3. BÖLÜM

136 55 3
                                    

-1 hafta sonra-

Sonunda mezun oluyordum. O gün gelmişti. Heyecanlıydım. Hemde fazlasıyla. Heyecanımın biraz geçmesi için bende Kai'nin liseden mezun olduğu günün videolarını izliyordum. Alyssa yanıma gelince videoyu hemen kapattım.

"Ne izliyordun? Yine o çocukları mı?" Alyssa meraklı gözlerle bana bakıyordu. Cevap vermeden omuz silktim. Sırıttı. Öylesine sorduğunu biliyordum. Anlamaması için aptal olması gerekirdi çünkü. Kimbilir yüzümde nasıl bir ifadeyle izliyordum. Yüzümdeki tebessümle birlikte salona doğru girdim. Alyssa benden önce yerine yerleşmişti. Bende onun yanına oturdum.
Okulun birincisi açıklandıktan sonra herkes diplomasını aldı ve kürsüye çıkıp konuşmasını yaptı. Sıra bana gelmişti. Bende kürsüye çıkıp tek kelimeyle mükemmel olan diplomamı alıp bir şeyler söyledikten sonra heyecanım geçmişti. Benden sonra Alyssa çıktı. Konuşması bittiğinde en çok alkışlayan ben olmuştum.
Alyssa'nın birine göz devirdiğini gördüm. Onun baktığı yere baktığımda Dawson'ı gördüm. Pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.
Alyssa yanıma oturduğunda dudağını bükerek bana döndü. "Yani şimdi bir daha görüşemeyecek miyiz?"
Gülümsedim. "Tabiki de görüşeceğiz. Benim Kore'ye gidiyor olmam görüşmemize engel değil. Bunu sakın unutma Alyssa."
Bana sarıldı, bende ona.
"Sen benim en iyi dostumsun ve daima öyle kalacaksın Bailey."
"Sende benim için öyle Alyssa."

☆☆☆☆

Kai'yi hayal ederek eve geldim. Sonunda ona kavuşacaktım. Ah, Tanrım. Rüya gibiydi. Anahtarımı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. Annem ve babam iş nedeniyle mezuniyet törenime gelememişlerdi ama umrumda değildi. Hiç üzülmemiştim çünkü şu anda benim için Kore'ye gidebilmek daha önemliydi.
Koltuğa kendimi bıraktım. Ama içim içime sığmadığı için tekrar ayağa kalktım.
Saatler hızla akıp geçiyordu. Bense evde bir oraya bir buraya yürüyordum. Sonunda kilit sesi duyuldu ve annem, babamla birlikte içeri girdi. Babam bu sefer işten erken çıkmıştı. Ellerinde bir sürü poşet vardı. Sanırım bu gece mezun olmamı kutluyorduk.
Annem ve babam elindeki poşetleri mutfağa bıraktıktan sonra yanıma gelip bana sarıldılar.
"Tebrik ederiz tatlım." Annem yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Ah, aslında... Şey... Nasıl karşılayacaksınız bilmi-"
Telefon çalmaya başladı. Babam cebinden telefonunu çıkardı. "Bunu açmam gerekiyor. Üzgünüm Bailey. Ben gelince devam etsen nasıl olur?" Başımı 'evet' anlamında salladım. Babam yukarı telefonla konuşmaya çıktığında, annem konuşmaya başladı.
"Ne söyleyecektin Bailey?" Meraklı gözlerle bana baktı.
"Ah, şey. Ben nasıl söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum anne."
Sırtımı sıvazladı. "Rahat ol tatlım."
Derin bir nefes aldım. "Ben üniversiteyi başka bir yerde okumak istiyorum."
Gülümsedi. "Amerika mı? Ah, bizde seni oraya göndermeyi düşünüyorduk hayatım. Notların bu kadar iyiyken orada okuman daha güzel olur diye düşünmüştük babanla."
Ne? Amerika mı? İyi de ben Amerika'yı sevmiyorum ki. Hele o erkekleri yok mu? Hepsinin burnu bir karış havada. Hem orada bir EXO yok.
Tekrar derin bir nefes aldım. Tam o sırada babam da yanımıza geldi. Cesaretimi topladım ve anneme döndüm.
"Hayır, aslında ben Kore'de okumak istiyorum."
Annem ve babam şaşkınlıkla bana baktılar.
"Bi-biz bunu beklemiyorduk tatlım. Bu da nereden çıktı şimdi?" Gerçekten şaşırmış olmalıydılar. Sonuçta herkesin çocuğu Amerika'ya gitme hayalleri kuruyordu. Peki ben neden Kore? Bu bir anne-baba için hayal kırıklığı olmalıydı.
Babam anneme baktı sonra da bana. "Ta-tabi neden olmasın."
Annem gözlerini pörtletip şaşkınlıkla babama baktı. Babam omuz silkti. "Ne!"
Annem bana döndü. "Oraya gidemezsin Bailey."
Neden ama? Tüm hayallerim oradaydı ve buna engel olamazdı.
"Ama neden?" Ofladım.
"Çünkü olmaz. O ülkenin nasıl bir yer olduğunu bile bilmiyoruz."
Onlar cahilse ben ne yapabilirdim ki? Karşı çıktım. "Ama ben biliyorum."
Annem iç çekti. Babamsa bizi izliyordu.
Annemin arkamdan ne dediğini dinlemeden sinirle merdivenleri çıktım. Odamın kapısını hızla çarpıp kilitledim. Ağlıyordum. Ama ne olursa olsun gidecektim oraya. Gerekiyorsa bir yerlerden para bulup kaçacaktım. Buna engel olamazlardı.
•••
Aradan 10-15 dakika geçmişti. Odamın kapısı çaldı. "Tatlım girebilir miyim?" Annemin sesiydi. Gidip kapının kilidini açtım. Ona bakmadan yatağıma oturdum. Yanıma oturdu.
"Tatlım, sanırım fazla abarttım. Üzgünüm. Senin artık reşit biri olduğunu unuttum. Oraya ne kadar çok gitmek istediğini anladım fakat bize neden daha önce söylemedin? Belki o zaman alışabilirdik. Neden bir anda söyledin? Ha?"
Yere bakarak cevap verdim. "Böyle olmasından korktuğum için. İzin vermeyeceğinizden korkmuştum."
Aradan 5 dakika geçtikten sonra annem konuştu. "Tamam."
Ona döndüm. Ne yani izin veriyor muydu?
"İzin veriyor musun?"
Güldü. "Üniversite hayatını mutlu yaşamanı isterim. Bu yüzden evet."
Sevinçle ona sarıldım. Annem geri çekildi. "Ama bir şartla." Şaşkın şaşkın ona bakarken devam etti. "Kendi harçlığını kendin kazanacaksın. Nasıl kazanacağını bilemem. Ya ders verip, ya kafede çalışıp. Orası sana kalmış tatlım."
Ama... Tamam. Başka türlü kolay yoldan Kore'ye gidemeyecektim. Bu yüzden bu şartı kabul ettim. Hevesle başımı salladım. "Tamam. Kabul ediyorum. Yeter ki oraya gideyim."
Tekrardan bana sarıldı sonra ayağa kalktı. Tam kapıdan çıkarken geri döndü. "Seni bu kadar Kore'ye gitmeye hevesli yapan şey nedir?"
Omuz silktim. "Bir sebebi yok." Gülerek odadan çıktı. Ah, tabiki de sebebini ona söylemeyecektim. Bu bir sır olarak kalmalıydı. Amacıma ulaşana dek...
Tekrar kapı çaldı. Yine annemdi. "Ah tatlım. Orada öylece oturma. Madem Kore'ye gideceksin bunlar seni son görüşümüz. Seni özleyeceğiz. Bu yüzden bari bu gece bizimle vakit geçir."
Gülümseyerek başımı salladım ve annemle birlikte aşağı indim.

CONSIDERATION -EXO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin