İzin Ver

40 6 2
                                    

Yok artık! Bu kadarı cidden olabilir miydi?

"Neden şaşırdın?"

"Hiç."

Başını sallayıp yakışıklılığını uzun uzun anlattı.Yattığımızda saat 4.30'du.

Ertesi Gün

Yanıma baktığımda Mina'nın olmadığını görünce daha bir yayılarak gerindim.Yavaş yavaş kalkarken omuzlarımı düşürüp kambur oldum ve banyoya gittim.Aynaya baktığımda bir zombiden farksızdım.Soluk rengim, gözlerimin altındaki mor halkalar uyumluydu.Yüzümü yıkayıp kuruladım.Merdivenlerden aşağı indiğimde kokular burnuma gelmişti bile.Mina beni görünce gülümsedi ve elindeki zeytin tabağını masaya koydu.Zeyntini nerden bulmuştu ki? Evde zeytin yoktu.

Donatılan masaya oturup Mina'yı beklemeye başladım.Kısa sürede o da karşıma oturmuştu.Hemen yemeye başladı.Bana uzattığı kızarmış ekmeği kemirip kaşığımı nutellaya batırdım.Nutella dolu kaşığı ağzıma götürüp yedim.Mina bana öküzmüşüm gibi bakıyordu.2 kaşık nutella yuttuktan sonra yukarı gidip dolabın önünde durdum.Siyah pantolonumu ve üzerine lacivert tişörtümü giydim.Saçlarımı tarayıp dişimi fırçaladıktan sonra Mina ile çıktık.İkimiz farklı yerlere gidiyorduk.Gerçi ben nerye gideceğimi bilmiyordum.Bu arada telefonum çaldı.Arayan annemdi.

"Alo."

"Kızım?!"

Bu beş harfli kelimeyi içten söylüyor olması beni paramparça ediyordu.

"Evet anne?"

Ona anne diyordum.Çünkü annem gibiydi.Beni büyütmüştü, karnımı doyurmuş, sevgisiyle olgunlaştırmıştı.Hiçbir zaman Göksu ile beni ayırdığı hissine kapılmadım.İkimize eşit davranıyordu.Babam da öyle.Ama bir yerde de onlara hak veriyordum.Göksu onların canlarından bir parçaydı.Onun ve benim yerim farklıydı.Biliyordum.

"Seni özledik hayatım."

"Bende."

"Buraya gelmeye ne dersin?"

"Tabi, olur."

Göksu öldüğünden beri gitmemiştim o eve.Şimdi cesaretimi varken gitmeliydim.Arabama atlayıp eve doğru gitmeye başladım.Sitenin güvenliğinden geçtikten sonra evimize doğru sürdüm.Arabayı park edip indim ve kapının önünde durdum.

Bembeyaz kapı bile bana Göksu'yu hatırlatıyordu.Elimi yumruk yaptım ve kapıyı çaldım.Kısa sürede açılan kapıdan bi anda çıkan annem kollarını boynuma sardı.Ağlıyordu.Babamda gelip ikimizi birden sarmaladı.Sarkan kollarımın birini babama birini anneme sardım.Kokuları huzur veriyordu.Sonunda annem benden ayrıldığında saçlarımı öptü.

"Değişmişsin?"

Başımı yana eğdim."Öyle oldu."

"Hadi gel prensesim." Babam kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.Başımı omzuna koydum.Annem de önümüzdeydi ve içeri girdik.Hiçbirşey değişmemişti evdeki.

"Ben bir odaya bakacağım."

Annem ve babam şaşkınlıkla bana baktılar.

"Emin misin güzelim?"

Başımı salladıktan sonra merdivenlerden çıkıp Göksu ile kaldığımız odaya girdim.Yataklar topluydu.İkimizinde eşyaları aynı yerdeydi.Gidip beraber çekildiğimiz fotoğrafta elimi gezdirdim.Gözlerim dolmuştu.Daha sonra müzik çaların yanına gidip 'oynat' tuşuna bastım.En sevdiğimiz şarkı çalmaya başladı.

Multideki müzik.

Bu şarkıda ne de çok eğlenirdik.O anlarımız aklıma geline çöküp ağlamaya başladım.Bir yandan da sürekli aynı şeyi söylüyordum.

"Seni çok özledim Göksu."

"Bende."

Başımı çevirdiğimde buğulu gözlerle bana bakıyordu Deniz.
Yanıma geldi ve oturdu.

"Beni sevmekten mi korkuyorsun? Bu yüzden mi benden uzak duruyorsun?"

Öylece durdum.O devam etti.

"Ben korkmuyor muyum sanıyorsun? Kardeşiyle sevdiğim kızı aldatmayı? Ona aşık olmayı?"

Dönüp ona baktım.O bana bakmadı.Yere bakmaya devam etti, gözlerinden düşen her damla nefesimi benden alıyordu, göğsüm sıkışıyordu.Elimi uzattığımda yüzünü çekti.Ayağa kalkıp elini bana uzattı.Kararsız kaldım ama sonunda elini tuttum.O beni çekerek dışarı sürüklerken annemler bize tuhaf tuhaf bakıyordu.Arabasına beni bindirdikten sonra kendisi de şoför koltuğuna oturdu.Hızla sürmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sus!"

"Bana sus diyemezsin!"

"Evet haklısın.Üzgünüm."

Dalga mı geçiyor diye yüzüne baktım.Oldukça ciddi görünüyordu.

"Anne kuzusu."

"Dengesiz."

"Kenara çek."

"Pekâlâ."

Kenara çektiğinde hızla arabadan indim.Cüneyt baba'nın yanına gitmeliydim.

Cüneyt babanın yanına gittiğimde oturuyordu.Bende yanına oturdum.

"Hoşgeldin Almina kızım."

"Nerden biliyorsun her seferinde baba?"

"Bir baba kızını kokusundan tanır.Sen iyi misin?"

"Hayır."

"Anlat kızım."

Ona hislerimi anlattığımda gülümsedi.

"Aşk bu kızım."

"Bu kadar kısa sürede mi?"

"Aşkın zamanı olmaz be güzelim.Nerden gelir? Ne zaman gelir? Belli olmaz."

"Sev gitsin Almina.Bırak o da seni sevsin."

"Biliyorum, kardeşin.Ama herkes kendi önüne bakmalı artık değil mi? Sen bunları bir düşün bakalım."

Başımı sallayıp yanağını öptüm ve sahile gittim.

Kumların üstünde oturan Deniz'i görünce yanına gidip oturdum.

Ona dönüp baktım.Yanakları ıslaktı.Ben onu incelerken birden bana döndü.Gözlerimin içine baktı.

"Seni sevmeme izin ver Deniz."
"Seni sevmeme izin ver Almina."

Aynı anda söylediğimiz şeyle ben başımı önüme eğdim.Ama o bana bakıyordu.Hissediyordum.

"Göksu'ya benziyorsun sen yanımdayken onunlaymışım gibi hissediyorum.Lütfen bunu biraz daha yaşamama izin ver."

O an hissettiğim şey acıydı.Kalbimi kırmıştı.Beni Göksu'ya benzediğim için sevmek istiyordu.Ne kadar aptaldım tanrım.Onun beni sevdiğine, sevebileceğine inandım.Ama bir yandan da kabul edecektim çünkü ona ihtiyacım vardı.Kabul etmemin bir başka nedeni de acıyı hissetmeyi sevmemdi.

Başımla onayladım.O da derin bir nefes verdi.Beni kendine çekip yanağımdan öptü.Daha sonra yavaşça dudağımın kenarına geldiğinde kendini çekti.

Akşam olmuştu.Yıldızlar parlıyordu.Uzanıp onları izlemeye başladım.Deniz de yanıma uzandı.

"Senin gülüşün gibiler, parlıyorlar."

"Hah!" gibi saçma bir sesin ağzımdan kaçtığını fark ettiğimde çok geçti.

"Neden öyle dedin? Gülüşünü bilmiyorum ama öyledir herhalde...Göksu'ya benzediğine göre."

Ah kalbime bir tekme atmıştın zaten.Paramparça etmiştin, onların üstünde zıplamaya ne gerek var?

"Eve dönebilir miyiz?"

"Elbette."

Beni eve bıraktığında gece 2 olmuştu.Yarın çalışacağım için uykuya ihtiyacım vardı.Bu yüzden kendimi hemen yatağa attım.Yarın yeni taşıyıcı işime başlayacaktım.

Siyaz - Siyah ve Gri'nin HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin