'Engel olamayacağım'

53 12 3
                                    

Sabah uyanmanın verdiği etki mi, erken uyanmanın verdiği etkimi bilmiyorum ama başımı ağrıtmıştı. Sık hap kullanan birisi olmadığımdan yöntemi yine kendim keşfedecektim. Yorgun ve çelimsiz ellerimi alnımın üzerinde gezdirip, yavaş hareketlerle ovmaya başladım.

"Ahh" karnıma giren sancı ve başımın ağrısı derin bir çöküntüydü. Bulanan midem buna eklenince koşarak lavaboya gittim. Camdan yansıyan halim içler acısı değildi ve büyük ihtimal yine birilerinin oyununa alet olmuşum ki alnımda birşeyler yazıyordu. Aynaya daha da yaklaşıp ters olan harfleri okumaya çalıştım.

"Ter...s y...üz" ters yüz. Yüzde vermiyorum, bu kesin rachel'ın işiydi. Büyük ihtimal her zamanki gibi gizlice odama girip beni tekrar rezil etmeyi amaçlamıştı. Alnıma 'sex' yazdığında ve bende okula öyle gidip, öğretmenlerden azar işittiğimden beri aynaya bakma kısmını sürekli uyguluyordum. Normalde komik şeyler yazdığını sanıyordum, bugünün aksine.

Ellerimi yüzümü yıkandıktan sonra durulama kısmınıda tamamlayıp üzerimi giyindim. 1 dk'dan uzun süredir çalan telefonuma, üzerimi giyinme işi bittiğinde cevap verdim.

"Bu sabah yaptığın hiç komik değildi rachel ve bir daha tekrarlarsan bay white'a bunu bildireceğim." diyerek tribimi attıktan hemen sonra telefonu suratına kapattım.inkar edecekti, her zaman yaptıgı gibi. Bi kaç kez telefonum çalsada sessize alarak, çantamı koluma taktım, telefon çantanın içine gömüldüğünde rahatlamıştım.

"Alexis kahvaltıya" annemin uyarıcı ses tonu her ne kadar itiraz istemediğini belli etsede, belli ettirmeden ayakkabılarımı giyerek kapıyı yavaşca açtım ve dışarı çıkıp, annemin bana bağıramayacağı kısımlara doğru koştum. Arkamdan bakan sinirli bir çift değil iki çift göze aldırmadan el sallayıp yürümeye başladım. Dışarısı ne soğuk ne sıcaktı. İkisi arasında birşey işte.

"Alexis" diyen sese baktım. Aidan yanımda ağır hareketlerle yürüyordu. Vanessa bugün gelmemiş olmalıydı.

"Selam" yüzünü bana döndürüp ardından uzun yol boyunca ilerleyen şeritlere çevirdi.
"Nasılsın?" diye klişe bir soru sorduğunda gülümseyerek ona baktım.

" iyi sanırım. Şey, vanessa sana birşeyler söyledi mi?" şeritlerden kafasını ayırıp bana baktığında denizimsi gözlerinin içinde boğulmamak elde değildi. Kısa bir süre bakıp bakışlarını başka bir tarafa çevirdiğinde, bende ona bakmayı kesip uzun yola baktım.

"Üşüttüğünü söyledi. Sanırım sana da ulaşmaya çalıştı ama cevap vermeyince bir daha aramadı." telefonu sessize aldığımda aramış olmalıydı.
"Ben onu kontrol etsem iyi olacak yoksa içim hiç rahat etmeyecek"

"Seninle gelebilirim. Okula gidesim de yokdu zaten" diyerek benimle birlikte vanessa'lara doğru yürümeye başladı. Çok sessizdi. Vanessaların evi biraz uzaktı.annesi botanik yerleri sevdiği için ormanı geçinceydi evleri. Oldukça büyüktü.

Kapıdan girerken, aidan kaşlarını çatmıştı.
"Ben seni burda beklerim" deyince birşey demeden vanessanın odasına çıktım.kapıyı çaldıktan sonra, içeri daldım. Vanessa elinde bardakla birşey içiyordu. Beni görünce tedirginleşti ve kırmızı olan ağzını sildi.

"Bende isterim vişne suyu" diyerek yatağa zıpladım. Elimi bardağa uzattığımda, elimi sıkıca tuttu.

"Hey, acıtıyorsun. Sadece vişne suyu" diyerek elimi geri çektiğinde, kırmızı gözlerle bana bakıyordu.
"Vanessa..."

"Alexis git buradan. Hemen" ona daha da yaklaştığımda beni iterek pencereye doğru yaklaştı ama ışığa doğru gitmiyordu.

"Nesin sen?"
"Buradan gitmezsen, engel olamayacağım Alexis. Lütfen git." ona doğru ilerlediğimde, önümde bitti. Gözlerinin kırmızılığı daha da belirgindi. Bana yaklaştıkça geriye doğru gidiyordum ama benden daha hızlıydı. Boynuma yaklaştığında, kalbinde bir kazık vardı.. Bu aidan'dı.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin