- 3 - 'GEL'

417 135 48
                                    

Uzun bir aradan sonra devam ediyorum.. Lütfen vote vermeyi unutmayın..^^


O gece Tuğçe'de Nejla'da sabırsızlıkla sabah olmasını beklediler. Sürekli saatlerini kontrol ediyorlardı, saatlerin hızlıca geçeceğini umarak.
Tuğçe'nin çıkış saati sonunda gelince Nejla'yı arayıp haber verdi. Fakat Nejla korkusundan çoktan hastaneden ayrılmıştı.

Sanki Keziban teyze onu kavalıyormuş gibi koşa koşa durağa vardı Tuğçe. Otobüse binip boş bir koltuğa oturdu. Evine gelinceye kadar koltuğuna yapışmıştı. Elleri uzun süre koltuğu sıkmaktan sapsarı olmuştu. Eklemleri ağrıyordu.
Keziban teyze tekrar tekrar düşüncelerine giriyordu Tuğçe'nin. Korkusu Da artıyordu. Saçlarının arasından terler akıyordu. Evine yaklaşınca otobüsten indi ve koşa koşa evine vardı.
Kapıyı açan annesine selam bile vermeden odasına koştu ve kapıyı kilitleyip yatağa oturdu.

'Kızım aç mısın?' diye seslendi annesi içeriden.
'D-değilim anne. ' Diye cevapladı odasından Tuğçe. Oturduğu yerde bacakları titriyordu. Yüzü korkudan sapsarı olmuştu. Ellerini saçlarına geçirdi ve kendine gelmeye çalıştı. Keziban teyze'nin sesi kulaklarında yankılanıyordu.
Ölü birini nasıl görebileceğine açıklık getirmeye çalıştı. Nejla'da gördüğüne göre deli değildi.
Hayalet miydi? Ruh mu?
Nejla'yı hatırlayınca onu aradı.
'ALO? Nejla ne yapıyorsun?' dedi.
'Tuğçe, hiç iyi değilim. Korkudan telefonu bile açamıyorum. Sanki onun sesi çıkacakmış gibi hissediyorum. Ya ne yapıcağız biz? Peki bana musallat olursa..'
diye korkuyla söylenmeye başladı Nejla.

' Nejla, bak sakin olmalıyız. Musallat falan olmayacak tamam mı? Cin , peri değil bu , başka bir şey . Anlıyor musun? '

Nejla ;
'Anlamıyorum canım benim. Ben yarın o hastaneye gitmeyeceğim. O kadın gidene kadar ben yokum!' dedi.

'Oldu Nejla. Beni yalnız bırak, çünkü be alışığım ölü teyzelerle konuşmaya . Hergün bi ölü geliyor çay içiyoruz biz..' diye söylendi Tuğçe . Yalnız başına mücadele edemeyeceği için Nejla'ya sığınmıştı ama oda kendi paçasının derdindeydi.

Nejla ; ' Ya tamam kusura bakma , korkuyorum sadece.'

Tuğçe; 'Tamam yarın hastanede görüşürüz. Birşeylere bakıcağız artık.' Deyip kapattı telefonu.

Yatağına uzanıp boş boş tavana bakmaya başladı. Aklında bir sürü düşünce vardı.
' Madem cinliler gelicek , neden bana geliyor. Tabi ama beş vakit namazımı kılmasam böyle olur.. Allah'ım nolur sen beni koru Yarabbim.'

Diye düşünürken ne zaman uyuduğunun farkında değildi. Kapısının tıklanma sesiyle uyandı. Annesi bir şeyler yemesi için çağırıyordu .

Oda kızının bir şey demeden odasına koşmasına ve bir şey yememesine şaşırmıştı.

Tuğçe , yataktan kalkıp kapıyı açtı. Annesi karşısındaydı .
'Kızım hadi gel de , iki lokma bir şey ye. Nöbetede gecikiceksin.' Dedi.
Tuğçe annesini başıyla onaylayıp kedisi için hazırlanmış masaya geçti. Fakat hiç bir şey yemek istemiyordu. Annesi de bir şeyler yemesi için diretince .
' Annecim iştahım yok. Hastanede bir şeyler yerim. Duş alıp çıkacağım.' Dedi.

Ve Banyoya geçip güzelce duşunu aldı. Sıcak su bütün korkusunu alıp götürmüştü. Rahatlamıştı fakat aklına tekrar Keziban teyze gelince sıcak su etkisini kaybetti. Hemen banyodan çıktı ve yedek , ütülü kıyafetlerini giyerek evden çıktı.
Otobüse bindikten sonra Nejla'yı aradı.
'Alo, Nejla çıktın mı yola?'

'Evet , evet. Duraktayım şuan. Erken varırsan kapıda bekle olur mu? dedi Nejla.

'Tamam hadi.' Deyip kattı telefonu Tuğçe. Hastanede olacaklardan çok korkuyordu. Ya başkalarıda varsa? Diye düşünmeden edemedi.

Hastaneye gelince Nejlayla kapıda buluştular. Besmele çekerek -BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM- hastaneye girdiler.
Tuğçe nöbetini devraldıktan sonra hastanedeki koşuşturmaya ayak uydurdu. Bir yandanda ürperiyordu bir yerlerden Keziban teyze çıkacakmışcasına.

İşlerine devam ederken koridorda bir genç gözüne çarptı. Oturduğu koltukta sürekli kıpırdayıp duruyordu. Başını ellerinin arasına almış, Saçını sıvazlıyordu. Genç adam , Doktor Fatih'i durdurup bir şeyler sordu.
Tuğçe'de bir yandan işleriyle ilgileniyor bir yandan da adamı takip ediyordu. Adamın yüzü tanıdık geliyordu. Keziban teyze'nin oğlu olup olamayacağını düşündü.
Bugün Keziban Teyzenin gideceği gündü, oğlunun bugün gelmiş olması gerekiyordu.
Doktor Fatih, genç adamı Tuğçe'ye doğru yönlendirdi. Tuğçe'de gencin kendisine geldiğini görünce ayağı kalktı.
'Buyrun.'

'Keziban Yapar'ın dosyasını verir misiniz?' dedi genç adam.

'Siz oğlu musunuz?' dedi Tuğçe dosyayı uzatırken.

'Evet benim.'

'Imm, size bir şey söylemem gerek. Anneniz istedi.' Dedi Tuğçe, Keziban Teyze'nin söyledikleri aklına gelince.

'Annemle konuştunuz mu? Ne söyledi.' Dedi adam heyecanla.

''Onlara de ki; Gün ola devran döne , herkes ettiğini bula . Ben buldum onlar bulmasın. O beni sormadı ama ben onu affediyorum. Selamı mı söylersin.''

' Dedi ki; Gün ola devran döne, herkes ettiğini bula.
Siz ,onu arayıp sormamışsınız ama o sizi affediyor. Selamını iletti.' Dedi Tuğçe.

'Gerçekten mi? Affetmiş mi beni? Ah annem ah, keşke geleydim.' Diye yakındı genç adam. Pişmandı elbet.
Adam Tuğçe'ye dönüp; 'Teşekkürler, saolun.' Dedi. Ve dosyayı alıp yavaş adımlarla uzaklaştı.

Tuğçe'de Keziban teyze'yi tekrar düşünmeye başladı.
Neden ve nasıl ölü bir teyzeyi gördüğünü bilmiyordu ama teyze eğer zarar vermek veya kötü bi şey yapmak isteseydi çoktan yapardı. Keziban Teyze'nin tek dileği oğlunu affettiğini söylemekti. Korkmuşlardı, evet ama alışılmadık bir olaydı.
Ne kadar ortada kötü niyetli bir hayalet olmadığını düşünsede bu olayın tekrar yaşanmayacağını umuyordu Tuğçe.

Az sonra genç adamın morga indi. Daha sonrada teyze , cenaze arabasına bindirilip ,uzaklaştı.
Şu son dört günün hayatındaki en korkunç gün olduğunu düşündü Tuğçe. Seçilmiş kişi olduğunu ve yarın neler olacağını bilmeden...

..
Tuğçe'nin nöbeti bitmek üzereydi. Kendisinden sonra Derya Hanım gelicekti. Erken gelmesini umdu. Rahat bir uyku çekmek istiyordu.

Derya umduğu gibi erkenden geldi. Tuğçe çantasını alıp Derya 'ya 'Hoşça kal ' deyip gideceği sırada Derya ;
'Ayy!' diye bağırdı.

Tuğçe arkasını dönüp ne olduğunu sordu.

'Yaa , karınca bunlar. Heryerdeler!' diye çemkirdi Derya.

Tuğçe , birkaç adım yaklaşıp baktığında masanın o arada on-onbeş karıncanın dolaştığını gördü. Birkaçı masanın üstünede çıkmıştı.

'Tamam , çıkmadan Lütfiye'ye söylerim ben. İlaçlasınlar. Hadi görüşürüz..' dedi ve hastaneden çıktı.
Derin bir nefes aldı ve yüzündeki gülümseme ile evine doğru yol aldı.
..
Tuğçe sabah telefonunun sesiyle uyandı.
'Efendim.' Dedi.
'Ya Tuğçe , nerde kaldın sen? 1 saattir seni arıyorlar.'
arayan Nejla idi.
Tuğçe hemen yatağında doğrulup saatine baktı. Nöbet saati çoktan geçmişti.
'Eyvah! Tamam , tamam hemen geliyorum.' Deyip ayaklandı.

Öyle bir uyumuştu ki , uyanamamıştı. Evde de kimse yoktu. Ailesi bugun dayılarının ağız tadına gidecekti.
Hemen hazırlanıp hastaneye vardı.

Derya , Tuğçe'yi görünce resmen üzerine saldırmıştı.
' Ya , Derya sakin ol geldim işte. Hem alt tarafı bir saat.' Deyip sakinleştirmeye çalıştı Deryayı , Tuğçe.

'Tamam da, sabaha kadar karıncalarla uğraştım. Her yanımı ısırdılar . kıpkırmızıyım.' Dedi Derya , kolundaki kızarıklıklara bakıp ağlamaklı bir sesle.

Tuğçe , nöbet yerine geçtiğinde heryer karınca ölüsüydü.
'Sabaha kadar karınca öldürdük. Bir bitmedi. ' dedi Derya.

Tuğçe çantasını bir kenarı bırakıp karıncalara baktı.

'Tamam , sen git hadi.Ben hallederim.'
Derya uzaktan Tuğçe'ye öpücük atıp hastaneden çıktı.
..
Tuğçe sandalyesine oturup hasta ilaçlarını hazırlarken , dosyasının üzerine bir karınca çıkmış dolaşıyordu. Öldürmeye kıyamayıp eline aldı ve sandalyesinde dönüp yavaşca yere bıraktı 'Hadi git .' dercesine.
Geri dönüp masasına baktığı zaman , dosyasının üzerinde bu defa kırk- elli karınca birikmişti. Kımıl kımıl dolaşıyorlardı.
Hemen ayağa kalkıp Lütfiye 'nin odasına gitti.

'Lütfiye Hanım , Karıncalar yine doluştu. İlgilenebilir misiniz?' dedi.

'Tabii.' Deyip kafasını salladı görevli.
Tuğçe önden yolu gösterirken masasına geldiğinde şok oldu.
Masasının üzerindeki karıncalar sıraya girmiş ve muhteşem bir şekilde bir yazı oluşturmuşlardı.
'Hani nerede Tuğçe Hanım?' diyen görevliye şaşkınca baktı.
Tuğçe masadaki karıncaların oluşturduğu yazının şaşkınlığıyla konuşamamıştı. Eliyle masasını işaret etti.

Lütfiye Hanım görmüyordu karıncaları. Çünkü seçilmiş kişi değildi. Tuğçe bunu bilmiyordu.

Görevli masaya gelip dosyaların arasına bakmaya başladı ama bir tane bile karınca göremedi.
'Karınca yok Tuğçe Hanım.'

'I-ım tamam, b-ben yanlış görmüşüm. Kusura bakmayın. ' dedi Tuğçe zar zor.'

Görevli gittikten sonra karıncaların yanına yaklaştı. Bunun nasıl olduğuna anlam verememişti. Şaşkınca 'GEL'şeklindeki karıncalara baktı.

Karıncalar birleşip , sıraya girmişti ve 'GEL' yazısı oluşturmuşlardı.


Gece GelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin