Yeni bölümü beklettiğim için okurlarımdan çok özür dilerim.. Bilgisayarımla ilgili bir takım sorunlar olduğu için gecikti. Beğenilerinizi görünce inanınki içime daha çok yazma isteği doğuyor .. Lütfen beğenilerinizi esirgemeyin.. Aklımda daha birçok kurgu var.^^
Tuğçe kendini zar zor sandalyeye attı. Donup kalmıştı adeta.
Olayların bittiğini düşünüyordu.. Birdaha yaşamayacağı, geride kalacak bir kabus olduğunu düşünmüştü Tuğçe. Ama henüz yeni başlıyordu.
Kimsenin göremediği ama kendisinin gördüğü karıncalara tekrar baktı. Karıncalar hala oradaydı. Karıncalar yazıyı bozup tek sıra halinde masadan inmeye başladılar. Tuğçe merakla karıncalara baktı. Karıncalar tek sıra halınde asansöre kadar ilerledi. Tuğçe ister istemez ayağa kalkıp onları takip etmeye başladı. Asansörün kapısına gelince durdu. Asansörün düğmesine basıp bekledi Tuğçe.
Asansörün kapısı açılınca karşısına Doktor Fahrettin Bey ve Hemşire Hanım çıktı.
Tuğçe kenarı çekilip onların önden geçmesini bekledi.
'Hemşire Hanım, Zeynep Taşkın'ın dosyasını getireblir misiniz? Röntgeni geldi mi?' diye sordu Doktor Bey.
Tuğçe hemen; 'Evet, evet. Hemen getiriyorum.' Diyerek masasına doğru geri yürüdü. Aklında hala karıncaları takip etme isteği olsada , kendisini şartlandırdı.
'Sadece işini yap Tuğçe. Karıncaları unut!'
Tuğçe dosyayı alıp koridorun sonundaki Doktor Fahrettin Bey'e verdi. Ve geri masasına döndü.
Aklında sürekli karıncalar geliyordu. Masasının altında yerde gezinen birkaç karıncayıda es geçemiyordu.
Biranda ensesindeki acıyla elini ensesine yapıştırdı Tuğçe. Elini çektiğinde elinde bir karınca vardı.
Kendi kendine isyan bayraklarını çekip karıncayı yere attığında , Karıncaları yine tek sıra haline girmiş ve koridor boyunca duvarın kenarından ilerler halde buldu.
İster istemez karıncaların yemek arayışı içinde olduğunu düşündü . Biryerlere şeker veya meyvesuyu dökülmüş olabilirdi. Karıncaların gittiği yolun en gerisine baktı. Kendi sandalyesinin altından başlıyordu. Sandalye'den kalkıp masanın etrafına bakındı. Etrafta dökülmüş bir yiyecek bulamadı.
Ellerini beline koyup düşündü. Neden karıncalar mesken tutmuştu.
Koridorun sonunda Lütfiye Hanım 'ı gördü Tuğçe. Elindeki sinek ılacını duvar kenarlarına sıkıyordu. Lütfiye Hanım Tuğçe'nin yanına geldi.
'Bu kattan itibaren tüm katlarda var, Yemekhaneye falanda batkım ama sadece merdivenlerde var. Üst katlardada değil, bu kattan aşağısı hep karınca. Acaba burlara bir şey mi döktünüz Hemşire Kızım?.'
Tuğçe aklı karışmış bir şekilde başını olumsuz anlamda salladı. 'Ben bu aralara batkımda bir şey yok.' Dedi.
Lütfiye Hanım; 'Ben burları yinede iyice sileyimde , emin olun. Hadi ben hallederim Hemşire Kızım.' Dedi .
Tuğçe kurcalamamaya karar verip yemekhaneye indi ve bir şeyler atıştırdı. Yerine geri geldiğinde ise heryerin mis gibi koktuğunu gördü. Etrafındada hiç karınca görmeyince rahatlayıp sandalyesine oturdu.
Gece saat 1 sularında dosyasının üzerine bir karınca çıktı Tuğçe'nin.. Derken dahada çoğaldılar ve yaklaşık on-onbeş karınca birikti. Masadan tek sıra halınde inip, yine tek sıra halınde koridr boyunca sıralandılar.
Tuğçe hem şaşkın hemde sinirliydi. İlaclanmış olmasına rağmen ölmüyorlardı ve yine geliyorlardı. Karıncaların haraket etmediğini görünce bir adım atıp yakında bakmak istediğinde karıncalarda hareket etti.
Tuğçe şaşkınca durduğunda ise onlarda durdu.
Bir adım geri attı Tuğçe, karıncalarda aynı şekilde Tuğçe'ye doğru geri geldiler.
Tuğçe karıncaların kendi adımlarına göre hareket ettiğini anlayınca dondu kaldı. İşte yeniden başlıyordu..
Tuğçe karıncaları takip etmek istememişti ancak onların kendisini nereye götüreceğini merak etti. Bir adım attı. Bir adım daha , ve bir adım daha .
Karıncalar önde kendisi arkada adım adım merdivenlere kadar ilerlediler.
yaklaşık 3 kat inmişlerdiki Tuğçe durdu. Karıncalarda aynı şelikde onunla birlikte durdu.
Kendi kendine; ' Ne yapıyorum ben ?' diye söylendi ve indiği merdivenleri geri çıkmaya yeltendi . fakat karıncalarda hemen arkasından geliyordu.
Önce düşündü; ' Gecenin vakti beni nereye götürdüklerini bilmiyorum, ama sonucunuda merak ediyorum. Keziban teyze'den kormadım , ufak karıncalardan da korkacak değilim. Fakat beni götürdükleri yerde içimi ürpertecek bir şey olduğundanda bir şekilde eminim. Bundan kaçamayacağımıda biliyorum. En iyisi yüzleşmeliyim..'
Sonrada ; 'Hadi bakalım, tam yok ileri ..' diye karıncalara seslendi. Kendi kendinede gülmeyi unutmadı. Merdivenleri indikçe içine bir ürperti geliyordu fakat ne zaman geri dönmeye çalışsa karıncalarda onu takip ediyordu.
En sonunda bodrum kata indiler ve koridordaki morgun kapısına geldiler. Tuğçe içten içe şaşırmadığnı farkt etti. Ancak kapıyı açmak ile açmamak arasında kaldı.
Merak , korkuyu yenince kapıyı haifçe araladı ve karıncaların geçmesine izin verdi.
Karıncalar doğruca cesetlerin bulunduğu dolaplardan birine gittiler.
Tuğçe hemen kendi kendine neden o dolaba gittiklerini sorguladı. Düşündüğü gibi Keziban Teyze'den daha kötü bir durumla karşı karşıyaydı.
Kapıyı iyice aralayıp içeri bir adım attığında burnuna faklı bir koku geldi. Bunun ölüm kokusu olmadığını umdu ve içeri girmeye cesaret edemeyeceğini anlayıp kapıyı kapattı ve koşarak asansöre vardı.
Hemen asansöre bindi ve 7. Kata çıktı. Masasına vardığında nefes nefese kendisi sandalyeye attı. Merdivenlerin olduğu tarafa gözü kayıyordu. Sanki onu tekrardan takip edecekmiş hissine kapılıyordu ve korkuyordu.
İçinden ağlama isteği gelince gözleri yavaş yavaş doldu ve başını ellerinin arasına aldı . Yine düşüncelere dalmıştı. ;
'Keşke hemşire olmasaymışIm. Neden bu mesleği seçtim ki? Öğretmenliği falan seçmeliymişim. Karıncalarla yada ölü teyzelerle uğraşmak yerine küçük afacanlarla uğraşırdım. .. Ama yok bende artık ne varsa , mıknstıs gibi çekerdim yine kötülüğü .Artık tebeşirler tahtaya kendi kendine mi yazar, zombi hocalar mı çıkar bilemem. ' diye düşündükten sonra derin bir of çekti.
Çay içmeye karar verip etrafına bakına bakına bekleme salonuna geçti ve çayını aldı. Bekleme salonu her zamankinden daha boştu. Tüm duvarı kaplayan camdan manzaraya baktı. Gökyüzü parlayan yıldızları ile kusursuzdu.
Tuğçe manzaraya dalmış giderken, Biranda aklına Nejla geldi. Kendisini bu işe karıştırmasını istemiyordu ama Tuğçe'ninde dertlerini anlatacakbir arkadaşa ihtiyacı vardı. Hem Nejla istemesede çoktan bu işe karışmıştı , Yıpkı Tuğçe gibi. Saat çok geçti ve Nejla'nın nöbeti olmadığı için uyuyor olmalıydı. Şimdi onu arayamayacağı için sabırsızlıkla sabah olmasını bekledi.
Gece boyunca başka anormal bir olayla karşılaşmamıştı Tuğçe . Fakat gece boyunca çok tedirgindi, üstüne bide sabahı iple çekmesi dahada yıpratmıştı onu . Bugün öğlen nöbeti bitecekti ,evine gidip rahatça uyuyabilirdi.
Sabah 7'ye gelince hemen telefonuna sarılıp Nejla'yı aradı Tuğçe.
'Alo Nejla! ' dedi.
'Günaydın Tuğçe , hayırdır sabah sabah. Bir şey mi oldu?'
Tuğçe Nejla'ya telefonda anlatamayacağını söyleyerek onu hastaneye çağırdı.
'Aferin , izin günümü mahfettin. Yine bir şeyler çıkacak ama neyse..' diye söylene söylene kabul etti Nejla ve olabildiğince hızlı hastaneye geldi.
Tuğçe Nejla'yı karşılayıp gece yaşadıklarını anlatınca Nejla yine korku ve şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.
'Ya yine mi ya? İnanamıyorum ya. Tuğçe gerçekten bela mıknatısısın!' diye söylendi Nejla.
Tuğçe; 'Daha az bencil olamaz mısın? Hem bak bende korkuyorum tamam mı? Hergün yaşadığım olaylar değil. Zaten sende çoktan bu işe karıştın. Bak bu işten en az zararla çıkmak istiyorum . Lütfen bana yardımcı ol. Tek arkadaşım sensin..' diyerek Nejla'yı ikna etmeye çalıştı. Nejla'nın yardımına gerçekten ihtiyacı vardı.
Nejla başını olumlu anlamda sallıyarak 'Tamam.' Dedi.
Ve bilgisayarın başına geçerek birkaç tuşa bastı.;
'Ailesinin ne zaman cenazeyi teslim alacaklarına bakacağım. Belki bugün götürürlerde kurtuluruz.' Diye açıklama yaptı Nejla.
Tuğçe'de onu onayladı. 'Bugün üç cenaze çıkışı varmış. Umarım karıncaların efendiside bugün gider..' dedi Nejla. Tuğçe Nejla'nın omzuna haifçe vurdu.
'Şaka yapılacak bir konu olduğunu sanmıyorum Nejlacığım..' diye azarladı.
Nejla iznini kullanmak istediğini söyleyerek hastane'den ayrıldı. Tuğçe'ninde nöbeti bitmişti . Fakat hastaneden ayrılmak istemedi. Neler olacağını , bu defa neyle karşılaştıklarını görmek istedi.
Öğlene doğru cenaze işlemleri için 2 kadın 3 erkekten oluşan bir aile geldi.
Tuğçe bunların , onlar olmasını umdu.
'Pardon, Lokman Diler'in cenaze işlemleri için geldik. Fka tburada defin edeceğiz.' Dedi ailenin bir üyesi.
Tuğçe onlara en alt katta cenaze yıkanacak yer olduğunu oraya indirebeilceklerini söyledi.
Çıkış işlemlerini tamamlayıp asansöre ilerlediler.
Diler'in ailesi asansörle inerken Tuğçe'de onların ardından diğer asansöre bindi ve en alt kata indi.
Başından beri merakı yüzünden oluyordu bunlar ama engelleyemiyordu Tuğçe.
Asansörden indi ve Diler ailesini takip etmeye başladı.
Önce sedyeyle cesedi gasıl haneye taşıdılar. Tuğçe de arkalarından indi.
Diler ailesinden birisi bir hoca çağırmıştı. Hepsi içeri girdikten bir süre sonra , önce ailenin küçük oğlu daha sonrada yaşlı bireylerinden birisi çıktı. (Muhtemelen amcaları.) Yüzleri bembeyaz olmuş, gözleri korkudan kocamandı ikisininde. Başını ellerinin arasına alarak ağlamaya başladılar.
Tuğçe'de bu sırada koridorda telefonla konuşuyormuş gibi yaparaktan aileyi izliyordu.
Daha sonra asansörden iki kız inerek ailenin yanına geldi ve onlarda ağlamaya başladı.
Lokman Diler'i o halde gördükleri için ağlıyorlardı. Tuğçe bunun farkındaydı.
Tuğçe telefonunu kapatıp ailenin yanına gitmeye karar verdi. Yavaş adımlarla yanlarına yaklaştı. Tuğçe;
'Başınız sağolsun.' Dedi.
onlarda başlarını sallayaraktan 'Sağol Hemşire Hanım.' Dediler.
Tuğçe, konuşup gerçekte neler olduğunu anlamak için sordu.
'Bişey mi oldu?'
Aile birbirine bakıştılar,söylemeye çekinmişlerdi.
'Yok Hemşire Hanım, sadece acımız büyük.' Dediler.
Tuğçe; ' Ben biliyorum. Karıncalar değil mi?' deyince önce hemşire'ye baktılar , sonrada başını sallayıp 'Evet.' Dediler.
Küçük oğlan söz aldı. 'Babamın heryerini karıncalar sarmış, yiyorlar. Çok korkunçtu.' Diyerek tekrar ağlamaya başladık.
Amcaları; 'Dayanamadık bakmaya,çıktık.' Dedi.
Tuğçe , asıl merak ettiği soruyu sordu bu defa; ' Neden oldu ki acaba?' dedi.
Amcaları ' Bilmiyoruz kızım, Takdiri İlahi, Sual olmaz.' Dedi.
Tuğçe çekingence sordu. 'Günahı büyük müydü?' .. Aile üyeleri başlarını sağa sola sallayıp , ağlamaya devam ettiler. Yine Amcaları söz aldı.
'Annesini çok döverdi. Ahlaksızlık ederdi hep. Annesini çok üzdü. Herhalde ondandır. Allah bilir..' dedi .
Tuğçe , hem sorup onları tekrar üzdüğü için hemde yaşadıkları için onlara üzüldü. Adam yaptıklarının cezasını çekmişti.
Daha sonrada içeriye giren hoca çıktı. Karıncalar yüzünden adamı yıkayamamış. Karıncalar heryerii sarmış adamın, 'Bari bir su görsün. ' Dedi Hoca.Hoca oğlanlardan birisini çağırdı. Küçük oğlan gitti Hoca'nın yardımına.
Adamı bir çarşafın içine koyup, su dolu küvete batırıp çıkararak ancak böyle abdest aldırabildiler. Cenazeyi alıp götürdüler sonunda.
Tuğçe'de rahat bir nefes alarak hastaneden ayrıldı ve evin yolunu tuttu.
Dolmuşta , yorgunluktan nerdeyse uyuyakalacaktı. Gece boyuncada hıç uyumayınca ,hem zıhnen hem bedenen yorgundu Tuğçe.
Bu yaşadığı olaydanda Tıp kı keziban teyze gibi ders çıkardı.
Ölmeden önce , mesleğininde gereği çok iyilik yapması gerektiğini , o günün kendisinede geleceğini anladı.
Eve geldiğinde, yatmadan önce Yaradan Rabbine tövbe etti.
'Yaptığım tüm günahlar için , sana tövbe diyorum Ya Rabbim.. TÖBVEESTAFURULLAH..'
Ders alması gereken ve yaşayacağı daha birçok olay vardı. ..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Gelenler
Misterio / Suspenso+18 Sadece seçilmiş insanların yaşayabileceği , görebileceği gizemli olaylar vardır dünyada. İnanılması güç ama gerçek olan olaylar karşısında, görevi gereği, olması mümkün olmayan olayların mümkün olduğu , görerek , yaşayarak ve kendisini içind...