BÖLÜM 6 -AŞK

49 2 11
                                    

Kaç dakikadır konuşmadığımızı bilmiyorum. İkimiz de sessisiz, ikimizde bekliyoruz. Efe'nin benim cevabımk beklediği kesin ama ben neyi beklediğimi bilmiyorum. Asıl sorun ben ne demem gerektiğini bilmiyorum.

O kadar güzel konuştu ki. Bir filmde görsem kesin aşık derim. Ama gerçek hayat bu. Her şey filmlerdeki kadar tozpembe değil. Gerçek hayatta yaşıyoruz. Ve şu hayatta kim kimi bu kadar derin sever ki. Kim kime bu kadat büyük bir aşk besler.

Aşk. Bu o kadar büyük bir kavram ki. Hele de böyle bir yaş için. Tamam küçük değiliz ama böyle bir şeyi kavrayabilecek kadar da büyük olduğumuza inanmıyorum. Ve şu an, Efe'nin sözlerinden sonra bunu dile getirmem çok zor. Öyle bir yerdeyim ki. Bir tarafım uçurum, adımımı attığım anda hayatımın en büyük şansını ellerimle itebilirim, diğer yanımsa yangın, ilerlersem bilmediğim sularda yanabilirim. Ve ben bu seçimi yapabilecek cesarete sahip değilim.

Beklemeyi seçiyorum. Çünkü zaman tahmin ettiğimizden daha güçlü bir kavram. Zamanın bize getireceklerini kimse bilemez. Bende zamanın bana getireceklerine göre bir seçim yapacağım.

Kararımı vermiş olmanın rahatlığı hafiften vücudumu esir alsa da Efe'ye bir cevap vermem gerektiğini bildiğim için tekrar geriliyorum.

'Efe.'

Efe ona seslenmemle bana dönüyor. O da benden cevap bekliyor. Ama beni nasıl bir duruma soktuğundan habersiz.

'Ben... bilmiyorum. Sözlerin beni tahmin edebileceğinden çok daha fazla etkiledi. Hiç beklemediğim, bırak beklemeyi düşünemediğim şeylerdi.'

Duraksıyorum. Nasıl devam etmem gerek bilmiyorum çünkü. Onu kıramam. Ama söylediklerini hemen kabul de edemem. Beni anlamış olacak ki 'Ama?' diye soruyor.

'İşte aması var. Ben hemen bir karar verebileceğime inanmıyorum. Yanlış anlama ama ben aşkın vurması için daha küçük olduğumuza inanıyorum. Tamam anlamayacak kadar küçük değiliz ama üstesinden gelebilecek kadar da büyük değiliz. Bu yüzden senden zaman istiyorum. Bazı şeyleri kavrayabilmem için, hakkımda en doğru karara varabilmem için biraz zaman. Umarım bunu bana çok görmezsin.'

Vereceği cevabı beklemeden yerimden kalkıyorum ve sınıfa gidiyorum. Maçtan sonraki derslerde Efe ve arkadaşlarına dair hiçbir şey duymuyorum ya da görmüyorum. Bu da benim işime geliyor açıkcası.

---

Eve geleli tam olarak 4 saat 23 dakika 17 saniye oluyor. Bu süre zarfında yemek yapıyorum, evi baştan aşağıya temizliyorum hatta ve hatta sıkıntıdan baklava bile açıyorum. Ama beynimdeki sesleri atmayı başaramıyorum. Şuan beynimin bir yarısı bana Arda'nın benden hoşlandığını ve benimde ona karşı boş olmadığımı söylerken, diğer yarısı Efe gibi kendini bilen, yakışıklı aynı zamanda da zeki birinin bana aşık olduğunı fısıldıyor. Bu savaştan kim galip çıkar bilemiyorum. Bildiğim tek şey yapmam gereken çok zor bir seçim var.

Tam bu sırada çalan kapı beni düşüncelerimden bir nebze arındırıyor. Kapıyı açtığımda annemi görmemle boynuna öyle atlıyorum ki, sanki vücudum oksijensiz kalmış ve oksijen de annemmiş. Annem de halimi anlamış olacak ki tek kelime dahi etmeden bana sarılıyor.

Kapıda kaç dakika sarıldık bilmiyorum ama içeriye geçip yemeklerimizi bitirene kadar ikimizin de sesi çıkmıyor. Annem meraklı bir kadın olmasında rağmen beni zorlamamak adına ağzını dahi açmıyor. Ve inanın bana bu annem için bir rekor.

Salonda oturmuş kahvelerimizi içerken annem dayanamarak o soruyu soruyor.

'Ne oldu?'

Ne oldu? Ne olduğunu bende bilmiyorum ki. Hayatım bir anda hiç beklemediğim bir tarafa sürükleniyor. Bense gıkımı dahi çıkarmadan izliyorum.

SENİN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin