"Anne..."
"Buradayım Aidan." sımsıkı kavrıyor beni. Kafamı köprücük kemiğine yerleştiriyorum. Elleriyle saçlarımı karıştırıyor.
"Beni hiç bırakmazsın değil mi anne?" gülümsediğini hissedebiliyorum. Ellerimi tutuyor. Sımsıcak.
"Asla"
...
Terasın kalın duvarına uzanmış gökyüzünü izliyor ve ne kadar düşünmek istemesem de geçmişimle yüzleşiyordum.
"Ne istiyorsun ky?"
"Ne istediğimi biliyorsun" elimi uzatıyorum ona doğru. Diğer elimi de gözlerimi kapatacak şekilde yerleştiriyorum. Keskin bir aletle Avucumun içine çizik atıyor. Ellerimi gözümden çekip kafamı ona çeviriyorum. Bir kaç saniye geçmeden elim eski haline dönüyor. Küçük bir tüpün içine koyduğu kanı cebine atıyor.
"Sana borçlandım."
"9.kez" gülümsüyor.
"Evlatlık olmak..." duraksıyor. "Bu, tuz ve biberin yanına havuç koymak gibi bir şey. Önemini yitiriyor gittikçe. Her an öğrenecekler korkusundan nefret ediyorum."
"Herşeyi bilmemek kadar kötü mü bilemiyorum. Ama biliyorsun ki, bunu yapmaya mecburuz. Hem Oradaki havuç ben olmalıydım." kahkaha atıyor.
"Son avcı'yı öldürmek o kadar kolay mı bilemiyorum. Efsaneyi biliyorsun"
"Efsaneler sadece bir söylenti. Onu da biliyorum. Ve eğer onu öldürmezse lanetleneceğini de. Her türden efsaneye inanmamalısın ky"
"Alexis. Masum... Hemde çok. Herşeyi biliyor mu dersin?"
"Siz anlatırsanız, evet." oturur pozisyona geçiyorum. Ne zamandır burda? Ben ky'a bakıyorum ama bir anda vücudu soluyor. Aramızda 1 cm ya var ya yok. Alexis alayla gülüyor.
"Kurtuluşun benim aidan. Bunu biliyorsun... Değil mi?" bir şey söylemeye çalışsamda sesim çıkmıyor. Boğazımı saran ellerini daha da sıklaştırıyor.
"Ama sen benim kurtuluşum değilsin"
Derin bir nefes alarak uyanıyorum. Ky hemen yanımda duruyor.
"Ne...istiyorsun?" gözlerini kısıyor, ardından ellerini saçlarının arasından geçiriyor. Gözleriyle bileğimi işaret ediyor. Cebimden çıkardığım tüpü ona uzatıyorum.
"İşini biliyorsun Aidan. Bazı zamanların aksine" dedikten sonra gülümsüyor.
"İyi misin?" sorusunu görmezden gelip cevap vermiyorum.
"Daemon ile konuştum. Anladığım kadarıyla buraya boşuna gelmemiş. Birşeyler sorup durdu. Seninle konuştu mu?"
"Ne yaptığıyla ilgilenmiyorum. Bir süre sonra sıkıcı olmaya başlıyor."
"Ben yokken böyle mi anıyorsun beni kardeşim?" ky'ın arkasından çıkınca sokak ışığı yüzünü aydınlatıyor. Arkasında biri daha var. Görüntü netleşince şaşırmamak elde değil.
"James."
"Merhaba demicek misin Aidan?"
...
"Yine neyin peşindesiniz?" diye ısrarla soruyor ky. James, geldiğinden bu yana alaycı bir gülüş ile gülümsüyor. Oturduğu yere daha çok yayılırken, ellerini ısıtmak için sıcak nefesini avucunun içine üflüyor.
"Hala değişmemişsin ky. Ne istediğimi bildiğinizi sanıyordum. Onlara Anlatmadın mı daemon?" daemon ensesini kaşıyor. Ardından sırıtarak konuşuyor.
"Sen anlatınca daha heyecanlı olur diye düşündüm"
"O zaman. Babanın almak istediği bedenin yardımına ihtiyacım var desem."
ky şühpeyle soruyor. " ne tür bir yardım bu?"
"Ne tür olduğunu henüz bilmiyoruz ama heyecanlı olacağı kesin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RandomO ölümün ta kendisi. O hiçliğin kıyısında bir vahşi. Şimdi görebildiği şeylerin izini kaybetti. Anılarının denizinde boğuluyor. Güneşi yitirdi ve Ay'a sahip. Yakıp kavuran kabuslarında herşey bulanık. Duyguları karanlıktaki acıya akıyor. Bu karanlı...