Av Öncesi

68 6 0
                                    


       Dean endişeliydi. Kötü hissediyordu.
"Baba?"
John gerekli olacak eşyaları ve silahları çantasına koyuyordu.
"Evet?"
  Sam salonda, Jo'yla oynuyordu.
"Gitmek zorunda mısınız?"
John kaşlarını çatarak oğluna baktı. Dean'in neden bir anda böyle davrandığını anlayamıyordu.
"Dean, sen iyi misin? Tabiki gidicez. Sen her zaman-"
"Biliyorum!"
Dean her zaman babası avlanmaya gittiği için gurur duyardı,  bu sefer değil.
  Dean bağırdığı için pişman olmuştu. Babasına hiçbir zaman bağırmazdı. Babası ciddi bir şekilde ona bakıyordu. Sakinleşti.
"I know, dad(Biliyorum, baba)... Bilmiyorum. Kötü hissediyorum."
John başını sallayarak gülümsedi. Dean'in yanağını ellerinin arasına aldı.
"Endişelenme Dean. Her zamanki gibi bunu da halledebiliriz."

    John, Dean'in karşısında ciddi olması gerektiğini düşündü. Ciddi olmak, disiplin demekti. Disiplinli olursa çocuklar sözünü dinliyordu. Sam daha çok küçük olduğu için ona daha yumuşak davranıyordu. Ama Dean'e neredeyse 7 yaşından beri disiplinli ve ciddi bir şekilde davranıyordu.  Dean'e '  İşte benim adamım.... Aferin dostum.' gibisinden sözlerle kitap ediyordu. Dean ise ona çoğunlukla ' Evet, efendim... Doğru, efendim.'  vb. şekilde hitap ediyordu. Asker gibi... 'Baba.' da diyordu, nadiren.  Oysa Mary  varken ve John ona komutanlık taslamıyorken her zaman 'Babacığım.'   derdi. Ne değişti? Bu soruyu bile soramıyordu... Bunun tek sorumlusu, Dean'in çocuk olamaması, John'du.
  Boğazını temizledi.
" Neyse. Kardeşinin yanına git. Onu hiçbir zaman yalnız bırakma. Onu koru, bunu yapabilirsin değil mi?"
Dean her zamanki, sert duruşuyla karşısında dimdik duruyordu.
"Tabiki efendim!"
John silahlarını toplamaya devam ediyorken Dean kapıya yöneldi. Kapıda durup babasına baktı.
O çok güçlü... Umarım ben de bir gün onun gibi olurum.

     Salona girdiğinde, Sam'le beraber arabacılık oynayan Jo Dean'i gördü.
"Dean! Hadi gel! Oyun oynayalım!"
Sam de ona baktı.  Ayağa kalkıp Dean'e doğru yürüdü.
"Abi, babam yine mi gidiyor? Neden hep gidiyor?"
Dean başını sallamaktan başka bir şey yapamadı.
Jo yavaşça Sam'in yanına gidip onu itti.
"Böyle saçma soğulağ soğma! Onlağ biğ süğü kişiyi koğuyoğlağ!"
Dean Jo'nun yaptığına güldü. Jo kaşlarını çatıp ona baktı.
"Sen niye gülüyoğsun!? Dedikleğimin komik biğ tağafı yok!"
Dean gülmesini zor olsa da bastırdı.
"Hayır, haklısın."
  Sam üzgün görünüyordu. Dean kardeşinin omuzlarından tutup onun hizasına gelecek şekilde dizinin üstüne çöktü.
"Ne hissediyorsun?  Gitmesi hakkında."
Sam anlamsız yere başını salladı.
"Bilmiyorum... Sadece-"
"Kötü, değil mi? Kötü hissediyorsun."
Başını usulca salladı.
"Evet abi. Kötü."
  Dean kardeşinin hislerine Bobby'deki olaydan beri güveniyordu.

≈ Flashback ≈

     "Dean, babam ne zaman bizi almaya gelecek?"
"İnan bana hiçbir fikrim yok Sammy.... Sen resmine odaklan."
    Tabiki Dean'in bir fikri vardı. Babasının, kamptaki Ichi denilen herifi öldürmesini görmesiyle artık çoğu şey hakkında bir fikri vardı. O günün gecesine John'a olanların ne anlama geldiğini sordu.
"Neden o adamı öldürdün baba?"
  Dean hiçbir şey bilmiyordu. John buna nasıl cevap verecekti,
"Çünkü o bir insan değil,o insan gibi görünen bir yaratık." mı diyecekti? Oğlu kapıdan çıktı ve onu bir adamın kafasına ateş ederken görmüştü.
     Ödevini yapması gerekiyordu, ama o işi kaynatıp Sam'in kalemini araklamıştı.
"Abi! Ver şunu!"
Dean, Sam'den epey uzundu.
"Sıkıyorsa al!"
  O sırada John, Bobby'i aramıştı. O zamanlar San Francisco'daki bir Çin Mahalle'sindeki akrabası tarafından ele geçirilip kötü amaçlar için kullanılan bir ruhun, samurayın, peşindeydi ve Bobby'den bilgi almak için aramıştı. Bobby o sırada yemek hazırlıyordu. Bildiklerini John'a anlattıktan sonra kapayacağını farketti.
"Çocuklar da iyi. Merak etmişsindir diye söyledim."
"Biliyorum. Eğer iyi olmasalardı söylerdin."
Dean, arayanın babası olduğunu anlamıştı. Kendi kendine söylendi. Bobby ellerini saçlarına götürdü. Birkaç parça saç teli eline geldi.
Kahretsin. John yüzünden öleceğim.
"Babam mı?"
Eli havadaydı ve Sam kalemi alabilmek için var gücüyle zıplıyordu.
"Ver şunu!"

"Gelecek misin?"
"Evet, kılıcı napayım?"
"Onu kargoyla yolla, güvenlikten geçirmen zor olabilir."
"Tamam."
"Tamam. Seni almak için havaalanında oluruz."
"Biz derken? Çocuklar da mı gelecek?"
"Evet, John. Elbette gelecekler. "
"Hadi ama Bobby. Eğer çocuklar-"
"Kapa çeneni. Hepimiz geliyoruz."
Sam, Dean'in dikkati dağıldığı sırada elindeki kalemi kaptı. Zafer kazanmış bir edayla bağırdı.
"Evet!"
    Dean telefondakinin babası olduğunu anlayınca çok sevindi. Konuştuklarına bakılacak olursa geri dönüyordu. Çocuksu bir edayla Bobby'e doğru ilerledi.
"Babam mı? Konuşabilir miyim?"
   Telefon kapanmıştı. Bobby üzgün olduğunu gösterircesine başını salladı.
"Üzgünüm evlat. Baban acilen çıkıyordu. Ama sizi ne kadar çok sevdiğini söyledi."
Dean şüpheyle Bobby'i süzdü.
"Gerçekten mi?"
"Evet."
Bu arada Sam araya girdi.
"Bobby Amca, Dean kalemlerimi çalıyor!"
Sinirle Sam'e döndü.
"Hiç de bile! Sadece ödünç aldım."
Bobby araya girdi.
"Dean, kaleme ihtiyacın varsa benden isteyebilirsin. Ödevlerini bitirdin mi?"
"Çoğunu yaptım."
Bu sefer Bobby Dean'i şüpheyle süzdü. Dean pes etti. Gözlerini devirdi.
"Tamam... çok az yaptım. Ama hemen yaparım."
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Yemek yapmaya devam ediyorken Dean seslendi.
"Bobby! Kalem verir misin?"
"Tamam... Al bakalım."
Çekmeceden, kaldığı motellerden birinin kalemini verdi. Yemek yapmaya geri döndü. Dean kalemle yazmayı denedi. Yazmadı.
"Lanet olası! Yazmıyor!"
Sonum Winchesterların elinden olacak...

≈ Şimdi ≈

   Ellen garip hissediyordu.
"Billie? Bunu es geçseniz?"
Bill şaşkınlıkla güldü.
"Ne? Hadi ama Ellen, Jo bile yapmıyor bunu."
Ellen da güldü. Hisleri kuvvetliydi, ama bu sefer yanlış alarm olmalıydı.
"Jo'ya bakayım."
Salona çıktığında Jo yoktu. Endişelenmişti.
"Dean, Jo nerede?"
Dean etrafına baktı. Endişeyle ayağa kalktı.
"Az önce buradaydı."
   Ellen ve Dean Jo'yu aradılar. Ellen odalara, Dean de bahçeye baktı.
"Joanna! Hey!! Joanna!"
Ellen hiçbir odada onu bulamadı. Herkes aramaya başladı. Bill anlam vermiyordu.
Jo nereye gitmiş olabilir!?
  Dean ise endişeli olması gerekirken garip bir şekilde sinirliydi.
"Jo!! "
"Deanciiik!!"
  Dean onu duymuştu, fakat emin olamıyordu. Sesi belli belirsizdi.
"Jo!"
  Ses bahçenin içinden gelmiyordu.
"Deanciiiik!"
Sesin geldiği yöne koştu.
Kahretsin! Bacaklarım neden bu kadar kısa!?
"Dean!"
Arkasından gelene baktı.
"Bay Harvelle! "
  Eliyle kendisini takip etmesini söyleyip sesin geldiği yönü işaret ettiğinde tekrar koşmaya başladı. Bill de onun arkasından nefes nefese koşuyordu.
"Orada olduğunu nerden biliyorsun!?"
Birkaç dk sonra uzun bacakları sayesinde Dean'e ulaşmıştı.
Bir kez daha kahretsin! Büyümek istiyorum! Büyürsem herkesi daha kolay koruyabilirim.
Dean bunları düşündükten sonra cevap verdi.
"Sesi oradan geliyordu!"
Bill anlam veremedi. Ses felan duymamıştı.
"Ses mi? Ne zaman duydun?"
"Geldiğinizden beri duymadım. Garip olan, siz gelmeden hemen önce duydum."
Bill kaşlarını çattı ve yavaşladı. Dean de yavaşladı, daha hızlı koşmak istemesine rağmen. Bill gülümseyerek omzundan tuttu. Dean sinirle ona bağırmaya başladı.
"Ne yapıyorsun!!? Koşmamız gerek! Onu korumalıyım!"
Bill sürekli gülümsüyordu ve sakindi.
"Sakin ol, Dean."
"You b*tch! O tehlikede!"
Bill ciddileşti. Dean sabırsızca konuştu.
"Sonunda ciddileşebildiniz!"
Deanine başını okşadı.
"Dean sen iyi ve güvenilirsin. Umarım Jo'yu üzmezsin... Aksi taktirde hayalet olarak gelip k*çına tekmeyi basarım. "
Dean anlayamıyordu.
Bu da ne şimdi?!
"Dean... Baban tarafından yeterince takdir edilmediğini biliyorum. Seni çok tanımasam da sana güveniyorum ve seninle gurur duyuyorum. Ve şimdi-"
Dean sakince onu dinliyordu ki Bill aniden bir kurtadama dönüşüp Dean'e saldırmaya başladı.
Garip olan, Dean Jo'nun sesini duyuyordu.
"Deancik!"
Kurt ona saldırıyorken bağırmadı, ama korkmuştu. Ağzından salyalar akıyorken Dean boğazından tutup onu engellemeye çalışıyor, çırpınıyordu.

       Aniden yerinden sıçradı. Cidden korkmuştu.
Şükürler olsun, rüyaymış... Yok, kabus. Ama neden?
  Neden böyle bir rüya görmüştü ki? Yani Bill'in dedikleri...
" Umarım Jo'yu üzmezsin... Aksi taktirde hayalet olarak gelip k*çına tekmeyi basarım. "
Dean yine aklını çalıştırdı.
O... Tanrım. Bay Harvelle...

   

Hunters Are Never Kids...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin