Eve geldiğimde hala sinirden kuduruyordum.Neredeyse tüm gün Kadir'le aynı derslere girmiş, ders boyunca alaylı bakışlarına maruz kaldığım yetmezmiş gibi birde ders programına baktığımda dönem boyunca neredeyse aldığımız tüm derslerin aynı olduğunu görmüştüm. " Ne talih ama" diye içimi çektim huzursuzca. Odama geçip kendimi yatağın üzerine bıraktım."Devrim ?" diye seslendi annem. Doğruldum, kapıdan başını uzatan anneme sevgiyle gülümsedim.
"Merhaba Anne"
"Merhaba Meleğim, aç mısın ?"
"Ahh hayır anne Sedef'le bir şeyler atıştırdık."
"Nasıl istersen hayatım"
Gülümseyerek kapımı kapatıp çıkan annemin arkasından hüzünle içimi çektim. Henüz 40 yaşında olmasına rağmen ne kadar da yıpranmıştı. Bizi bugünlere getirebilmek için gerçekten çok uğraşmıştı.18 yaşında olan kardeşim sırf bu yüzden üniversiteye gitmeyi reddetmiş ve bir işe girip çalışmaya başlamıştı. Hoş zaten okumaya niyeti de yoktu, bu nedenle Aykan'a şiddetle karşı çıkan annemi bu konuda sakinleştirmiştim. Açık öğretimden öğrenimini devam ettirmesi şartıyla annem durumu kabullenmişti.
Kardeşimin bir çorbacı da garsonluk yapmasına yüreği el vermeyen Sedef, durumu dedesiyle paylaşmış ve böylece kardeşim şuan da 5 yıldızlı bir otelde garsonluğa devam etmekteydi. Maaşı iyi olmakla birlikte,yükselme şansı vardı. Hal böyle olunca annem de bir nebze rahatlamıştı.
Oturduğumuz ev bize dedemden kalmıştı. Bu nedenle kira ödemiyorduk. Aykan'ın çalışmaya başlamasıyla da oldukça toparlamıştık. Bu dönem bir işe girmeyeceğim konusunda büyük bir tartışmanın ardından Aykan'a yenilmiştim. Ayrıca Sedef'in dedesinin; ki bende ona kendisinin isteği üzerine dede diye hitap ediyordum, yaklaşık bir buçuk yıl önce benimle yaptığı konuşmayı anımsadım.
"Hiçbir şekilde itirazını kabul etmiyorum. Her ay en azından bir takım ihtiyaçlarını karşılamak için bu banka kartında bir miktar para olacak" diyerek elinde tuttuğu banka kartını uzatmıştı.
Kızaran yanaklarım eşliğinde şiddetle kafamı salladım.
"Yoo Kemal dede bunu gerçekten kabul edemem " desem de, Sedef'le ikisi büyük bir çaba sonucunda beni ikna etmeyi başarmışlardı. Kemal dede zaten birçok öğrenciye burs verdiğini, benimde onlardan biri olmamda anormal bir durum olmadığı konusunda içimi biraz olsun ferahlatmıştı.Anımsayınca yine yanaklarımın kızardığını hissettim. Her ay banka kartımı atm'ye soktuğumda da aynı utancı usanmadan yaşamaya devam ediyordum. En azından miktarı azaltmayı başarmıştım. Böyle şeylerden çok fazla hoşlanan biri değildim ama karşımda kendisine "dede" diye hitap etmemi isteyen ve aşırı saygı duyduğum bir adamı kıramazdım.
Sayesinde iyi giyinebilmeye başlamıştım. Tabiki benim iyi giyinme anlayışım Sedef ya da okuldaki diğer kızlarla pek kıyaslanamazdı ama böyle şeylere takılan bir kız değildim.
Yorganıma iyice sokulup içimi çektim.
Acaba babam ve annem ayrılmasalardı, bu durumda olur muyduk diye düşünmeden edemedim.Zaten bu düşünce küçüklüğümden beri sık sık aklımı kurcalıyordu.
Daha mı mutlu olurduk ?
Babamı yalnızca hayal meyal hatırlıyordum.Benden iki yaş küçük olan Aykan ise babamla ilgili hiç bir anıya sahip değildi.Hangimizin durumu daha kötü bilmiyordum.Babamla annemin arasında ne geçtiğini hala bilmiyordum. Bildiğim tek şey babamın annemden ayrılıp,İngiltere'ye yerleşmesiydi.Bu arada babam bir doktordu. Beni en çok yaralayan bir kez olsun bizi arayıp sormamasıydı.İnsan belki eşinden vazgeçebilirdi ama çocuklarından ? Her gün hayat kurtaran kutsal bir mesleği olan insan,nasıl olurdu öz evlatlarına karşı bu kadar acımasız olabilirdi ? Hiç mi aklına gelmemiştik,hiç mi merak etmemişti bizi. Sıkıntıyla başımı salladım.
Annem bir daha kimseyle evlenmemişti.Bizi alıp babasının yanına,yani şuan oturduğumuz eve gelmişti.Bu evde yetişmiştik.Dedemi ben 9 yaşındayken kaybettiğimiz de artık sadece üçümüz kalmıştık. Bunun ardından annem bir fabrikada çalışmaya başlamıştı.Gececi olduğu zamanlar da bizimle kalacak kimse olmadığından kardeşimle birbirimize sarılır öyle yatardık.Acıyla gülümsedim.
Evet kolay bir hayatımız olmamıştı ama el birliğiyle bugünlere gelmeyi başarmıştık. Esneyerek yataktan kalktım. Biraz ders çalışsam fena olmayacaktı.Çalan telefonun sesiyle irkildim. Uzanıp telefona baktığımda yüzüm aydınlandı. Ekranda "Can Dostum " yazıyordu. Tamam kabul biraz klişe olabilir ama Sedef'le birbirimizi böyle kaydetmiştik.Gülümseyerek telefonu açtım.
"Selam Şekerim"
"Selam Bebek ! Ne alemdesin ?"
"İşletmelerde Etik ve Kuralları aleminde.. Sende ne var ne yok ?"
"Ahh hadi ama Devrim. Daha ilk günden ders çalışmaya başlayamazsın" dedi sitemle.Gözlerini devirdiğini tahmin edebiliyordum.
"Çok geç prenses hazretleri,çünkü yaklaşık bir saattir tam olarak öyle yapıyorum."dedim."Bu cevabını duymamazlıktan geliyorum.Yarım saate hazır ol ve sana geçen yılbaşı hediye ettiğim şu siyah elbiseyi giyip,biraz makyaj yap" dedi.
"Sedef ne saçmalıyorsun ? Saat sekize geliyor. Ayrıca o elbiseyi çok kısa bulduğumu biliyorsun.Hem bir dakika, nereye gidiyoruz ki ?" dediğimde ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım."Gidiyoruz" kelimesiyle istem dışı olarak teklifini kabul etmiştim.Anında kıkırdamaya başladı.
"İşte benim kızım ! Sen dediklerimi yap ve beni bekletme " diyerek, cevap vermeme fırsat tanımadan telefonu kapattı.Oflayarak yerimden kalktım.Yine beni hangi cehenneme sürükleyeceğini bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa oda onu dinlemezsem bunu burnumdan çok fena getirirdi.
Tam yarım saat sonra siyah,vücuduma oturan mini elbisem,salık bıraktığım saçlarım ve hafif makyajımla hazırdım.Odamdaki boy aynasına baktım ve 2 ay önce indirimden aldığım uzun zamandır istediğim parfümümü sıktım.
Tam üç sene boyunca onun gittiği birçok yere sürüklenmekten kendimi kurtardığım zamanlar oldukça fazlaydı. Kurtulamadığım zamanlarsa genelde felaketle sonuçlanmıştı.Sıkıntıyla iç geçirdim.
Bu elbiseyi bana aldığından beri hiç giymemiştim. Aynada ki yansımamdan kendimi inceledim.Küçük göğüslerime büyük tezatlık oluşturan geniş kalçalarıma bakıp yüzümü ekşittim.Üstümdeki süper mini elbiseye göre bir hayli kısa olan bacaklarıma sıkıntıyla baktım. Tercih ettiğim kiraz renginde ki ruj şaşırtıcı şekilde çillerim ile bir uyum sağlamıştı.Şaşırarak içimden Sedef'e bir teşekkür gönderdim.Bu ruju almaya beni zorlayan o olmuştu.
Saçlarım her zaman ki gibi dalgalarla omuzlarıma dökülüyordu. Kabul etmem gerekirse yüzüm fena değildi.Ama kısa boyumdan ve bedenimden hayatım boyunca pek memnun kaldığım da söylenemezdi. Bir dakika ya, ben ne zamandan beri böyle şeyleri umursamaya başlamıştım diye düşünürken korna sesini duydum.
Anneme kısa bir açıklama yapmaya kalkışmışken Sedef'in onu çoktan aradığını söylediğinde kafamı sallayarak topuklu siyah stilettolarımı giydim. Ne sinsi kız ama ! Annem montumu uzatırken beni etrafımda dönmeye zorladı.
"Ah benim küçük meleğim.. Çok güzel görünüyorsun." dedi sevgiyle.Yanağımı okşayan eline yaslanarak yanağına bir öpücük kondurdum.
Zar zor yürüdüğüm gerçeğine rağmen hızlı olmaya çalışarak sonunda kendimi arabaya atmayı başarabilmiştim. Kıstığım gözlerimle Sedef'e döndüm.
"Beni yine hangi pis planına alet ediyorsun ? " diye sorduğum da;bordo rengine boyadığı dudaklarından sinsi bir kahkaha patlattı ve göz kırparak ekledi:
"Parti bebek.. Eğlenmeye gidiyoruz !!" Lanet okumama fırsat bırakmadan müziği son ses açtı ve biz Bebek'e doğru yol almaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Elma
RomanceUsulca sordum: "Ben yasak elma değil miyim ?" Gülümsedi. "Hayır"dedi. "Sen benim cennetimsin" (DÜZENLENİYOR)