Eve geldiğimden beri Arda'nın söylediklerini düşünüyordum. Ve hala bir yere vardığım söylenemezdi.
Şimdi ben güzel miyim?
Evet güzelim.
Bu çocuk yakışıklı mı?
Şimdi Allah var yakşıklı çocuk. Ama bir Efe değil yani.
Arda'nın benden hoşlanması?
Ya orası karışık. Şimdi sen benim karşıma geçtin. Diyorsun ben senden hoşlanıyorum. Peki ben sana sormaz mıyım sen neden bana hep ökiz gibi davranıyorsun? Ha tatlım. Sorarım. Çünkü ben senden hoşlanıyorum.
Ama neden?
Kabul çok saçma oldu bu. Madem sen çocuktan hoşlanıyorsun neden ondan hoşlandığını sorguluyorsum demezler mi bana? Derler. Haklılar da. Ama bende haklıyım şimdi. Biraz da benim açımdan bakalım.
Ben ki kimseyle konuşmayan Defne. İnsanların benden hoşlanması için hiçbir sebep yaratmıyorum. Ee sen neden gelip bana ben senden hoşlanıyorum diyosun?
Her şeyi geçtim. Hadi bu kısms açılamama sorunu der hallederiz. Ama neden Efe benle konuşmaya başlayınca? Ortaya biri çıkmasa söylemeyecek miydin demez miyim ben sana? Derim. Peki neden demedim? Çünkü şoka girdim. Ben en iyisi şoktan çıkayım, karşıda A101 var oraya gireyim. Allah'ım beyin sarsıntısından saçma salak espriler yapmaya başladım. Hiç hayra alamet değil bu.
Karşıdaki marketten biraz alışveriş yapıp eve geldiğimde annemi koltukta otururken buldum. Suratındaki ifadeye bakılırsa pek hoş şeyler yaşamadığı kesin.
'Annecim. Bir şey mi oldu?'
Geldiğimi fark etmeyen annem, ona seslenmemle ufaktan bir korksa da hemen toparladı. Benim eve geldiğimi, onu geçtim evde olmadığımı fark edemeyecek kadar onu üzen şeyin ne olduğunu cidden merak ettim.
'Bugün bir kız çocuğu geldi hastaneye. 5 yaşında falan. Öyle tatlı ki, görmen lazım. Tombul yanaklı, kıvırcık saçlı, bir de bilmiş. Geldi işte muayene ettik. Kanser. İlerlemiş bir de. Ne yaparsak yapalım kurtulamaz. Anlatamadım ailesine. Ne diyeceğim ki. "Kusura bakmayın geç kaldınız. Kızınız ölecek." mi? Ona bozuldum biraz. Ya ordaki sen olsaydın. Seni kurtaramasaydık. Ben yaşayamazdım herhalde.'
Ah benim yufka yürekli annem. Hayat kutarmak için seçtiği bu meslekte bazen elinden bir şey gelmeyince depresyona giren, sonra başka birinin hayatını kurtarınca deli gibi sevinen annem. Keşke şu hayatta herkes senin gibi olabilse.
Onu teselli etmek için elimde herhangi bir teselli cümlesi olmadığı için çareyi ona sarılmakla buldum.
'Küçükken, ama baya küçükken. Böyle ne zaman canım sıkılsa sana sarılırdım. Hatırlar mısın?'
Annem belli belirsiz başını salladı.
'İşte o zamanlar annemin adı gibi bir "Melek" olduğunu düşünür, başıma ne gelirse gelsin beni koruyacağına inanırdım. Hala daha inanıyorum. Ama işte sarılmak için fazla büyüdüm. Beni affeder misin?'
Annem bana anlayışla bakıp gülümsedi. Ortamdaki kasveti dağıtmak adına bana sarmaya başladı hatta.
'Ne o zilli. Almışsın abur cuburu. Ne derdin var? Kime aşık oldun anlat bakalım.'
Annem hayatımda her daim beni anlayan tek insan olmuştu. Şimdi ki gibi ne zaman bir şeye takılsam hemen anlar işi dalgaya vurarak bana yardımcı olurdu. Bu konuda da bana ondan iyi kimse yardım edemez galiba.
'Aşk demeyelim de hoşlanıyorum diyelim. Arda, bizim sınıftan. Hakkını yemeyelim baya hoş çocuk. Biraz öküz ama her erkek öküzdür. Normal bir şey o. Geldi bugün yanıma. Dedi ben senden hoşlanıyorum. Ama sen Efe'ye bakıyorsun. Kaldım öyle. Ben bu çocuktan , Arda'dan hoşlanıyorum. Ama, ne biliyim, öyle pek hoşlanılacak bir tarafım yok. Bu çocuk neden baksın bana? Ayrıca sen daha düne kadar gelip de bana tek kelime etmemiş insansın. Sana neden inanayım ben? Öyle işte. Karışık mevzular.'
Annem sözlerimi dikkatlice dinledi. Bitince suratıma bir süre baktı ve o soruyu sordu.
'Efe kim?'
Ah be annem. Ben sana diyorum ki Arda sen diyorsun Efe. Ayıp ama.
'Efe bizim okulun yakışıklısı. Hani öyle dediğime bakma baya yakışıklı. 2 metre falan boyu var. Bütün kızlar ona bakıyor. Ama o hiçbir kıza bakmıyor. Böyle yalnız kovboy.'
'Peki bu Efe mevzusu ne?'
'Ne olsun işte. Hani geçen dedim ya. Arkadaşım ayağını kırdı diye. Ayağını kıran çocuk bu Efe. O gün ilk yardımı ben yaptım diye hocalar benim de hastaneye gelmemi söyledi. Gittik işte. Ayağı alçıya alındı bunun. Bende yanına gideyim dedim. Geçmiş olsuna. Gittim. Bu yatakta yatıyor. Benim geldiğimi görünce bir gülümsedi bana. Böyle al sakla o gülümsemeyi. Gavurun tohumu. Neyse işte dedi bana ben seninle tanışmak için ayağımı kırdım falan. Ben şok tabi. Hemen geldim eve. Ertesi gün yanıma geldi bu. Teşekkür için. Ne demek insanlık görevi falan atlattım gitti. Akşam otururken mesaj attı bana. Telefon numaramı da vermemiştim oysa. Arkadaşına demiş. Bizim sınıftan bir kızdan almış o da numarayı. Mesaj attı falan filan. Ben bu olduğunu anlayınca engelledim bunu. Arkadaşına yazdırdı. Bende el mahkum kaldırdım engeli. Ama cevap vermiyorum. Buda cevap vermiyorsan benim yanıma geleceksin ayaklarına çekti. Neden bilmiyorum ama gittim yanına. Gitmesem de olurdu. Ama gittim. İşte Arda da bunu görünce geldi bana benden hoşlandığını söyledi. Durum bundan ibaret.'
Annem önce beni şöyle bir süzdü. Sanki ben açık bir kitabım, oda beni okuyan kişi. Sanki öyle bakınca aklımdan geçen, bırak aklımı kalbimden geçenleri bile dile getirecek.
'Bak kızım. Biz de gençtik. Biz de sevdik. Sen de gençsin. Sen de seveceksin. Belki bunu lisede yaşaman garip ama olsun.'
Söyleyeceklerininim yoğunluğunu anlamam için bana bir iki saniye bakıp tekrar konuşmaya devam etti.
'Bu mevzuya gelecek olursak. Şu hayatta herkes önce yalancı aşkı tadar. Hoşlanırsın. Hatta öyle bir hal alır ki bu, onun dışında kimseyi görmezsin. Sonra bir gün öyle biri çıkar ki karşına, bu yalancı aşkının adını bile hatırlamazsın. O adam için ölmeyi göze alırsın. Hayatın olur bir anda. Etraf toz pembe gözükür sana. Ama o adam öyle kolay bulunmaz. Onu bulana kadar yıkılırsın, paramparça olursun. Sonra bu adam çıkar karşına. O da yıkar seni. Hayatında kimsenin yıkamayacağı kadar hemde. Sonra bir şey olur. Seni baştan yazar. İşte asıl olay o adamdır. Şimdi sen bu Arda'dan hoşlanıyorum diyorsun ama o senin yalancı aşkın. Ben senin yerinde olsam bunu bile bile ona bakar mıydım? Bakmazdım. Ama hayat öyle bir şey ki, insanlara asla dediği şeyleri bile yaptırır bazen. O yüzden oluruna bırak. Çünkü şuan öyle bir konumdasın ki, sana ne desem boş. Ya bile bile yalancı aşkın seni yıkmasına izin vereceksin, ya da o adam için ömrünş feda edeceksin. Bu o kadar zor bir seçim ki. Hani bin katır mı bin satır mı deseler daha kolay olur belki.'
Hayatımda annemden duyduğum en uzun ve en anlamlı konuşma bu. Ne yapacağım konusunda geam fikrim yok. İşin kötü tarafı ne yapmayacağım konusunda da bir fikrim yok.
Ne yapmama gerektiğini bilmiyorum. İki arada kalmış bir kızım ben. Hayatıma yön vermem gerek. Ve bu yön bir ihtimal hayatımı yerle bir edecek.
Annemin bana attığı sıcak gülümsemeye aynı sıcaklıkla karşılık verip odama doğru ilerlemeye başlıyorum. Gidiyorum çünkü verecek bir cevabım yok.
Beynimde hepsi ayrı telden çalan düşüncelerim beni deli ederken telefonuma gelen mesaj iyice delirmeme neden oluyor.
-SEVGİLİM
Ben çok özür dilerim. Bugün telefonun bende kalınca adımı değiştirmek istedim. Aslında tek amacım o dallama yazısını değiştirmekti. Sen gelmeden eski haline getirecektim. Ama unuttum. Umarım bundan dolayı benle konuşmayı kesmezsin. Efe.
Gecenin birinde girişen saçma salak bir depresyom ürünüdür kendisi. Tekrardan kusuruma bakmayın. Hatalarım varsa affola.
Bu bölüm mutsuzpanda ya gelsin. Kızım senin bu saatte ne işin var. Yat uyu.
Beğenmeniz dileğiyle.
E.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
ChickLitBu aşk varya aşk. Seni öyle bir anda öyle bir yerden vuruyor ki şaşıp kalıyorsun. Ne mekan, ne zaman, ne de insan tanımıyor. İster 5 yaşında ol, ister lisede ol, istersen ölüme gün say.