordum."
Bir süre sessizce durduktan sonra hepsi aynı komutu almışçasına aşağı koştu.
Salona girdiklerinde Seok Jin gördüğü manzara karşısında yutkundu ve korku dolu yüzünü diğerlerine döndü.
"Sanırım artık dört kişiyiz."
-------
Biri oyuncağıyla avlandı, kaldı dört.
Yorumlarınızı eksik etmeyin,umarım hikayeyi severek okuyorsunuzdur^^
Ve sizce katil kim? ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cesetler evi » bangtan ✅
FanficKazandığın tatil bileti ya ölüm biletin olsaydı? dollyjim'e ithaflarımla. →Agatha Christie:: then there were none'dan uyarlanmıştır.← 12.07.2015 - 01.09.2015