Avcının bizi buraya kadar takip etmesine şaşırıyorum. Deniz, yerde bulduğu bir kıyafeti giyiniyor Ben giderken. Deniz'e "Sen burada bekle hemen geliyorum." deyip aşağı, cesetlerin ilk yerindeki silahı almaya gidiyorum. Merdivenlerden hızla iniyorum, bu telaşla, üzerimde sadece donum olduğunu unutmuşum, silahı alıyorum ve merdivenlerden yukarı çıkıyorum, hızla çıkarken çıplak ayaklarım yansada aldırmıyorum. Pompalı silahı alıyorum ve odaya çıkıyorum, Deniz odada yok, herhalde saklanmıştır diye düşünüp cama çıkıyorum ancak avcı ortalıkta gözükmüyor. Altıma bir şort çekiyorum.
Birden rüyam aklıma geliveriyor. Ben aşağıdayken bodruma farkettirmeden gidemeyeceklerine göre tavan arasına çıkmış olmalılar diyorum kendi kendime. Koridora koşuyor ve koridorun sonundaki merdivenleri hızla çıkıyorum. Kapağı açtığımda gizlice bakıyorum. Hiçbir şey göremiyorum fakat biraz daha yaklaşınca Deniz'in giydiği kıyafet çarpıyor gözüme. Kırmızı olduğunu farketmemişim bile. Ve biraz daha yaklaşıyorum. Deniz elleri ve ayakları ince bir tahtaya bağlı bir şekilde, hıçkıra hıçkıra ağlıyor, kafasının üzerinde de bir elma duruyor, tam arkamı dönerken elmaya bir ok saplanıyor ve elma duvara yapışıyor. Sonra avcıya bakıyorum, yayına bir ok yerleştiriyor ve yayını bana doğrultuyor, pompalı silahı almama zaman kalmadan oku bana doğru fırlatıyor, reflekslerim çok hızlı çalışıyor ve oktan kaçmak için sola eğiliyorum fakat sağ omzumda çok kötü bir acı hissediyorum, ardından pompalı silahı çıkartıyorum ve tetiğe basıyorum.
Silah tutukluluk yapıyor ve ateşlemiyor. Pompalıyı yere fırlatıp avcıya doğru koşuyorum, o da elindeki yayı fırlatıp bana doğru koşuyor, sağ kroşeyi sallıyorum fakat eğiliyor, ben dengemi toplayamadan karnıma ilk yumruğunu geçiriyor, canım acıyor ve o refleksle kendimi içe doğru çekiyorum. Sinirleniyorum, bu sefer yumruğu gelişine sallayıp tutturuyorum, adam denge kurmaya çalışırken, kafasına bir yumruk daha geçiriyorum, acıdan eğiliyor ve anında alnının ortasına dizimi geçiriyorum. Ayağı kalkmasına izin veriyorum, kendini toparlayıp ayağı kalkıyor. Bana sol kroşe atıyor ancak kroşeyi, sağ kolumun dirseğini kendime siper ederek etkisiz hale getiriyorum ve boşta kalan elimle alttan adamın çenesine vuruyorum, kırılma sesini duyabiliyorum. Dizimin tekine, tekme atıyor ve dengem bozulunca diziyle burnumu kırıyor, canım çok fazla yanıyor, ben ona baskın olarak dövüşsemde, en çok hasarı alan benim. Kendimi toplayıp sağ direkt sallıyorum fakat isabetli olmuyor, kolumu tutuyor ve büküyor, acısını azaltmak için arkamı dönüyorum. Sol elimle, göremesemde kafasına vuruyorum, sert vurmuş olmalıyım ki kolumu bırakıyor, önümü dönmeden sağ dirsekle kalbinin bulunduğu yere vuruyorum, biraz geriliyor, ardından hızlıca dirseğimi tekrar vuruyorum ama bu sefer göğsüne değil, suratına geliyor burnu kırılıyor, Deniz arkadan "Yapmayın!" diye bağırıyor, bu bağırışıyla dikkatim dağılıyor ve kırık burnuma kafayı yiyiyorum. Avcı, ben Sendelerken silaha atılıyor ve silahı düzeltmeye zamanı yetiyor, arkası dönük ve ona doğru baskın adımlarla yürüyorum. Silahıyla arkasını dönüyor, anında eline vuruyorum o sırada silah ateşleniyor ve tavana asılmış olan gaz lambası yere düşüyor ve ortalık birden alev alıyor. Yerdeyken, beni ayağıyla ateşe itiyor şanslıyım ki, ateş bir yerimi yakmıyor. Pompalıyı bana doğru tekrar ateşliyor ancak kurşunun bittiğini anlayıp geri yere atıyor. Üzerime doğru atılıyor, yanlış hareket, kafasını kolumun altına alıyorum ve çıt omurgasını kırıyorum, ateşin yanında bırakıp Deniz'i çözmeye gidiyorum. Onu çözüp kucağımda aşağı indiriyorum, merdivenlerden aşağı indirince kucağımdan da indiriyorum ve...
Yatak odasında yarı çıplak bir şekilde uyanıyorum, muhtemelen bayıldım. Saate bakıyorum, saat akşamın dokuzu. Deniz yangını söndürmüş olmalı, çünkü koku yok veya ev cayır cayır yanmıyor. Bunların rüyamın sonu olduğunu anladım, ayağı kalkıyorum ve pencereye doğru gidiyorum, kırık camlara basıyorum fakat burnumun acısı onu dindiriyor. Kırık camdan dışarı bakıyorum. Hava hala karanlık, omzumun acısı burnumun acısından az bu yüzden burnum çok acıyor. Aşağı iniyorum, Deniz mutfakta oturmuş, yere bakıyor. Yanına gidip "Neyin var." diyorum, bir süre daha baktıktan sonra bana dönüp "Ne olmadı ki. O avcı pisliğiyle ölene kadar dövüştünüz." diyor ama bir yandan da yapılması gerekeni yaptığımı biliyor. Ona "Ben iyiyim, tamam!" diyorum, o da "Biliyorum" deyip sarılıveriyor bana. Hadi dışarı çıkalım diyorum ve çıkıyoruz. Arabanın sağlam olması beni şaşırtmaya yetiyor. Dışarıda bir jeneratör görüyorum, Deniz'in elinden tutup "İleride bir jeneratör gördüm." diyorum ve jeneratöre doğru götürüyorum, jeneratöre geldiğimizde ağır olacağını biliyordum ama denemeye değer. Jeneratörü taşıyamayınca eve geri dönüyoruz ve tavan arasına çıkıyorum. Avcının yanmış cesedi beni üzüyor ve midemi bulandırıyor ancak bu kadar kontrolcü olmanın zararlarıda var. Köşede bulunan, yangından zarar gelmemiş ve dört tekerli el arabasına doğru gidiyorum, ayağım takılıyor fakat düşmüyorum, takıldığım şeye bakmak için yere bakarak arkamı dönüyorum, avcının koluna takılmışım fakat gördüğüm şeye inanamıyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/47976111-288-k538756.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARACI: İLK SAVAŞ
Ficção Científica"Türkiye'de, İstanbul'un bilinmeyen adalarının birinde gizli tutulan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunuyorum. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunmamın sebebi ise çok karmaşık. Uzaylıların gelmesi gerekirken, aracıları geldi, fakat do...