Çalar saatimin sesiyle gözlerimi açtım. Uyurla uyanıklık arasında çalar saatimin zilini kapattım. Esneyerek yataktan kalktım. Banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Makyajımı yaptım, ardından üstümü değiştirdim. Aynanın karşısına geçerek düz, açık kahverengi saçlarımı taradım. Çantamı da omzuma asarak aşağı indim. Annem ve babam her zamanki gibi ben uyurken evden çıkmışlardı.
Çantamı sandalyenin koluna astıktan sonra buzdolabına doğru ilerledim. Buzdolabından sütü çıkardım. Dolaptan da mısır gevreğini çıkardım. Kahvaltımı hazırladıktan sonra yemeye başladım. Kahvaltım bittikten sonra çantamı omzuma asarak evden dışarı çıktım. Tanrıya şükürler olsun ki okulun bitmesine bir hafta kalmıştı. Mezun oluyordum ve Seoul beni bekliyordu. Cehennemden ayrılıp cennete gitmek gibi bir şeydi bu benim için.
Okula vardığımda karşımda öpüşen bir çift duruyordu. Alyssa ve Dawson... Tekrardan ne kadar iğrenç olduğunu düşünürken beni fark ettiler. Alyssa seslendi. "Ah, Bailey!" Yanıma geldi ve bana sarıldı. Karşılık vermedim. Çünkü artık eskisi gibi sıcak gelmiyordu.
"Merhaba." Alyssa'ya söyledikten sonra bana acır gibi bakan Dawson'a döndüm. "Ah, sana da merhaba." Son derece isteksizce söyledim. Alyssa tekrardan Dawson'ın yanına dönüp ona sarılmadan önce Dawson bana kötü bir bakış attı. Ne yani selam vermekte mi suç? Düşmanım olsa bile selam vermiştim ve şimdi suçlu ben oluyordum.
İkisine de kötü bir bakış attım. Ardından okulun içine doğru yürümeye başladım. Ona neredeyse her gün Dawson'ın ne kadar kötü biri olduğunu anlatıyordum ama beni hiç dinlemediği için bende son zamanlarda anlatmayı bırakmıştım. Zaten artık eskisi gibi görüşemeyecektik. Hem ben Seoul'a gidecektim. Sadece bir haftam kalmıştı. Alyssa artık umrumda bile değildi.
"Bailey neden böyle davranıyorsun?!" Arkamdan bağırdı. Arkamı dönmeye bile tenezzül etmeden yürümeye devam ettim. Okula girdiğimde dolabımdan ilk ders için gerekli olan malzemeleri çıkardım ve omzumdaki çantamı dolabın içine tıktım.
Sınıfa girdiğimde Alyssa sırasına yerleşmişti bile. Benden sonra gelir hatta derse geç bile kalır diye düşünüyordum oysa ki. Yüzüne bakmadan yanından geçip gittim ve iki sıra arkasına oturdum. Duvarda asılı olan saate baktım. Dersin başlamasına iki dakikadan az kalmıştı.
Acaba Kai şu an ne yapıyordu? Kai, beni bekle seni bulmama bir hafta kaldı sevgilim. Tekrardan hayallere dalmışken omzumda bir kol hissettim. Kola baktım ardından da kolun sahibine. Alyssa.
"Neden böyle yapıyorsun Bailey?"
Yüzüne öylece baktım sonra da kafamı çevirdim. O sırada da bayan Burns içeri girdi. Alyssa'da yerine geçti.
Umarım tekrardan hayallere dalmazdım çünkü bugün yalnız oturuyordum ve beni ayıltacak kişi yanımda yoktu.☆☆☆☆
Öğle arası kafeteryada Alyssa yanıma gelmedi. Benimle konuşmaya da çalışmadı. Dawson'la o kadar meşguldü ki. Ama içimdeki ses Dawson'ın onu yatak arkadaşı olarak kullanacağını söylüyordu. Umarım iç sesim bu sefer yanlış çıkardı. Ne kadar Alyssa'ya kırılmış olsam da onun üzülmesini istemezdim. Sonuçta ilkokuldan beri dostumdu ve bir erkek için aramızın bozulmasını gerçekten istemezdim. Ama bu yolu o seçmişti. Ona karışmaya çalışmıştım ama her seferinde başarısız olmuştum. Artık ona karışamazdım zaten. Bir daha görüşeceğimizden bile şüpheliydim.
İsteksizce yemeğimi yedikten sonra zil çalmıştı. Yine isteksizce sınıfa gittim. Tekrardan hayaller kurarak sınıfa giderken Dawson bana seslendi.
"Hey budala, yine mi hayaller kuruyorsun?!"
Aniden sinirle arkama döndüm ve Dawson'ın boğazını ellerimle tuttum. "Sözlerine dikkat et! En yakın arkadaşımı çaldığın yetmiyormuş gibi şimdi de-" Sözümü yarıda bırakıp etrafımıza toplanmış kıkır kıkır gülen insanlara baktım. Kahretsin. Beni bu duruma düşürdüğüne inanamıyorum. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Zaten yeterince rezil olmuştum, şimdi de ağlayarak ezik durumuna düşemezdim. Tuvalete koştum ve boş bir kabine girdim. Ağlamaya başladım. Dayanmalısın Bailey. Bir hafta daha... Lütfen dayan. Ağlamam kesildikten sonra kabinden çıktım ve yüzümü yıkadım. Kendime çeki düzen verdikten sonra kendimi dikleştirerek tuvaletten çıktım.
Sınıfa girdim. Herkesin kıkırdamasına, fısır fısır konuşmasına aldırmadan yerime oturdum. Alyssa yerinde yoktu. Dawson da öyle. Bir süre sonra, Alyssa'nın arka kapıdan içeri tek başına girdiğini gördüm. Yanında Dawson yoktu. İlk defa. Bana baktı. Yüzünde biraz hüzün vardı. Yanıma geldi ve kulağıma fısıldadı. "O arkadaşını çalmadı çünkü ben dostumu seçtim. Yani kısacası ayrıldık."
Ona şaşkınlıkla baktım. Gerçekten bunu beklemiyordum. Ardından konuştum. "Neden?"
Bana buruk bir gülümsemeyle baktı ve tekrar kulağıma fısıldadı. "Çünkü dostlar birbirini yalnız bırakmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CONSIDERATION -EXO-
FanfictionBailey, çok ünlü bir grup olan EXO'nun hayranıdır. Onlara ulaşabilmek için üniversiteye okumaya Seoul'e gelir. Ancak o sırada onlar hakkında acı bir gerçek öğrenir fakat bu gerçeğe bir türlü inanamaz. Onlara ulaşıp gerçeği öğrenmeye çalışır ve böyle...