Deja Vu

52 2 1
                                    

    Korkunç bir baş ağrısıyla gecenin ikisinde gözlerini açtı Dean. Kıçını yatağının üst kısmına çekerek oturdu ve arkasına yaslandı. Kendini ağırlaşmış hissediyordu.. Derin bir nefes alıp verdi. O anda başının ağrısının kesildiğini, azaldığını farkederek elini saçlarının arasına daldırıp başını ovdu. Kaşındaki ve dudağından küçük bantları, omzundaki ve karnındaki dezenfekte edilmiş baskı yapan bezleri farketti.
"Agh... "
Omzu sızlıyordu. Ovdu. En son ne olduğunu çözmeye, hatırlamaya çalıştı. Sadece şaşkın bir yüz hatırlıyordu. Gözlerini iyice açabilmişken bacağındaki baskıyı hissetti bu kez. Gözlerini baskıyı hissettiği yere indirince gördü buğday renkli saçlarını. Örtülmüş bacaklarının üzerine dağılmışlardı. Derince nefes alıp veriyordu. Belinin ağrımış olabileceğini düşündü Dean.
Niye burada uyuduysa..?
Niye uyandığını bile unutmuşken kendini ona kaptırdı(aslında tuvaleti gelmişti). Sabit duran doğal kaşlarını, çok olmasa da dolgun olan dudaklarını inceledi ve ikide bir kıpırdayan kirpiklerine baktı. Uyurken sakin ve hoş duruyordu.
Dean bir an söylediklerinin farkına vardı. Hah şuna bak! Saçmalık.
Jo kımıldanır gibi olunca, onun bunu yemeyeceğini bile bile, hemen gözlerini kapayıp uyuyormuş gibi yaptı. Jo esneyerek uyanırken gözlerini kırpıştırdı hemen karanlığa alışmak için. Tamamen görebilir olduğunda hafifçe başını kaldırdığında gördü Dean'i. Biraz şaşırmıştı çünkü Dean'i bu şekilde yatırmadığından emindi. Ash'le birlikte buraya kadar taşıyıp normal, uzanır bir şekilde yatırmışlar, sonra Ash işi olduğunu söyleyip hızlıca iyi geceler dileyip sırıtarak gitmişti ve Jo da en son Dean'in terlerini silmişti. En azından o böyle hatırlıyordu. Hala sol dirseğinin onun üzerinde olduğunu farkedince hemen çekti. Sonra dikkatlice Dean'i inceledi. Uyurken normalden daha az gıcık görünüyordu. Dudaklarındaki ve kaşındaki yaralara baktı. Ne kadar sinir olsa da canının yanmasını istemiyordu. Tabii kendi yakmadığı sürece. Kaşlarından sonra bakışları gözlerine kaydı. Hareketli gibiydiler.
Rüya mı görüyor? Yoksa...
O sırada Dean gözlerini açıp direkt gözlerinin içine baktığında yenice uyanmış olduğunu anlamasına rağmen soğukkanlı davranarak konuştu.
"...D-Demek uyanıktın?"
Bir an kekelediği için kendine küfretti içinden. Dean ise üzerindeki örtüyü bacaklarından çekti ve ayaklarını Jo'nun ters tarafından yere uzattı.
"Evet, uyanıktım. Senin burada ne işin var? "
Jo ayağa kalkıp önüne düşen saçlarını geriye attı.
"Kişisel algılama. Ash'le seni yatırdıktan sonra uyuyakalmışım."
Dean ayaklarının üzerindeyken sessizce kendi kendine söylendi.
"İyi ki uyuyakalmışsın..."
"...Bir şey mi dedin? "
Arkası Jo'ya dönükken kendi kendine küfretti ve hemen toparladı.
"Hiç zahmet etmeseydin küçük hanım diyorum. "
Kapıya doğru yürüyüp kolunu çevirdi ve dışarı çıktı. Kapı kapanırken Jo gözlerini kapayıp kendi kendine söylendi.
"Eminim öyle demişsindir(!)... "
Bir örtü alıp odanın köşesindeki kanepede kıvrılarak uyumaya çalıştı fakat durduk yere terlemeye başlamıştı ve yanakları kızardığından bu mümkün değil gibiydi...
————————————————

Dean Jo'nun orada olduğundan habersiz kendini yatağa attı. Kaşlarını çatarak gözlerini kapadı ve kendi kendine söylendi.
"Odaklanmalıyım... Hem o benim sadece kızkardeşim gibi değil mi..?"
  Bu söylediğinden sonra farkedebilmişti Jo Dean'in geri döndüğünü. Karanlık tavanda bir süre asılı kaldı gözleri. Gözleri hafiften kızarmaya başlamıştı ki hemen durdurdu kendini.
Bir erkek için ağlayacak değilim... Hem de babam olmayan biri için.
Dean'in olduğu tarafa arkasını döndü. Niye bu kadar harika(!) hissediyordu ki?! Yorganı başına çekip uyudu.
------------------------------------------------
  Dean ilk defa esnemeden, huzurlu bir şekilde uyandı o sabah. Gözlerini ovarak her sabahki gibi nedensizce etrafa bakarken gözü kanepeye takıldı.
      Jo?
Kafası yastığından düştü düşecekti. Elleri savrulmuşçasına göğsünün üzerindeydi ve ayakları kanepenin sırt tarafına çıkmışken üzerindeki beyaz gecelik dizkapaklarına kadar sıyrılmıştı. Derin bir şekilde uyuyorken yüz ifadesi oldukça huzurluydu.
Bu kadın nasıl böyle uyuyabiliyor??
Gözlerini kısarak bacaklarını inceliyorken gece söyledikleri aklına gelince sırıtışı suratında dondu.
"Odaklanmalıyım... Hem o benim sadece kızkardeşim gibi değil mi..?"
Yüzüne bir anda kan sıçramışçasına kızararak baktı Jo'ya. Acaba duymuş muydu? Yok yok, duymasına imkan yoktu. Uyuyordu değil mi? Sahi duysa da belli edecek miydi sanki?
O an Jo kıpırdandı. Elini ağzına götürürken esniyordu ve ayağa kalkmak için, o pozisyondayken, küçük bir hamle yaptığında gürültülü bir şekilde yere düştü. O sırada beyaz geceliğinin askısı biraz sıyrılmıştı. Kafasını kaldırıp etrafa baktı, ama sonra hiçbir şey olmamış gibi olduğu yerde başını kollarına koyarak uyumaya devam ettiğinde Dean elinde olmadan kıkırdamaya başladı.
Uzun zamandan sonra ilk defa böyle içten bir şekilde iyi hissettiğini farketmemişti Dean. Uzun bir süre de fark edemeyecekti. Jo ise onun kıkırtısını duyunca uyuduğu yerde kaşlarını çattı. Sonra serbest bıraktığında gözlerini yenice açabildi.
"Kim var orada? "
Dean gülmesini bastırmaya çalıştı. Jo gülen kişinin Dean olduğunu farkedince kendine geldi.
"Sersem!.. Çok mu eğleniyorsun?"
Dean kendini topladı ve gülmeyi kesti.
"Öyle saçma yerlerde yatacağına beni yataktan ittir bir dahaki sefere. "
Jo ayağa kalkıyorken ters ters Dean'e baktı.
"Bir dahaki sefere olacakmış gibi konuşma."
Jo söylediklerini henüz farketmişken Dean susuyordu. Bir süre sessiz kaldılar ki Jo aslında Dean'in bir şeyler demesini bekliyordu. Başını öne düşürerek kapıya yöneldi.
Aslında diyecek bir şey yok.

Dean hala susuyordu. Yanlış anlamış gibi yapacaktı.
"Olmaz zaten merak etme. "
Aslında gayet iyi bir şekilde Jo'nun söylemek istediğini anlamıştı. Jo da göstermeden hafifçe sırıttıktan sonra kaşlarını çatıp Dean'e döndü.
"Kahvaltıya yardım edeceksin. "
Dean aslında her zamanki bir tür refleks gibi bunu da 'Sanki edermişim gibi! ' diyerek reddedecekken durakladı.
"Beş dk ya oradayım. "
Jo kapıya dönerek kolu çevirdi.
"4 dk yı geçmesin.. "
Dean sessizliğiyle kabul ettiğini belirtirken Jo garip hissediyordu. Şaşırmıştı.
5 saate geliyorum dedi değil mi?..

Kahvaltıyı çoktan yapmışlardı ve güneş batalı Dean ikinci bardağı olan Watson'ı içiyordu. Sam bir köşeye çekilmiş gazete okuyor, Ellen de mutfakta akşam gelecek olan müşteriler için bir şeyler hazırlıyordu. Jo'nun ise saçları salınmış, garson önlüğünün altına üzerine koyu yeşil, belini açıkta bırakan bir tişört; altında da dar  paçalı, siyah bir pantolon giymişti. Elindeki sarı bezle masalardan birini siliyorken ritmik bir şekilde sallanan kalçaları baştan beri Jo'nun saçlarını seyreden Dean'in dikkatini çekti. Ağzına götürdüğü bardaktaki birayı ıskaladı ve birazı pantolonuna döküldü. Bunun farkına bile varmamıştı. Jo ise çalan müziğe ayak uydururcasına kalçalarını hafifçe sallamaya devam ediyorken bir anda gözlerini Dean'e çevirdi. İzlediğini farketmiş gibiydi. Dean ise hemen gözlerini çekti ve birasını yudumlamaya başladı diğer tarafa bakarken. Jo onu yakalamıştı.
Seni egosu boyundan büyük pislik...

Aklına bir şey gelince sırıttı ve Dean'den tarafa yöneldi. Önce CD deki müziği değiştirip REO'nun Can't Fight This Feeling'ini açtı. Dean'in oturduğu yerin biraz ilerisindeki masaya gitti. Gülümsedi ve masayı tekrar yavaş bir ritim tutarak silmeye başladı, Dean de onu kesmeye. Şarkı biraz ilerleyince Dean gülerek birasını yudumladı. Jo'nun şu adamı dinlediğine inanamıyordu.
Bir de müzik zevki iyi sanmıştım. Naah.

Jo gülmemeye çalışarak elindeki bardağı siliyorken Dean'e baktı.
"Bu kadar seni eğlendiren ne? "
Dean birasını yudumlamadan önce cevapladı ve içti.
"REO SPEEDWAGON? Cidden mi? "
Jo kaşlarını kaldırarak baktı.
"Ne var?  Adam güzel söylüyor. "
Dean güldü.
"Adam güzel söylemiyor, saçları güzel söylüyor. "
Jo küçük bir kahkaha atarak yanına geldi. Kollarını Dean'in yanındaki masaya koyarken ona baktı.
"Benim zevkime karışmasan iyi edersin.. "
Dean bir an istemeyerek de olsa buğday saçlı kızın dudaklarına baktı.
"Ta-mam. "
Bunu söyledikten sonra Jo dik durdu.
"Ayağını denk al. "
Dean kafasını sallıyorken sessizlik oluşmuştu. Duraksayarak bir şeyler sormaya çalıştı.
"Şey... İstiyorsan- bu gece senle... Yani. "
Bir an konuşmayı kesince Jo güldü.
"Ne söylemeye çalışıyorsun? "
Dean gülümsemeye çalıştı. Ve birasından birkaç uyurum içti.
"Hiç. Sadece boşver..."
Jo bardakları silmeye devam ediyorken alay edercesine gülümsedi.
"Biliyor musun?  Buraya giren ve beni gören ilk erkek bir çift sinema bileti, ACDC kasedi veya rock konseri karşılığında pantolonuma girmeye çalışır.. "
Dean kaşlarını büzerek şaşırmış gibi konuştu.
"Ah, gerçekten? "
Jo hala bardakları siliyorken Dean'in başta söylemeye çalıştığı şeyi çoktan farketmişti fakat bilememezlikten geldi çünkü Dean bir anda söylemekten vazgeçmişti. Gülümsedi.
"Gerçekten.. "
Dean sırıtmaya çalışarak konuştu.
"Ama ben yapmam. "
Jo kesik, acı bir şekilde güldü.
Beni kardeşin olarak görüyorsun ne de olsa...
"Evet, sen yapmazsın... "
Dean tam bu konuşmayı daha önce de yaptıklarını söyleyecekken  Jo'nun yanağının üzerindeki sıcaklığını hissetti. Ona baktığında gülümsüyordu.
"Bu konuşmayı daha önce yaptığımızı biliyorum. "
Dean yutkundu. Aniden ayağa kalkıp Jo'yu belinden tutarak kendine bastırdı ve dudaklarına gömüldü. Birkaç dk uzun uzun öpüştüklerinde Dean göğsünde gezinen ellerini daha da aşağılara indiriyorken gözleri gözlerini sımsıkı kapamıştı.

😂😂😏😏

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 20, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hunters Are Never Kids...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin