3. Bölüm

61 5 4
                                    

Pelin hala bizde kalıyordu, gitmemesini ben istemiştim. Şuan içinde bulunduğum durum oldukça berbattı, bana biraz olsun yardım edebilecek tek kişi oydu, annem zaten bir var bir yok bana pek bir faydası olmuyordu. Dün Rüzgarla konuştuklarımız aklıma geldikçe deliye dönüyordum. Ama güçlü olmalıydım. Ona elimden geldiği kadar yardım edecektim. Buna mecburdum. O ölürse ben nasıl yaşardım bunu düşünemiyordum bile.

Rüzgarla pikniğe gitmiştik, hava biraz soğuktu ama önemsemedik. Eski günlerdeki gibi mutluyduk, en azından mutlu olmaya çalışıyorduk. Yere örtümüzü serdik ve sepetten hazırladığım yiyecekleri çıkarttık.
Rüzgar en çok kek severdi bu yüzden
2 kalıp kek yapmıştım. Tam tabağa koyduğum keki ve böreği ona verecektim ki birden başını omzumda hissettim. Ve geldiğimizden beri ilk kez konuşmuştu.

"Özür dilerim kelebeğim."

"Özür dilemekten vazgeç artık. Hasta olman senin suçun değil, hiçbirimizin suçu değil evet bana söylemeliydin, hiçbirşey söylemeden çekip gitmen saçmaydı benim için yaptığını biliyorum ama yine de buna hakkın yoktu. Eğer özür dilenmesi gereken birşey varsa oda budur ama ben bu konuyu çoktan kapattım sen de düşünme artık bunları bak yine baraberiz yine mutluyuz bunları düşün, güzel şeyler düşün."

Güçlükle cümlemi tamamladım. Sanırım artık bende kabullenmiştim, iyileşmeyecekti, bunu biliyordum ama ona yansıtamazdım. Onu mutlu edeceğime söz vermiştim ve yapacaktım.

Saat geç olmuştu, toparlanıp eve döndük. Kapının önüne geldiğimizde Rüzgara sımsıkı sarıldım ve oda yanağıma bir öpücük kondurdu. "Görüşürüz kelebeğim." diyerek yanımdan ayrıldı. Bana hep kelebeğim derdi bunu seviyordum.

***

"Hadi ama çık artık kaç saattir içerdesin çirkin olduğunu biliyordum da bu kadarda değil badanamı yapıyorsun suratına hadi çık artık şu odadan."

Pelinin sözleri beni güldürmeye yetmişti ama birazda sinirlendirmişti. Ne demek çirkinsin, suratına badanamı yapıyorsun falan. Süslenecektim tabi bugün okulumuz bir balo düzenleyecekti. Pelin bizim okulda olmadığı için gelmeyecekti onun için hava hoş tabi.
Pelinin sözlerine daha fazla dayanamayıp kırmızı mini elbisemi giydikten sonra siyah çantamı aldım
dudağıma son kez sürdüğüm kırmızı rujum ve elimle şekillendirdiğim saçlarımla artık hazırdım. Kapıyı açar açmaz tiz bir çığlık doldu kulağıma.

"Çok güzel olmuşsun az önce söylediklerimi geri alıyorum gerçekten mükemmel görünüyorsun." diyen Peline kıkırdayarak aşağı indim. Siyah stilettolarımı giydikten sonra yola koyuldum.

Mekan gerçekten harikaydı, herkes eğleniyordu, ben hariç. Bu baloya gelme sebebim kafamı dağıtmaktı ama yine de olmadı. Rüzgarı düşünmediğim tek bir anım bile geçmiyordu. Bizim okulda olmadığı için katılamazdı. Artık ikimizinde elinden birşey gelmiyordu, bunu biliyorduk yapabildiğimiz tek şey beklemekti. Ben yine derin düşüncelere dalarken Nazlı birden bağırdı ve beni korkuttu. Bir kaç gündür okula gitmediğim için görüşememiştik ve birbirimizi özlemiştik. Biraz konuştuktan sonra içecek birşeyler almak için yanımdan ayrıldı. Tam o sırada telefonum çaldı, tanımadığım bir numaraydı. Telefonu açmayacaktım fakat ısrarla çalıyordu dayanamayıp açtım ve tanımadığım oldukça kalın bir erkek sesi tüylerimi ürpertti.

"Merhaba küçük hanım beni tanıdın mı? Büyük ihtimalle tanımadın oyüzden dur ben tanıtayım ben Ege, Rüzgarın abisiyim. Birkaç kez görüşmüştük. Şimdi kulaklarını aç ve beni iyi dinle, Rüzgar hasta falan değil senden sıkıldığı için seni bırakıp gitti, başka kızlarla gününü gün ettikten sonra onlardanda sıkıldı ve sana geri döndü ama onu affetmeyeceğini biliyordu, buyüzden hasta olduğunu söyledi ama bu koca bir yalan."
Söyledikleri beni mahvetmeye yetmişti, akan gözyaşlarıma aldırmadan konuşmaya çalıştım;

KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin