Yeni Ev

12 6 0
                                    

"Kızım uyan. Seninle konuşmamız lazım."

Göz kapaklarımı araladım annem ve babam yatağıma oturmuşlardı. Ve kapıda... hadi tahmin edin kim hadi inanın zor olmıyacak.

"Anne neler oluyor?"

"Bak kızım sosyalleşme adına seni Emre ile birlikte bir okula yollıyacağız." Evet sabah böyle başladı. Peki şimdi ne mi yapıyordum? Koltukta oturup kaderimi kabulleniyordum. Resmen evden gidiyordum. Neymiş beyfende yeni okula gidecekmiş iyi bir üniversite için bu okul şartmış. Ve malesef külkedisini de peşinde götüyor. Bu ben oluyorum. Yanıma oturdu koltuktan hızlıca kalktım. Bu çocuk sınırları zorluyordu. Anneme seslendim.

"Anne ben bavulumu hazırlayacağım."

"Gerek yok." Annem elinde bez ile geldi rengini az çok tahmin ediyorsunuzdur. Türk milletiyiz sonuçta. "Emrenin ayarladığı evde herşey varmış." Emreye döndüm zaten o susarmıydı? HAYIR. "Sadece yolda rahat edeceğin birşeyler al üstüne." Başka emrin. Siyah taytımı ve beyaz askılımı üstüne bordoya kaçan mor fermuarlı kapşon giydim. Siyah converce rahat hissettirdiği için ayağıma geçirdim. Siyah mercedesinin arka koltuğuna geçerken kokusunu burda bırakmış gibiydi. Vanilya kokuyordu. Ve parfumu bu kokuyla birleşince içimi ferahlatıyordu. He Derya teyzeye ne olcak diye sorarsanız. Onu düşünen yoktu. Ben benim odamda kalmasını söylemesem kadın kim bilir nasıl yaşkyacaktı.

"Şimdi iyi bir kız ol tamam mı?" Hiç birşey söylemedim evimden zorla götürüyordu resmen ama annem ve babam tek kelime edemiyordu. Bu çocuk onlara ne yaptı merak ediyordum. Uykumdan o hayvanın bağırmasıyla uyandım.

"Kalk yemek yiyeceğiz." Gerizekalı cidden ama yeter ya. Onla uğraşmak istemediğimden dolayı arabadan inip restoranta girdik. Hoş bir mekandı. Her renk koltuk vardı.

"Ne isterdiniz?"

"Sadece et içecek olarak bira ve vişne suyu." Benim yerimede sipariş etmesi sinir bozucuydu. Ama ne sevdiğimi biliyor gibiydi. O iştahla yemeğini yerken ben ağzıma tek lokma atmıyordum.

"Yemeğini neden yemiyorsun?" Cevap vermemi beklemiyordu değil mi. "Çok somurtuyorsun." Ona bakıyor ama tek laf etmiyordum. "Yeter ama böyle davranma."

"Sen söyle öyle davraniyim beni zorla evimden ayırdın. Hayatıma girip herşeyi alt üst ettin. Ne yapmamı bekliyorsun."

"Sesini alçalt." Ona inat deil ama öfkem biraz dinsin diye daha çok bağırdım.

"Benden ne istiyorsun." Kolumdan tuttu ve beni sürükleyip arabaya attı. Garsona parayı uzatıp yanıma geldi. Eve gidene kadar konuşmadım. Konuşcak birşey yoktu. Sorduğumda da cevap vermiyordu. Eve uzun süre baktım tek katlıydı. İçeri girdik. Benim odam balkon kenarındaydı. Onun odası tuvaletin karşısında kalıyordu mutfakta ikisinin çaprazındaydı. En dipteydi. Beni odama attı.

"Ben uyumaya gidiyorum sakın uyandırma." Tepkisizce yatağımda durdum. Hatta uyumuşum. Uykumdan kalkmamı karnımdaki sancıya borçluyum. Kızların her sene olduğu o hastalık varya sanırım bu sefer beni rezil etcekti. Cebimde bulduğum 20 tl işimi görürdü. Peçete ile idare etmem mümkün değildi. Emreye durumu anlatamazdım. Hem dışarı çıkma gibi bir yasağım yoktu. Yani sanırım. Sessizce evden çıktım. Çok uzakta değildi market. Herşey olumlu giderken -daha ne kadar olumlu olabikirsem bu halde yani- kasanın başında erkek olduğjnu gördüm çocuk gözlerimin içine bakıyordu. Bundan sonra o markete bir süre gidemezdim. Eve geldiğimde. Emre televizyon izliyordu. Kapının kapanma sesiyle bana döndü. Sessizce gözlerime bakıyordu ama hiçbir bir şey demiyordu. Rahatsız olduğum için sessizliği bozan taraf ben oldum.

"Uyumamış mıydın?"

"Nerdeydin?" Ses tonundaki kabalık yüzünden tuhaf hissetmiştim.

"Ben uyudun sandım ve.."

"Nerdeydin?" Sesindeki kabalık ve ses tonu daha da artarken yerinden kalktı.

"Sana hesap vermek gibi bir zorunluluğum yok."

"Yanılıyorsun." Bana doğru gelmeye başladığı bir adım daha attım. Ve sırtıma duvarın değmesi ile sancım uyandı. Yere kıvrılarak cenin pozisyonu aldım.

"Neler oluyor?"

"Defol git burdan." Ondan nefret ediyordum. Ondan kesinlikle nefret ediyordum.

"Bana neler olduğunu anlatmazsan sana yardımcı olamam." Onu dinlemedim bile. Eşyalardan yardım alarak odama gittim. Yatağımda tekrar cenin poziyonu aldım.

"Bana neler olduğunu anlat."

"Yapamam." Bu halde olmam zaten rezillikti şimdi bide ona bunu anlatırsam birdaha yüzüne bakamazdım.

"Yardımcı olacağım bir şey olmalı. Ne yapmalıyım." Benden çok telaş yapmıştı.
Elimle poşeti ararken cenin poziyonu aldığım yerde düştüğünü fark ettim. Tekrar yataktan kalkarken beni durdurdu.

"Ne gerekiyiyirsa bana söyle veriyom." Ondan yardım alamazdım. Asla yapmiyacaktım. Elimi acıyan kısma koydum. Poşete doğru ilerledim. Ne kadar ondan saklamaya çalışsam da poşet şeffaf olduğu için her şey belliydi. Sanırım kızarmıştım. Fazlasıyla. O da rahatsız olmuştu belliydi. Çenesinin ucuyla tuvaleti gösterdi. Koşar adımlarla gittim. İşimi halledene kadar ağrı daha çok artmıştı. Salonda koltukta oturuyor ve bana bakıyordu.

"Bundan mı utandın? Benden bu konuda nasıl korktun? Beni ne sanıyorsun okulda dalga geçen tepelere benziyormuyum?" Ses tonu sakindi.

"Sorun da bu kim olduğunu bilmiyorum. Ne istediğini bilmiyorum."

"Öğreniceksin yakında."

"Oyun mu bu? Amaç ne?"

"Soru sorma." Zaten halimde yoktu onla kavga etmeye iki büklüm durmamak için bütün gücümü harcıyordum zaten.

"Nerdeyiz?" Neden sorduğumla ilgilenmeden cevap verdi.

"İzmir." Istanbula alışmıştım. Her yerini bilirdim orasi benim mekanımdı. Ama izmir olması benim avantajimdı. Burda kuzenim vardı. Ege ne kadar uyuz olsada benle iyi anlaşırdı. Kafamı salladım.

"Yemek yiyelim."

"Sen ye karın ağrısı yüzünden işkence olcak bana. Huzurun kaçmasın. Ben daha iyi hissedince yerim." Kafasını salladı. Israr etmesini beklemeden odaya gittim. Cenin pozisyonu aldım. Çok geçmeden odanın kapısı açıldı. Emre dolaba yöneldi. Gri uzun kollu kazak, pembe-gri-beyaz geyikli tayt ve beyaz ev uglarını önüme koydu. Pembeyi sevmeyen itici bir şeymiş gibi yaklaşan tiplerden değildim. Güzel renkti herşeyle uymazdı ama yakıştığı şeyler vardı. İnsanlar böyleydi eleştiricek birşey bulamazsa renklere dadanırladı. Odadan çıktığı gibi üstümü giyindim tekrar elinde fincanla odaya geldi. Kahveyi bana uzattı. Cafein ağrıya iyi geldiğinden içtim. Bitince fincanı elimden alıp masaya koydu. Ağrı geçmiyordu aksine artıyordu. Daha şiddetli ağrımaya başladı. Artık dayanamıyordum. Gözyaşlarımı tutmakla uğraşamazdım birde. Yanaklarım ıslanırken konuşmaya başladı.

"Bu kadar ağrıdığını tahmin etmiyordum. "

"Herkeste bu kadar ağrımıyor." Eğer fena olursam anlatmam gerekicekti, önlem almak en iyisiydi.

"Yani?" Allah yardımcım olsun.

"Benim başka bir hastalığım var. Polip. Rahmin iç tabakası hasta olduğumda kalınlaşıyor. Bir et parçası yani. Hasta olduğum zamanlarda oluyor. Daha fazla acı çekiyorum. Tedavisi var ama her insanda olmuyor."

"Sende o gruptansın." Kafamı salladım.

"Kötü hissedersen bana söyleyeceksin. Yardımcı olurum. Evde ne yapıyordun?"

"Doktorda serum takarlardı. Her zaman da yüksek doz kullanmazlar sağlığım için. Ama en iyi gelende o."

"Uyu idare edicez." Odadan çıktı. Bir saat sonra ağlamam arttı. Bende artık tek çarem kaldığının farkındaydım....

Uzun bir bölüm oldu votelerseniz sevinirim.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin