"Ah, yine mi o çocuklar? Neydi adları? Emo muydu?" İç çekti.
Alyssa'nın onların adlarını sürekli yanlış söylemesine alıştığım için yine yanlış söylemesine aldırmadım.
"Aslında içlerinden biri. Sonuçta hepsine aşık olamam ve benimkisi bir hayranlık değil daha farklı bir şey. Sana anlatmıştım, unuttun mu?"
Sorumu cevapsız bıraktı ve okuldan çıktığımız zaman eliyle ağzını kapatıp esnedi. Etrafa bakındı. Bir anda gözleri büyüdü. "B-benim bir i-işim var da... Bugünlük eve yalnız gitsen olur mu Bailey?" Tabiki de işinin ne olduğunu biliyordum. Yine Dawson'ı görmüştü. Onun yanına gidip onu ayartmaya çalışacaktı. Her seferinde de bir adım yaklaşıyorlardı. En azından Alyssa aynı okuldan olduğu birine aşıktı; ünlü olan, dünyanın öbür ucundaki birine değil. Onu daha fazla bekletmeden cevap verdim.
"Evet, tabi. Zaten eve yalnız gitmeye alışığım sonuçta burada bebek değiliz değil mi?" Yüzüme yapma bir sırıtış ekledim. Sanki beni görüyordu. Gözünü bir saniye bile Dawson'dan ayırmamıştı. Hemen koşarak karşı kaldırıma geçti ve Dawson'la konuşmaya başladı. Evim ters yolda olduğu ve yorgun olduğum için ne yazık ki bugünlük onları takip edemeyecektim. Evime doğru yola koyuldum.Kai'yi düşünerek eve giderken evimi geçmiştim bile. Bilmediğim bir sokağa gelmiştim. Lanet olsun. Hemen sokağın çıkışını bulmaya çalıştım. Bir sürü çöp kutusu vardı. Çok karanlıktı bu sokak. Biraz daha çöp kutularına yaklaştım. Orada biri vardı hareket ediyordu. Tam yaklaşacakken yüreğim ağzıma geldi. Tanrım, Alyssa! Ne diye böyle bir yerde arkamdan beni korkutursun ki!
Sinirle arkama döndüm. Kollarımı kavuşturdum ve karşımdaki manzaraya baktım. Ne yani ikisi el ele olduğuna göre çıkıyorlardı? Bu kadar uğraşın sonunda olması gereken şeydi zaten. Şaşırmadım."Sürpriz! Biz çıkıyoruz!" Ardından dudaklarını Dawson'ın dudaklarına götürdü. İğrenç. Yani ben Kai ile yapsam tabiki de iğrenç olmazdı ama ne bileyim onların ki iğrençti işte.
Ayaklarımla yerde ritim tuttururken mırıldandım. "Görebiliyorum..."
İkisi de gözlerini bana dikti. Konuşan Alyssa'ydı. "Senin burada ne işin var peki?"
Tabiki de Kai'yi düşünürken farkında olmadan buraya geldiğimi söylemeyecektim. Tekrardan dalga konusu olmak istemiyordum. İçinden kimbilir neler düşünüyordu benim hakkımda? Belki de benim bu hayallerimi yeni erkek arkadaşı Dawson'a da anlatmıştır? Kimbilir. Bunun üzerine hemen konuyu onlara çevirdim.
"Asıl sizin burada ne işiniz var?" Tek kaşımı kaldırdım.
"Sana bu haberi vermek için seni takip ettik çünkü yarına kadar bekleyemezdim ve uyuyamazdım. Yüz yüze söylemek istedim. Telefonla da olmazdı ve ayrıca senin bu sokağa saptığını gördük ve peşinden geldik. Sonuçta en iyi dostlar birbirini yalnız bırakmaz." Evet, doğru laftı fakat Dawson benim dostum falan değildi. 10. sınıfta aynı sınıfta olduğumuzu hatırlıyordum ve o zamanlarda hayal kurduğum için benimle dalga geçtiğini hatırlıyordum. Nefret ediyordum ondan. Kendini bir şey sanan gerizekalının tekiydi o.
Gözlerimi devirdim. "Ben eve gidiyorum."
Onların arkamdan ne dediklerini dinlemeden hızlı adımlarla sokağın karşı tarafına yürüdüm. Bu sokağa bir daha asla geleceğimi sanmıyordum.
Sokaktan nihayet dışarı çıktığımda koşa koşa eve gittim. Anahtarımı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. "Ben geldim!"
Ardından hemen saate baktım. 17:40. Annem normalde bu saatte evde olurdu. Muhtemelen bir toplantısı çıkmıştır.
Karnımın gurultusuyla hemen buzdolabına koştum. Annem buzdolabının üstüne not bırakmıştı. Notu okudum. Tam da tahmin ettiğim gibi toplantısı çıkmıştı. Notu buruşturarak çöp kutusuna attım. Buzdolabında benim yediklerimden hiçbir şey kalmamıştı. Bende hemen telefonumu çıkardım ve pizza sipariş ettim. Hazır annem toplantıda, babam işteyken ve pizza gelene kadar laptobumu alıp koltuğa oturdum. Annem ve babam yokken diyorum çünkü onlar varken rahatlıkla bakamıyorum. Laptop açılır açılmaz hemen Kai'nin yeni yayınlanan fotoğraflarına ve haberlerine baktım. Yine çok güzeldi.
Tam da Kai'nin resimlerine daldığım sırada kapı zili çaldı. Laptobumu hemen kapattım. Kapıya koştum. Pizzam gelmişti. Parasını ödedikten sonra koltuğa geçtim. Pizzayı sehpaya koydum. Buzdolabından bir kutu kola çıkardım. Onu da sehpaya koydum. Tam yayılıp EXO videoları izleyecekken kapı açıldı. Annem gelmişti. Bilgisayarı tamamen kapattıktan sonra odama hızla götürdüm. Tekrar aşağıya indim. Annem market alışverişi yapmıştı. Aldıklarını buzdolabına yerleştirmekle meşguldü. Yanına gittim.
"Hoşgeldin." Gülümsedim.
Aldıklarını yerleştirmeye devam ederken konuştu. "Hoşbulduk, tatlım." Yüzüne gülümseme yayıldı.
Aklıma ısmarladığım pizza geldi. Hemen koltuğa oturdum ve pizzamı yemeye başladım. Annem de yanıma geldi ve o da pizzadan yemeye başladı. O da yanına kutu kola almıştı. Pizzayı yedikten sonra annem konuştu.
"Baban işi yüzünden çok geç gelecekmiş. Bende çok yoruldum tatlım. Sanırım odama çekilsem iyi olacak. İyi geceler." Yanağıma öpücük kondurdu. Bende sevincimi belli etmeyerek karşılık verdim. Sevinçliydim çünkü rahatlıkla EXO izleyebilecektim. Annem merdivenlerden yukarı çıktı. Bende sehpanın üzerindeki çöpleri attıktan sonra merdivenleri çıkarak odama gittim.
Laptobumu yatağımın üzerine koydum yatağıma oturdum. Youtube'u açtım. Ne izleyebilirim diye düşündükten sonra Growl'un Korece versiyonunu izlemeye karar verdim. Çalışma masamın üzerinden kulaklığımı aldım ve laptoba taktım. Videoyu açtım, kulaklığımı taktım ve keyifle izlemeye başladım. Kai çok güzel dans ediyordu. Şarkı da mükemmeldi. Baekhyun'ın sesi mükemmeldi. D.O.'nun da aynı şekilde. Kısacası hepsi mükemmeldi. Doğa üstü varlık gibiydiler. İnsan olamazlardı.
Bir kaç videoya daha baktıktan sonra laptoptan saate baktım. 00:00'a geliyordu. Uykum gelmeye başlamıştı. EXO'ya ve Kai'ye veda ederek laptobumu kapattım. Laptobumu çalışma masama koyduktan sonra hayaller kurarak uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CONSIDERATION -EXO-
FanfictionBailey, çok ünlü bir grup olan EXO'nun hayranıdır. Onlara ulaşabilmek için üniversiteye okumaya Seoul'e gelir. Ancak o sırada onlar hakkında acı bir gerçek öğrenir fakat bu gerçeğe bir türlü inanamaz. Onlara ulaşıp gerçeği öğrenmeye çalışır ve böyle...