Uyanıyorum sola dönüyorum ve Deniz yok çok tedirgin oluyorum ve "Deniz neredesin?" diye bağırıyorum.
Yanıt yok, tekrar bağırıyorum "Deniz!" tekrar yanıt yok, ayağı kalkıyorum, ve merdivenlerden aşağı iniyorum. Mutfağa doğru ilerliyorum, ilerlemeden önce istemesem de camdan dışarı bakıyorum ve parçalanmış bir robotun başında dört aslan dikiliyor. Şaşırmamış gibi duruyorum oysa ki şaşırmam gerekirdi. Bodrumdan Deniz'in kahkaha sesi geliyor ve bodruma doğru koşuyorum, hemen ardından kapıyı kırıp içeri giriyorum. Deniz karşıma eleri ve ayakları iple bir tahtaya bağlanmış şekilde çıkıyor. Kafasında kıpkırmızı bir elma var ama elbisesi elmadan da kırmızı. Arkamı dönmeden bir ok gelip elmayı duvara dikiyor. Arkamı dönünce avcı ile karşılaşıyorum, yayını aşağı doğru indiriyor, Deniz'e bakıyorum, bana karşı gözünü süsüzüp alt dudağını dişliyor ve bir kahkaha daha patlatıyor. Sonra avcıya bakıyorum, yayına bir ok yerleştiriyor ve yayını bana doğrultuyor, karşılık veremiyorum sanki bir şey beni tutuyor, reflekslerim harekete geçemiyor. Ok kalbime saplanıyor ve anında yere yığılıyorum.Uyanıyorum sola dönüyorum ve Deniz yok çok tedirgin oluyorum ve "Deniz neredesin?" diye bağırıyorum.
Yanıt yok, tekrar bağırıyorum "Deniz!" Merdivenlerden hızla biri geliyor ve yatakta yarım doğruluyorum ve gelen Deniz "Bir şey mi oldu?" diye soruyor suratında ki şaşırmış ifade ile, "Hayır, sadece meraklandım." diye yanıtlıyorum, "Beni merakta edermiş." deyip üzerime çıkıyor ve iki omzumdan da itip tam yatırıyor. Beni öpmeye başlıyor ve ardından etkileyici sesiyle "Günaydın" diyor. Onu kucağımdayken yana deviriyorum, tekrar öpüyor onu tam çevirip önüne geçiyorum. Bacakları belime dayalı olduğu için üzerine yaslanmaktan korkmuyorum. Bana tutkulu bir sesle "Ok yaydan çıktı." diyor ve aklıma lanet avcı geliyor. Bütün zevkimin içine etti, Deniz'i kırmamak için düşük bir ses tonuyla "Unutma, biz misafiriz." diyorum ve kalkıp onu kucağıma alıyorum.Onu kucağımda iken merdivenlerden aşağı indiriyorum, yumurta kokuyor, tek açıklaması var, "Kim bana yumurta yapmış bakalım? Yada avcı korkunç tavukları avlayıp patlamak üzere olan yumurtalarını almıştır. Ama yumurtaları eline alamaz mantıklı olan bu değil." diyorum ve bu sözlerimle avcıyı sevmediğimi de kanıtlamış oluyorum. Bir süre bana bakıyor ve "Çok kötüsün." deyip kahkaha atıyor, gittikçe ağırlaşıyor. Mutfağa uzun bir yolculuk olmasa da sonunda yetiştik. Avcıyı mutfak ile arka bahçenin birleştiği kapıda çizmelerini giyerken görüyorum. "Görüşürüz." diyor ve kapıyı kapatıyor, ardından masaya karşı karşıya oturuyoruz. Gitmesine seviniyorum, Deniz'e bir süre bakıyorum ve "Kelebeğim" diyorum ama bu iltifat ona yakışmıyor bu yüzden ona "Ateşli böceğim." diyorum, bana bir süre bakıyor ve yanıma geliyor, dizime otururken "Herkül böceğim." diyor. Bu kadar sıkı bir kız olduğunu hiç düşünmemiştim, "Birbirimize hayvan isimi söylemeyi bırakalım..." diyor, biraz bekliyor, söylediğini uzatarak "...ve..." derken sözünü kesiyorum, "Lanet herifin evjnde pilli kamera var, onu öldüreceğim. Hemen gidelim buradan." diyorum o sinirle, fakat gidecek taşıtımız yok. Dışarıya çıkıyorum hava almak için. Dışarıda bir süre etrafa bakıyorum, yıkık binalara, parçalanmış arabalara ve hatta her yere dağılmış cesetlere. Bu aralar robotlar görünmüyor diyorum kendi kendime. Bu sefer etrafı dolaşmaya başlıyorum, bir cesedin yanında bisiklet görüyorum, biraz daha yaklaşınca tekerlekte avcının bıçağını görüyorum ve lanet ediyorum. İçeri giriyorum ve Denizle oturuyoruz, avcının gelmesini bekliyoruz.
Avcı geliyor, kapıdan içeri giriyor, "Sen kontrol hastasının tekisin lanet herif. Bizi takip edip kontrol ediyorsun, evine birşey olur diye kontrol ediyorsun ve kendini savunmak için mantığı kullanıyorsun, artık saçmalamayı kes!" diye bağırıyorum, adamın feleği şaşırıyor, "Tamam o zaman." diyor ve işaret parmağıyla Deniz'i gösterip "Belkide dünyanın son kadını o." diyor, onu şimdi öldürmek istiyorum. Adamın üzerine atılıyorum ve yere düşürüp yumruklamaya başlıyorum. Yumrukladıkça içim rahatlıyor, "Haydi, aşağılık herif şimdi, o sikin kadar bıçakları at!" diyorum ve yumruklamayı bırakıyorum. Deniz'in elinden tutup dışarı çıkartıyorum ve arabasını alıp çıkıyoruz, Deniz bana bakakalıyor ve "Yapılması gerekeni yaptın." arabasını almamız bile az "Onu öldürmediğine şükretsin." diyor ve bunları söylerken gayet ciddi, Deniz lafı ağzımdan aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARACI: İLK SAVAŞ
Ciencia Ficción"Türkiye'de, İstanbul'un bilinmeyen adalarının birinde gizli tutulan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunuyorum. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nde bulunmamın sebebi ise çok karmaşık. Uzaylıların gelmesi gerekirken, aracıları geldi, fakat do...