Yağmur

24 8 0
                                    

Gökyüzündeki yıldızlar kadar uzağım hayallerime. Hatalar tenime o kadar işlemişki. Sanki ölü gibiyim. Korkuyorum, bu korku diğer korlulara benzemiyor. Bir insan neden korkar. Mesela karanlıktan ama ben karanlığı seviyorum. Ben siyahı seviyorum. Hatalar karanlıkta görülmez, insanlar karanlıkta seçilmez. Kapalı alan korkusu olanlardan da değilim. Ben kendimden korkuyorum. Belkide bu yüzden sevilmiyorum. Arkadaşlarımın olmamasının nedeni budur belkide.

"Selin! Ben geldim hayatım." Yağan yağmuru izliyordum. O kadar dalmıştım ki annemin sesini zar zor duydum. Ses vermeyince odanın kapısı açıldı.

"Kızım iyimisin?"

"Dalmışım anne duymadım." Sımsıkı sarılmasının bana iyi geldiğini defalarca fark etmiştim. Saçımı karıştırdı ve bana sevgiyle gülümsedi. "Babana yardım et istersen rüzgar yüzünden ağaç ev biraz hırpalanmış." Kafamı onaylarcasına salladım. Onu öpüp bahçeye doğru ilerledim. Babamla normal baba kız gibi değiliz. Gerçi babasının annesini aldattığını öğrenince kimsenin arası normal olmaz. Anneme söyleyemedim. Korktum onun üzülmesini istemedim. Gerçi artık o kadınla görüşmüyor ama bir kere hata yaptı. Affedilmesi zor olan bir hata.

"Baba yardım lazım mı?"

"Aslında şu aletleri gidip marangoza verirsen sevinirim, ondan ödünç almıştım." Aletleri aldım üstümü değiştirmeme gerek yoktu siyah kapşonumun içinde beyaz bluz ve gri eşofman altı. Gri boğazlı convercelerim uyuyordu. Hafif dalgalı saçlarımı düzenlenen bırakmıştım. Yanıma kulaklığımı alıp yürümeye başladım. Marangoza aletleri bıraktım. Çalan şarkı AVRİL- Give You What You Like. Şarkıyı seviyordum. Yolumu uzatmak istediğimden ara yollardan birine saptım. Yağan yağmur tenime işliyordu. Kapşonumun şapkasını kafama geçirdim. Saçlarımı yanlardan çıkardım. Yerdeki taşları saymaya başladım. Bir iki adım daha atınca kafamda bir ağrı hissettim. Nereye çarptığıma bakmak için kafamı kaldırdım. Yağmur yüzünden ıslanmış saçları alnına düşüyordu. Kahgerengi gözleri gökyüzü rengindeki gözleri aratmicak kadar güzel tondaydı. Neden bana öfkeyle bakıyordu bilmiyorum. Ama beni kaba bir şekilde kenara itince dengemi sağlayamadım ve yeri boyladım bir kere bile arkasına bakmamıştı. Hadi bu kadar kaba olmasının nedeni neydi en azından bir kere dönüp bakabilirdi.

"Emre oğlum yapma." Sesin sahibine döndüm. Doksanlı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim kadın. Adının Emre olduğunu öğrendiğim çocuğa bağırıyordu. Koşmaya çalışıyordu ama ayaklarının ağrıdığı dengesiz adımlarından belli oluyordu yaşlı kadın bir kaç adım attıktan sonra yere düştü. Yerden hızlıca kalkıp kadının yanına gittim. Destek olurcasına kaldırdım ve kaldırım kenarına oturttum.

"Iyimisiniz?" İyi olamdığı her halinden belliydi oysaki.

"Oğlum Emre." Yıpranmıştı. Elimi buruşmuş yanağına koydum. Kim bilir bu çizgiler hangi zorluklar hangi acılar çektikten sonra oluşmuştu. Elimi yanağından çekip çocuğunun peşinden koştum. O kadar büyük adımları vardı ki bir arabayı durdurcam sandım yetişmek için. En sonunda ona ulaştım ve koluna yapıştım.

"Kadın ne halde görmüyormusun?" Kolunu bende kolaylıkla kurtardı. Yüzüme bakmıyordu. "Dursana." Bağırmam bile işe yaramamıştı. "Ne halin varsa gör." Tekrar kadının yanına döndüm.

"Teyzecim evine götüriyim mi seni?"

" O eve geri dönemem artık. Bulurum kalcak biyer boşver sen beni güzel kızım." Üşüdüğünü titremesinden anladım. Elbisesi çamur olmuştu.

"Bize gelin sıcak bir şeyler içersiniz." İlk başlarda kabul etmesede sonradan ikna olmuştu. Annem kapıyı açtı ve bize anlamadığını belirten bir bakış attı.

"Anne içeri girelim anlatırız. Baksana üşüyir kadın." Annem onayladı. Koltuğa oturduktan sonra anlatmaya başladım. Konuşmam bitince kadına annemin kıyafetlerinden birini getirdim. Annemde yaşlı kadına ıhlamur kaynatmıştı. Akşama doğru babamla yaşlı kadın iyice koyu muhabbete daldılar.

"Selin kızım gidip ekmek alırmısın." Annemi onayladım. Dışarı çıkıp ekmeği aldım. Geri dönerken dalmış olacağım ki kadını bulduğum sokağa girmişim.

"Nerde bu kadın lan!" Emreydi bu öyle bir bağırmıştı ki yerimden sıçradım. Bana döndü ve koluma yapıştı. Öyle bir sıkıyordu ki iz kalacağına kalıbımı basardım.

"Bırak kolumu canım acıyor." Daha çok sıkmaya başladı. "Ananemi en son sen gördün. Nerde?" Kadın ananesiymiş.

"Sakin olur musun. Ananen bizde?" Gözlerini kırpıştırdı. Anlamakta zorlanıyor gibiydi.

"Ne demek sizde? Sen önüne geleni evine mi alıyorsun?" Neden bu kadar sinirlendi anlamamıştım. "Bana laf atmadan önce kendine baksana sen. Kadın yere düştü ve sen arkana bakmadın bile. Ne yapmamı bekliyordun? Senin gibi duygusuz olup onu orda bırakmayı mı?" Elini saçlarına daldırdı. "Beni evine götür." Amacı neydi anlamadım. "Sorun çıkarma sende o zaman." Ters bakış attı ve çenesinin ucuyla yolu gösterdi. Evin önüne geldiğimizde içimde kötü bir his oluştu. Endişelendiğimi anlamış olcakki "korkma sorun olmıyacak." Diye mırıldandı. Zile bastı kadını ikna etmesi zor olmadı. Belliydi zaten hali yoktu kadının. Evden giderken bana bakan gözler daha yaşanacak şeylerin olduğunu anlatıyordu sanki..

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin