BÖLÜM 2: İLK ÜÇ GÜN

29 1 0
                                    

Uyanıyorum, Deniz uyanık ve boş boş bakıp bisküvi yiyor. Yanımda olduğu için olduğum yerden kalmadan bir kaç bisküvi alıyorum. Deniz birden konuşmaya başlıyor, "sence onlar güzel bir yerde midir ?" Deyip bir bisküvi daha alıyor, bende karşılık veriyorum, "onların ölüp ölmediğini bile bilmiyoruz." Bunu söylerken bile zorlandım çünkü o kadar yaşlı birinin o lanet şeye direnmesi imkansız, bana cevap vermiyor. Saat öğlen 2 olduğu için güneş tam tepede, odama gidip iki tane şapkabodruma geliyorum. Bodrumda sakladığım iki bidon benzini de yanımıza alıp motosiklete biniyoruz. Bodrumda dışarı açılan ayrı bir kapı olduğu için oradan çıkıyoruz. Bir kaç kilometre gidiyoruz ve bir yerde durup su içiyoruz. O sırada bize doğru koşan bir grup insan görüyorum. Deniz'i dürtüp "Hey Deniz şu insanlara bak herhalde robotlardan kaçıyorlar. Susamış olmalı..." Pat diye bir kurşun sesi sözümü kesiyor ve Deniz ani bir tepkiyle "Bora bas gaza !" Diyor, tabi bende refleks olarak gazı köklüyorum. Kurşunlardan biri, arkaya sığmadığı için Deniz'in elinde tuttuğu benzin bidonuna geliyor ve Deniz hemen bırakıyor. Arkadan patlama sesi geliyor muhtemelen benzin bidonu ama değil, aynadan bakınca bizi kovalayan grubun patladığını görüyorum. Sevinmem gerekirken üzülüyorum, yağmacı da olsalar sonuçta insanlığın savaşı ve patlayan insanlarımız. Deniz'in evindeki kanları şimdi anlıyorum, o kan yağmacıların kanı olabilir çünkü iki zayıf ve yaşlı insandan o kadar kan çıkamaz. Arkadan iki büyük robot hızlı bir şekilde geliyor. Deniz'in babası eskiden avcıydı tabi Deniz'e de bir şeyler öğretmiştir, diye düşünüyorum ve arkamı yarım dönüp "Deniz az önce düşürdüğün bidonu robot tam yanından geçerken patlatabilir misin ? Hadi bunu yaparsın Deniz sana güveniyorum." Deniz bu laflarımdan sonra bir iç çekip hedefe odaklanıyor tam ateş ederken bir tümseğe takılıyorum ve kurşun sekiyor. İlk robot atlatabiliyor ama ikinci atıştan sonra diğer robot patlıyor ve öndeki robot ileri fırlıyor bu bize zaman kazandırıyor. Robot ayağı kalkıp hızla bize doğru koşuyor ve benzinimiz bitmek üzere, Deniz'e benzin doldurmasını söylüyorum oda başını sallayarak onaylıyor. Patlamamız an meselesi ama robota yakalanıp öldürülmekten iyidir, yüzde elli şansımız var ve şans bizden yana. Deniz, yarım kalan bidonunu kendine güvenir bir şekilde robota doğru atıyor. Bidonu havada vurarak ustalığını gösteriyor, bidon robotun önünde patlıyor ve ardından bum robot parçalanıyor.

Bir kaç kilometre daha gidiyoruz neredeyse il sınırına geldik. Motosikletten garip garip sesler çıkıyor ve motoru durduruyorum, motorda hiç bir sorun yok. Motosikleti tekrar calıştırıyorum ama çalışmıyor. Bu çok kötü oldu. Yürümeye başlıyoruz ileride bir market var, oraya doğru gidiyoruz. Kapıdan içeri bakıyorum dükkan bomboş, herhalde burayı da yağmalamışlar. Kapıyı açmaya çalışıyorum ama kapı kilitli ardından bir tane adam ortaya çıkıyor ve "Ne istiyorsunuz ?" diye bağırıyor. "Motorumuz bozuldu ve az sonra hava kararacak, sadece bir gün konaklamak istiyoruz" diye yanıt veriyorum. Adam neyiniz var diye bağırıyor, "bir çift yüreğimiz, iki Bisküvimiz ve tam dolu iki kurşun kutumuz var." Yanıtladıktan sonra adam kafa sallıyor ve elinde bir tüfekle bize doğru geliyor. Kapıyı açıyor ve eliyle içeri girmemizi işaret ediyor. Adam arkaya doğru gidiyor, biz de onu takip ediyoruz, biraz ileride yerdeki kapağı açıyor ve içeri giriyor, korksakta onun peşinden gidiyoruz. Asağıya indiğimizde bir sürü yiyecek ile karşılaşıyoruz, adama bakıyoruz adamda ton balıklarının olduğu köşeyi işaret ederek "bugün orada yatacaksınız, sonrada gideceksiniz." Kafamızı sallayarak onay veriyoruz. Adam tekrar konuşmaya başlıyor "açsanız bir şeyler yiyin ve uyuyun." Tekrar kafamızı sallıyoruz ve yemeklerin yanına gidiyoruz. Adama teşekkür edip bir şeyler atıştırıyoruz.

Adam biz yemek yerken konuşmaya başlıyor, "iki günde bu kadar şeyin olacağını nerden bilebilirdik ki, o yaratıklar herşeyimizi döktü yıktı. Bizden ne istiyorlar insanlardan ne istiyorlar, onlar yüzünden kardeşimi, karımı belkide ailemi kaybettim. Her şey çok çabuk oldu çocuklar çok çabuk." Diyor. Adam bunları söylerken Deniz birden hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Yanına gidip sarılıyorum, ağlamaya devam ediyor. Bir süre sonra susuyor. Adama bakıyorum ve "amca biz İstanbul'a gidiyoruz, orada gizli bir üs var hem yeterli yemek var hem de yardım edebileceğiz, beraber gidebiliriz." Diyorum. Amca kafasını sağa sola sallıyor "Gençler şevkinizi kırmak istemem ama yeteri kadar yemek var derken kaç kişiden bahsediyorlar, hem haber size özel bi haber değil, yani herkes gidebilir. O yüzden ben gelmeyeyim, zaten onların bir işine yaramam." Biraz şevkimiz kırıldı ama pes etmeyeceğiz. Hepimiz yere uzanıyoruz, tavana baka baka uyuya kalıyorum.

ARACI: İLK SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin