6. Bölüm

25 5 0
                                    

Rüzgar içeri girdiğinden beri gözlerini benden ve Berkin baygın bedeninden alamıyordu. Oda en az benim kadar şaşırmıştı.

"Neler oluyor burada?" diyerek bağırmaya başladı.

"Bi-bilmiyorum. Sen gittikten hemen sonra biri kapıyı açmaya çalıştı. Çok korktum ve mutfaktan tavayı aldım. İçeri girdiğinde kafasına vurdum. Ama Berk olduğunu bilmiyordum. Çok korkuyorum Rüzgar bak hala uyanmadı. Ya öldüyse?"

"Salakmısın Gökçe? Alt tarafı bayılmış, ayılır birazdan. Gerçi uyandığına pişman olacak o ayrı mesele."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Boşver güzelim. Sen iyiki burmuşsun kafasına. Ya sana birşey yapsaydı? İşte o zaman öldürürdüm bu şerefsizi."

"Belki de beni kurtarmaya gelmiştir?"

"Hahaha kurtarmak mı, hiç sanmıyorum. Berki ne kadar tanıyorsun? Benden daha çok güveniyorsun lan çocuğa."

"Off sana da birşey söylemeye gelmiyor. Ayrıca benim kimseye güvendiğim falan yok. Neyse gidiyorum ben, ne yapıyorsan yap." diyerek odama geri döndüm.

Aradan yaklaşık 1 saat geçmişti. Rüzgar berki bodrum kata indirmişti. Ben de gitmek istiyordum. Berke ne yaptığını merak ediyordum, ayrıca sormam gereken birçok soru vardı. Ama şu lanet evden bir türlü çıkamıyordum.

Su içmek için mutfağa gittim. Ama bardakları bir türlü bulamıyordum. Sanırım onları da saklamıştı. Tam geri döneceğim sırada Rüzgar geldi. Şükürler olsun sonunda gelebilmişti.

"Sonunda geldin Rüzgar. Berke ne yaptın? Çabuk beni onun yanına götür."

"Hey sakin ol. Birşey yaptığım yok. Ama eğer konuşmazsa yapacağım."

"Ne demek konuşmazsa? Ne konuşacak ki? Neler oluyor Rüzgar anlat çabuk."

"Henüz ne olduğunu ben de bilmiyorum ama öğreneceğim. Eğer çok istiyorsan tamam sen de gel. Şu çok güvendiğin Berk bakalım ne haltlar karıştırıyormuş. Sen de öğrenmiş olursun."

Söylediklerine aldırmadım ve Rüzgarı takip ederek bodruma indim. Gördüklerim karşısında ağzım açık kalmıştı. Berkin yüzü kanlar içindeydi.

"Hani birşey yapmamıştın Rüzgar?"

"Yapmadım zaten. Eğer konuşmamaya devam ederse bu yapacaklarımın yanında hiçbirşey."

"Belki de şans eseri bulmuştur burayı. Yani belki buralardan geçiyordu ve bizi eve girip çıkarken gördü. Olamaz mı?"

"Şuan öyle bir yerdeyiz ki. Burayı şans eseri bulması mümkün değil."

"İyi o zaman sen işkencene devam et. Bence konuşmayacak, çünkü söyleyecek birşeyi yok."

Sözümü bitirir bitirmez Berkin sesini duydum. Yavaş yavaş uyanıyordu ve birşeyler söylemeye çalışıyordu. Koşarak yanına gittim.

"Berk sonunda uyandın. Neler olduğunu anlat lütfen. Buraya neden geldin, nasıl buldun?" Histerik bir kahkaha attı ve konuşmaya başladı.

"Babam sayesinde."

Babasının ne alakası vardı? Sürekli kafam karışıyordu ve soracak birçok sorum varken üstüne daha fazlası ekleniyordu. Tam konuşacağım sırada Rüzgar araya girdi;

"Ne babası lan?! Hala dişlerin varken konuşsan iyi edersin, yoksa o dişlerini tek tek sökerim." Hala gülmeye devam eden Berk beni şaşırtmaya devam ediyordu.

"Ya sen gerçekten aptalsın. Babam en büyük mafya babalarından biri. Burayı bulan oydu. Eğer beni burada tutmaya devam edersen seni öldürecek olan kişi de o." İşte bunu duyduğum an dünyayla olan ilişkim adeta kesilmişti. Babası gerçekten mafyamıydı? Bu bir şaka olmalıydı. Berk hiçte öyle kötü tiplerden değildi. Evet onu pek tanımıyordum ama kötü biri olmadığını biliyordum. Hissediyordum.

"Hahaha demek baban beni öldürecek. Siz ailecek kendinize çok güveniyorsunuz sanırım. Amacın ne lan senin? Neden geldin buraya? Son kez soruyorum cevap ver!" diyen Rüzgar Berkin suratına yumruğunu geçirdi. Onu durdurmaya çalışıyordum ama hiçbir faydası olmuyordu. Adeta gözü dönmüştü. Bu kadar tepki vermesinin sebebi neydi? Yoksa korktuğu birşey mi vardı? Ben yine kendimle savaşırken Berk konuştu;
"Buraya gelmemin sebebi hem Gökçe hem de sensin." Söyledikleri karşısında Rüzgarda en az benim kadar şaşırmıştı.
"Beni nerden tanıyorsun, bizden ne istiyorsun? Açık konuş lan!"
"Bu çok açık değil mi? Gökçeyi istiyorum. Aynı zaman da babam da seni istiyor. Seninle kapanmamış bir hesabı olduğunu söyledi." Bu çocuk neden bahsediyordu? Korkmaya başlamıştım. Rüzgarın mafyayla işi neydi?
"Rüzgar, neler olduğunu anlat hemen!"
"İnan ki bende hiçbirşey bilmiyorum. Bu beyinsiz yine birşeyler sallıyor ama anlamadım. Söyle lan ne derdi varmış babanın benimle? Daha tanımadığım birinin benimle ne hesabı olabilir?"
"Sen tanımıyor olabilirsin. Ama abinin çok iyi tanıdığından eminim."
"Abimi nerden tanıyorsun lan piç. Abimin mafyayla falan işi olmaz. Ayrıca derdiniz onunlaysa benden ne istiyorsunuz?"
"Biz değil abin istiyor."
"Buda ne demek oluyor?"
"Şu demek oluyor. Abin babamı uzun zamandır tanıyordu. Ve son zamanlarda sık sık görüşüyorlardı. Abin sürekli senden kurtulmak istediğini söylüyordu. Ve en sonunda babamla bir anlaşma yaptılar. Senin ölümün karşılığında, abin babama hizmet edecekti. Benim bu olayla bir ilgim yok seni tanımıyordum bile. Ama yavaş yavaş Gökçeye aşık oldum ve önümdeki tek engel sendin. Bu yüzden ölümün benimde işime gelecekti. Buraya seni oyalamaya geldim aslında. Ve amacıma da ulaştım. Babam ve adamları birazdan burada olur." Berk sözünü bitirdiğinde ben de çoktan gözyaşlarına boğulmuştum. Abisi Rüzgarın ölmesini neden istiyordu? Onu uzun zamandır tanıyordum. Rüzgarla pek iyi geçinmedikleri doğruydu ama ondan ölmesini isteyecek kadar nefret ettiğini bilmiyordum. Kafamı Rüzgara doğru çevirdiğimde gözünden akan yaşları görmem uzun sürmedi. Ağlıyordu. Yanına gittin ve onu ayağa kaldırmaya çalıştım.
"Rüzgar, toparlanmalısın. Birazdan buraya gelecekler. Güçlü olmalısın. Berki koz olarak kullanabiliriz. Eğer seni öldürürlerse biz de Berki öldüreceğimizi söyleriz. Belki onları vazgeçirebiliriz."
"Haklısın. Güçlü olmalıyım. Onlara yenilmemeliyim. Ama vazgeçirme fikrini unut. 5 dakika bekle, hemen döneceğim." Rüzgar yanımdan ayrıldığında Berk hala sırıtmaya devam ediyordu.
"Sen gerçekten tanıdığım en adi insansın. Benimle de oyun oynadın, bütün bunlar Rüzgarı ele geçirebilmek içindi değil mi?"
"Hayır söylediğim gibi Rüzgarın kim olfuğunu bilmiyordum. Çarpışmamız ve tanışmamız tasadüftü. Ve bana ders vermeni istememin sebedi de buydu. Seni ilk gördüğümde birşeyler hissetmeye başlamıştım. Buraya da seni kurtarmaya gelecektim babama bulması için Rüzgarın ve senin resmini gösterdiğimde öğrendim herşeyi. Ve bir plan yaptık. Buraya gelerek sizi oyalayacaktım, böylece babam ve adamları Rüzgarı öldürebilecekti. Sen de benim olacaktın."
"Sen gerçekten çıldırmışsın. Rüzgarı sevdiğimi biliyorsun. Ayrıca o olmasa bile senin gibi birini sevmem imkansız. Ve eğer Rüzgara birşey olursa değil seni sevmek, yüzüne bile bakmam. Anladın mı?" Cevap vermesini beklemeden yukarı, Rüzgarın yanına çıktım. Birileriyle konuşuyordu ve oldukça telaşlıydı. Telefonu kapattığında yanıma gelerek bana sarıldı ve;
"Korkma kelebeğim, bana birşey olmayacak. Hiçbirimize birşey olmayacak. Tek kişi hariç, oda Berk." dedi. Ardından titreyen sesimle cevap verdim;
"Korkuyorum Rüzgar. Ve başını da belaya sokmanı istemiyorum."
"Merak etme. Kötüye birşey olmaz." diyerek hafifçe tebessüm etti ve çalan kapıyı açmak için yanımdan ayrıldı. Sanırım konuştuğu arkadaşları gelmişti. Aynı zamanda Berkin babasıda olabilirdi. Son anda Rüzgara;
"Dur, açma. Belki de Berkin babasıdır? Sen çık ben açarım." söylediklerimi dikkatlice dinledikten sonra kafasını 'tamam' anlamında sallayıp geri çekildi. Titrek ellerimle kapıyı açtım ve gördüğüm kişi karşısında bedenim kaskatı kesilmişti. Bu Rüzgarın abisiydi. Nefes nefese kalmıştı. Kapıyı yüzüne kapatacağım sırada konuştu;
"Eğer beni içeri almazsan ikinizde ölürsünüz."


KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin