Odadan çıkıp Melis'in odasını aramaya başladım. Rastgele kapıları açıp kapatıyordum. Sonunda Melis'i pembe renklerin ağırlıkta olduğu bir odada telefonla konuşurken buldum. Bir dakika işareti yapıp bir kaç şey daha söyledikten sonra telefonu kapattı.
"Hoşgeldin Azra."
"Hoşbuldum. Şey bana şirket için kıyafet verebilir misin?" gülümseyerek dolabına ilerleyince ben de arkasında durup ne yaptığına bakmaya başladım.
"Bu olmaz, bu da değil... Hah bu olur işte!" bağırmasıyla yerimde irkilip çıkardığı kıyafetlere baktım. Fazla mı açıktı sanki?
"Bunlar fazla açık sanki?" oflayıp gözlerini devirdi.
"Hayır Azra değiller. Giy bunları çok yakışacaklar sana." tuvalete girip üstümü değiştirdim. Çıktığımda Melis'in onaylayıcı bakışları altında ayakkabımı da giymeye başladım. Topukluydu ve bütün gün boyunca bunların üstünde durabileceğimi zannetmiyordum.
"Topuklu olmasa olmaz mı? Çok rahatsız." topukluları alıp elime düz taban ayakkabı verdi.
"Al babet giy madem." onaylayıp ayakkabıları da giyip aynadan kendime baktım. Siyah dizimin üstünde deri etek üstünde de siyah bol gömlek. Ayakkabı da siyah üstünde bir kaç taşı olan sade bir babet. Güzel olmuştum. Acaba Bartu beni nasıl bulurdu? Beğenir miydi?
Kafamı belli belirsiz iki yana salladım. Bunları düşünmemem lazımdı. Onun birine aşık olma ihtimali zaten azken bana aşık olma ihtimali neredeyse yoktu.
"Gel bakalım saçını düzleyelim. Biraz uzun sürebilir yalnız çok uzunlar." ne dediğini anlamasam da başımı tereddütle sallayıp makyaj masasının sandalyesine oturdum. Elinde kıskaca benzer makine görünce ürküp gözlerimi Melis'e çevirdim. Umarım canım acımazdı.
"Merak etme canını yakmam." önüme dönüp ne yapacağını izlemeye koyuldum. Sanırım, Melis'e güveniyordum.
----------------------------------------
Kısa süre içinde ustaca saçımı düzleştirdikten sonra gülümeyerek beni süzdü.
"Vay be! Neymişsin kızım sen!" gülümserken aklıma Bartu'nun verdiği yarım saat gelince kapıya koştum.
"Geç kaldım Melis! Sonra görüşürüz." koşarak merdivenlerden indim. Bartu kol saatine bakıp ayağıyla ritim tutuyordu. Geç kalmıştım işte. Ayakkabılarımın çıkardığı sesle bana dönerken gözleri kocaman olmuş bir şekilde beni inceledi. Yutkunup sinirli gözlerini bana çevirince dudağımı ısırarak bir kaç adım geriledim.
"Bu ne lan böyle!? Bu eteği kim giydirdi sana?!" gözlerimi kırpıştırdım.
"M-melis-" sözümü tamamlayamadan kolumdan tutup yukarı çekiştirmeye başladı.
"Bu kadar kısa giyemezsin duydun mu beni? Giydirmem. Şirkette kaç tane pezevenk var biliyor musun sen?!" Melisin odasının önüne gelince hızlıca kapıyı açtı. Melis yerinden sıçrayıp kapıya dönünce anlamayan gözlerle bizi süzdü.
"Bu eteğin yarısı nerde Melis? Doğru düzgün pantolon veremedin mi?!"
"Ne bağırıyorsun abi ya? Şirketteki kızlar öyle giyiniyor diye-"
"Şirketteki kızlarla Azra'yı kıyaslama! Sen de hemen pantolon giyiyorsun!" kafamı sallayıp Melis'in dolabından siyah bir pantolon alıp tuvalette değiştirdim. Tuvaletten çıktığım gibi Bartu koluma yapıştı.
"Geç kaldık zaten yürü hadi!" merdivenlerden aşağı inerken koşarak ona yetişmeye çalışıyordum. Kapıdan çıkıp beni arabanın ön koltuğuna fırlattıktan sonra şoför koltuğuna binip arabayı çalıştırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/45257115-288-k454451.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafyanın Meleği
FantasiBir mafyayı gözetleyen ve onun koruyuculuğunu yapan görünmez bir melek. Tek bir şart var; eğer koruduğu ve zamanla platonik bir aşkla bağlandığı bu adama dokunursa ölene kadar dünyada kalmak zorunda. Peki adı gibi el değmemiş ve masum olan Azr...