Multimedya: Lena Lis Waterfull
1 yıl önce...
Issız sokaktaki kızın her bir adımında küçük yankı sesleri duyuluyordu. Yağmur yağdığı için etrafta küçük su birikintileri oluşmuştu. Başındaki kapşonu ve üstündeki ince yağmurluk ile ellerini cebine atmış, minik adımlarla yürüyordu.
İlerideki karanlık köşeyi döndü. Karanlığı seviyordu. Çünkü karanlık insanlarım saklanabileceği tek yerdi. Ayrıca onun da.
"Evet yalnızım." diye düşündü. Karanlıkta, ıssız sokakların tekinde bir kızın tek başına olması aynen tehlikeliydi . Ancak alışkındı. Zaten kendini bildim bileli yalnız ve karanlıktaydı. Bu yüzden umursamadı.
Üzerindeki ince yağmurluğuna biraz daha sokularak ilerlemeye devam etti. Bir anda duyduğu sesle olduğu yere çivilenmesi bir oldu.
Bu bir silah sesiydi. Sesin geldiği yöne doğru baktı. Kalp atışlarının hızlanan sesini duyabiliyordu. Meraklı biriydi. Meraklı olduğu kadarda korkak. Hep korku filmlerinde sese doğru giden kızlara kızardı. İşte şimdi onları anlayabiliyordu.
Sesin geldiği tarafa doğru küçük adımlarla yürüdü. Sessizce parmak uçlarında yanındaki yıkık kulubeye yapışıp içeri kafasını uzattığında hıçkırığını tutamadı. Adam kanlar içinde yüz üstü yerde yatıyordu. Içinden küçük bir küfür salladı. Görmüşlerdi.
İçlerinden birinin emri ile hızla nereye olduğunu bilmeksizin koşmaya başladı. Aynen böyle olurdu. Kız aptal gibi sese gider sonrada pişman olurdu. Tıpkı onun gibi.
Koşmaya devam ederken omzunun üstünden arkasına baktığında hâla peşinde olduklarını gördü. Koşmaya devam ederken bir süre sonra ayak seslerinin azaldığını fark etti. Tam arayı açtığı için sevinecekti ki karşısındaki manzara duraksamasını sağladı. İçindeki minik umut kırıntıları yok oldu anında. Yolun sonuna gelmişti.
Hızla arkasını döndüğünde arkasındaki simsiyah giyinmiş üç adamında duraksayıp elindeki silahları ona doğrulttuğunu gördü. Umutsuzca etrafına bakınırken köşedeki karaltı dikkatini çekti. Elleri cebinde olanları izliyordu. Ne diye yardım etmiyordu? Niye böyle bir olaya göz yumuyordu? Acaba çığlık atsa biri duyar mıydı? Içinden bir sesin 'Yolun sonundasın. Kaderinden kaçamazsın.' dediğini hissetti. Ve gözlerini kapatıp ölümünü beklemeye başladı. İki el ateş sesi duymasıyla göğsünün üstüne isabet eden kurşunun yeterince minik olan vücuduna büyük bir acı yayması bir oldu. Sonunda yaprak gibi titreyen bedenini ayakta tutamayan bacakları yüzünden dizlerinin üstüne düştü.
Hızla uzaklaşan ayak sesleri bir süre sonra uğultuya dönüşmeye başladı. Sanırım Tanrı kendisine sonsuza dek sürecek büyük bir hediye bahşetmişti;
Karanlık...
Günümüz...
Etrafıma tekrardan bir göz attım. İnsanların bana bakmasına, beni görmesine hala alışamamıştım. Hissedebiliyordum. Etrafımdaki herşeyi hissedebiliyor, dokunabiliyordum. Yüzümdeki kocaman gülümseme ile saatime baktım. Yaklaşık birkaç saat önce sahte kimlik işlerini halletmiştim. Kimlik değiştirmem gerekiyordu. Eğer Marcus benim kim olduğumu anlarsa bu sefer arafta kalmak gibi bir şansım olmaz, gerçekten ölebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FantasyÖlüm... Karanlığın kavramı. Issızlığın kasveti içinde boğulan bir karanlık. Kimisi için Tanrının bahşettiği bir hediye, kimisi için hayatın sonu, kimisi için sadece bir başlangıç. Peki, Azraille oynadığın amansız oyunda geçmişinle yüzleşmen bir konu...