4. Bölüm

37 5 1
                                    

Multimedya: Berk

Gördüklerim karşısında ağzım açık kalmıştı. Evimi nasıl bulmuştu, suçu olmadığı halde neden suçluymuş gibi davranıyordu? Suçlu olsa bile bana yeni bir telefon alması akıl alır iş değildi. Beni tanımıyordu bile. Kendi kendime konuşmaya bir son verip kutuyu açtım. Gördüğüm son model telefon beni şok etmeye yetmişti. Bu çocuk ya çok zengindi ya da paranın kıymetini bilmiyordu. Kim tanımadığı birine bu kadar pahalı ve güzel bir telefon alır ki? Bunu kabul edemezdim. Yarın ilk iş Berke telefonu geri verecektim.

***

"Hayır Berk bunu gerçekten kabul edemem zaten bugün telefonumu yaptıracağım okadar kötü olduğunu sanmıyorum. Hem sen evimi nasıl buldun?"

"O telefon bir daha çalışmaz bunu sende biliyorsun inat etme işte kabul et lütfen. Hem kendimi kötü hissediyorum sonuçta benim yüzümden oldu. Evini de bir arkadaşından öğrendim."

"Senin suçun değildi bunu biliyorsun kendini suçlamayı bırak tamamen benim aptallığımdı. Ve tekrar söylüyorum gerçekten çok teşekkürler ama kabul edemem."

"Ozaman şöyle bir anlaşma yapalım. Sen dil sınıfındasın sanırım, ben sayısalım ve yabancı dille pek alakam yok. Daha doğrusu anlayamıyorum. Ama ailem zorla beni ingilizce kursuna gönderiyorlar. Sen hediyemi kabul et, karşılığında da bana ingilizce çalıştır, anlaştık mı?"

Söyledikleri aklıma yatmıştı daha fazla inatlaşmayacaktım.
"Peki öyleyse anlaştık." dedim ve çalan zili duyduğum an koşarak oradan ayrıldım. Derse geç kalmaktan pek hoşlanmazdım.
Sınıfa girdiğimde Rüzgarın sert bakışlarıyla karşılaştım. Asıl sinirli olması gereken bendim ama beyfendi sanki suçlu olan benmişim gibi ölümcül bakışlar atıyordu. Gerçekten neden bu kadar sinirli olduğunu anlayamamıştım, ders bitene kadar gözünü benden ayırmamıştı. Ders biter bitmez yanıma geldi ve; "Bumu yani?" dedi. Ne dediğini anlamamıştım.
"Beni bırakıp gününü gün ettiğin kızlar geldi heralde aklına, baksana yine saçmalamaya başladın."

"Konuyu saptırma neyden bahsettiğimi biliyorsun. Sabah konuştuğun çocuktan bahsediyorum. Hatta konuşmak değil baya yakındınız hediyeler falan, evet bir hata yaptım ve bana kızgınsın ama sen hala benimsin bunu unutma ve ona göre davran kelebeğim."

"Hahaha çok komiksin sen yaa bu komik yönünü keşke birlikteyken de gösterseydin. Sen ne kızgınlığından bahsediyorsun. Bunu basit birşeymi sanıyorsun? Bitti dedim sana istemiyorum, sevmiyorum seni. Senden nefret ediyorum anlasana be taş kafalı."
Söylediklerim karşısında daha da sinirlenmişti. Elini masaya vurdu ve hiçbirşey söylemeden dışarı çıktı. Kızması ya da üzülmesi umrumda değildi. Evet yalan söylemiştim. Onu hala seviyorum ve ondan nefret etmem mümkün değil. Ama bu yaptığının bedelini ödemeliydi bu yüzden asla yumuşamayacaktım, ona yenilmeyecektim.

***

Pelinin ailesi buraya yerleşmeye karar vermişti. Bu haber ikimizide çok mutlu etti. Karşı apartmanda boş bir daire buldular ve hemen yerleşmeye başladılar annem ve ben de onlara taşınmalarında yardım ediyorduk. Pelinle birlikte arabadan birkaç koli aldık ve yerleştirmeye başladık. Eşyaları oldukça fazlaydı bu iş biraz uzun sürecekti ama önemli olan artık hep birlikte olmamızdı. Tam bibloları yeni takılmış raflara dizerken telefonumdan gelen mesaj sesiyle küçük bir ara verdim. Mesaj Berktendi.
"Nasılsın güzellik bugün müsaitsen çalışmaya başlayalım mı?"
Ben bunu tamamen unutmuştum. Pelini bırakıp gidemezdim ama Berke de söz vermiştim. Ne yazacağımı düşünürken Pelin mesajı okudu ve;
"Oo küçük hanım yeni sevgilimi yaptın ne kadar hızlısın be kızım. Neyse boşver sen beni zaten az kaldı ben hallederim. Sen gitte çalıştır yeni enişteyi." dedi.
"Ne saçmalıyorsun Pelin bir anlaşma yaptık oyüzden birlikte ingilizce çalışacağız herşeyi abartmayı nasıl başarıyorsun. Neyse ben gideyim ozaman görüşürüz."
"Görüşürüz küçük hanım."
Hemen Berke geleceğimi söyledim ve yola koyuldum.

Berk beni okulun önünden aldı ve bir kafeye gittik. Bu çocuk gerçekten aptaldı söylediklerimden hiçbirşey anlamıyordu ya da dinlemiyordu.

"Sayısal okuyan biri nasıl olurda bu kadar salak olur?"
Söylediklerim karşısında ne diyeceğini şaşırmıştı.
"Şey yani bilmem benim kafam sadece sayısala çalışıyor diğer derslerden hiçbirşey anlamıyorum özellikle de ingilizce."
"Tamam tamam anladım neyse bugün bu kadar çalışma yeter daha sonra devam ederiz."
"Aynen geç oldu zaten neyse ben seni eve bırakayım güşel öyretmenimmm."
Söyledikleri kıkırdamama sebep olmuştu. Tam teşekkür edeceğim sırada Rüzgarın sert sesi irkilmeme sebep oldu.
"Gerek yok ben bırakırım Gökçeyi."
Yok artık burda olduğumuzu nerden biliyordu, bu çocuk kafayı yemişti artık emindim.
"Sen kimsin? diyen Berk bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Ben de en az onun kadar şaşırmıştım.
"Gereksiz biri boşver sen onu hadi gidelim Berk." diyerek Rüzgarı takmıyormuş gibi davrandım. Tabi ne kadar başarılı olduysam.
"Eğer Gökçe'ye bir adım daha yaklaşırsan seni doğduğuna pişman ederim. Bence fazla zorlamadan ikile." diyen Rüzgar beni şaşırtmaya devam ediyordu.
"Hahaha bak yanına gidiyorum hatta birazdan sarılmayı düşünüyorum."
Sanırım şuan kabus görüyordum ne diyordu bu çocuk. Rüzgarı kışkırtmaya çalıştığını anlamıştım ama yinede biraz abartmıştı.
"Ne diyorsun lan sen. İşte şimdi bittin olum." Diyen Rüzgar hiç beklemeden Berkin suratına yumruğu geçirdi. Berk de hiç beklemeden karşılık verdi. Bense çığlık atmaya bir son verip ikisini ayırmaya çalıştım ama faydası olmadı. Hatta onları ayırmaya çalışırken bir yumrukta ben yedim. Neyse ki kafenin sahibi bizi kovmuştu ve böylelikle ayrılabilmişlerdi. Rüzgarın suratından kanlar akıyordu.
Berkin durumu daha da kötüydü. Bu yaptıkları şey çok aptalcaydı. Küçük bir çocuktan farkları yoktu.
Rüzgar kanlı dudaklarıyla tekrar konuştu;
"Seni bir daha bu kızın yanında görürsem bittin sen anladın mı beni? Bu sefer dövmekle kalmam öldürürüm seni. Beni hiç tanımıyorsun neler yapabileceğimi bilmiyorsun." Evet yapardı. Rüzgarın bir de bu yanı vardı. Sinirlendiğinde gözü hiçbirşeyi görmezdi. Hiçbir şey umrunda olmazdı.
Berk karşılık verdi;
"Sen de beni hiç tanımıyorsun Rüzgar. Eğer tanısaydın böyle konuşamazdın." dedi ve gitti.
Rüzgar da histerik bir kahkaha attı ve oradan ayrıldı.
Berk ne demek istemişti, yoksa kötü birimiydi? Kafam allak bullak olmuştu. Eve gidip dinlenmeli ve düşünmeliydim.

***

Tam kapıyı açacağım sırada kapının aralık olduğunu gördüm. Anneme seslendim ama cevap gelmedi. Hırsız girmiş olabilirdi. Ve hala içeride olabilirdi. Girmek ve girmemek arasında kararsız kalmışken yerde bulduğum kocaman taşı aldım ve girmeye karar verdim. Kapıyı yavaşça açarken içeride kimsenin olmadığını farkettim. Ve eve hırsız girmiş gibi de durmuyordu. Tam elimdeki taşı bırakacağım sırada biri ağzımı kapattı ve tanıdık sesiyle kulağıma fısıldadı;
"Hoşgeldin kelebeğim."

KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin