BÖLÜM 3: İLK BEŞ GÜN

14 0 0
                                    

Uyanıyorum, çocuk hala uyanık ama susmuş. Deniz'i uyandırıyorum, cebimde duran bisküvileri tamamen unutmuşum, çıkarıyorum herbirimize birer tane düşüyor. Deniz kendi bisküvisini bitiriyor, çocuk ta bitiriyor, çocuğun hala aç olduğunu hissedebiliyorum ve kendi bisküvimi ona veriyorum. Çocuk da bisküviyi bitirdikten sonra dışarı çıkıyoruz. Çocuk, "Burada ne yapıyoruz ?" diyor, ben de "Arabamız yok ve araba arıyoruz." diye yanıt veriyorum ve çocuk "Normalde kimseye böyle bir şey söylemezdim ama biraz ileride otoparkta jipimiz var. Benden başka kimseye kalmadığı için jipi alabiliriz." diyor. Jipin orada olmadığından emin olska da çocuğu takip ediyoruz.

Jipi buluyoruz ve biniyoruz. "Jip otoparkın en üst katında olduğundan kimsenin alacak zamanı olmamıştır." diye düşünüyorum. Jiple otooparktan çıkıyoruz ve Sakarya sınırına doğru ilerliyoruz. Aşağıda moloz yığını var o yüzden uzun yolu tercih ediyorum ve üst geçitten gidiyorum, üst geçitten giderken önüme bir aslan çıkıyor, direksiyonu sola kırıyorum, köprünün bariyerlerini kırıp geçiyorum ve aşağı ters bir şekilde düşüyoruz. Kendimi kaybediyorum ve bayılıyorum.

Gözlerimi açtığımda karşıma bir ışık çıkıyor, nerede olduğumuzu bilmesemde Deniz'i merak ediyorum, kafamı çevirmek zor olsa da etrafıma bakınıyorum, yanımdaki sehpanın üzerinde silahım var, Deniz de sehpanın hemen yanında, kaşında bir yarabandı var. Ona "Sen iyi misin ?" diyorum, "Merak etme ben iyiyim." diyor. Kafamı zar zor çeviriyorum ve "Ne oldu ?" diyorum, o da "Kaza geçirdik." diyor, kaza geçirdiğimizi hatırlamıyorum ama üst geçitte ki aslanı iyi hatırlıyorum. Yanıma beyaz önlüklü biri, beni parmağıyla işaret ederek "Sende, kırık bir diş, patlak bir dudak ve bir de tutulmuş bir boyun." diyor, hemen ardından Deniz'i işaret ederek "Sende de, patlak bir kaş, kafada şişlik ve boyun tutulması var." diyor ama çocuğu söylemiyor, "Çocuk nerede ?" diyorum ama cevap vermiyor, sinirleniyorum ve "Arka koltuktaki çocuk nerede !" diye bağırıyorum. Adam biraz bekleyip "Çocuk başaramadı, o çoktan arabada ölmüştü." diyor. Tavana bakıyorum, adam tekrar konuşuyor "Size yemek getireyim." diyor. Etrafıma ayrıntılı bir seklide bakıyorum ve buranın bir veteriner olduğunu anlıyorum. Yemeği bekliyoruz o sırada içeriden patlama sesi geliyor, Deniz'e "Burada bekle." diyorum, ayağı kalkıp hemen koşuyorum. Mutfağa girdiğimde her yer yanıyordu doktor kapının hemen yanında duvara yaslanmış, ölü olup olmadığını kontrol etmeden mutfaktan çıkarıyorum, çıkar çıkmaz ateşler kapıyı da kaplıyor. Burası büyük bir veteriner olduğu için her yerde yangın tüpü var. Tüpün korunduğu camı elimle kırıp tüpü alıyorum, elimin kanamasını aldırıyorum bile, ardından, ilk kapıdan başlayıp tüm mutfağa sıkıyorum mutfak tamamen söndüğünde yerde yanmış robot parçaları görüyorum ve "Bu nedir ? Yoksa patlayan şey bu muydu ?" diyorum, doktor bir sürü duman yuttuğu için cızırtılı konuşuyor "Evet ama bu sefer benim suçumdu." diyor, gülüyorum ama sonra doktorun ciddiyeti ile bozuyorum, şaşırarak "Nasıl yani ?" diyorum, tebessüm ediyor ve "Onu tamir ediyordum." diyor ve ardından tebessümü kahkahaya dönüşüyor. Tüm olanları hatırlayınca çömelip doktorun boğazına sarılıyorum ve "Sen de mi onlardansın ?" diyorum, boğazını sıktığım için ilk başta konuşamıyor sonra elimi biraz gevşetip "Konuş!" diyorum, konuşmaya başlıyor "Onların hisleri var, onlarda korkuyorlar, onlarda seviniyorlar veya üzülüyorlar..." elimi boğazından çekiyorum, "...tıpkı insanlar gibi ama siz onlara hayvanlara davrandığınız gibi davranacaksınız. Hayvanları anlamak için veteriner oldum ve onları da anlayacağım bu yüzden onun yaratıcısı olmaya çalışıyorum." diyor, ben de ayağı kalkıp "Sen delirmişsin." diyorum içeri gidiyorum
Deniz'i kucağıma alıyorum ve dışarı çıkıyorum dışarıda bir sürü araba var hepside az çok kaza yapmış gözüküyor. Arkası kamyonet şeklinde olan bir jipe biniyorum düz kontak yapıyorum. Silahımı içeride unuttum içeri almaya gidiyorum.

ARACI: İLK SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin