'3"

35 1 0
                                    

Ölüm...
Ölüm böyle bir şey miydi?
Ölüm karanlığın kaç tonuydu?
Ölmüşmüydüm; bilmiyorum
Eğer ölüm karanlığın içinde sonsuza kadar yaşamaksa,
ölmüştüm.

Karanlığın içinde az da olsa umut ışığı seçebiliyordum. Bu benim umudum muydu? O aydınlığa kavuşmak istiyordum. Ayağa kalkıp ışığa doğru koştum. Sanki rüyadaymışım gibi daha da uzaklaşıyordum o ışıktan.
Koştukça koşuyordum fakat her seferinde tekrar kendimi aynı yerde buluyordum.
Yapamıyordum. Olmuyordu.
Bu benim sınavım, bu benim imtihanımdı.

Kulaklarım uğuldamaya başladığında çevreme bakındım bazı sesler duydukça etraf mümkün olabilecekmiş gibi dahada karardı.

Karanlıkta savruluyordum adeta karşımda gördüğüm umut ışığımda azalmaya başlamıştı o kadar azdı ki zaten mümkünmüş gibi küçülüyordu.

Vucudumdan bir elektrik akımı geçti.
Göz kapaklarımda ki ağırlık daha da artarken ciğerlerimden yükselen su dalgası boğazımı delip geçerken bir an yerimden sıçrayarak öksürmeye başladım.

Vucudumun 4/3 ü su ise 4/1 i kalacak şekilde su çıkarmıştım.

Ölmemiştim.

Yerden destek alarak doğrulurken aynı zamanda etrafa bakmak için kafamı kaldırdım.
Kafamı kaldırdığım an deniz kıyısında olduğumu farkettim üstüne üstlük karşımda benden bir kaç yaş büyük bir çocuk duruyordu.

Büyük bir rahatlıkta dizinin birini büküp diğerini uzatarak elinde ki uzun çubuğun ucunu kesiyordu.
Bana bakmıyordu bile. Hadi ama insan yardım falan ederdi ne bileyim bir suni tenefüs falan yapardı ki gerçi böyle bir şeyi istediğimi sanmıyordum ama en azından ambulansa falan haber verirdi.

Boğazımı temizleyerek yerimden biraz daha doğrularak ıslak kumların üzerine oturdum.

Başını oynatmadan konuşmaya başladı.
"Uyandın demek küçük"
Küçük mü? Benim nerem küçüktü allah aşkına?

Kaşlarımı çatarak sesimin çıkmasını sağlamak için bir kaç defa öksürdüm.
"Nerdeyim ben?"

Kafasını kaldırmamıştı. Bu çocuk neyin nesiydi allah aşkına bu ne umursamazlıktı böyle?

"Adadayız."

Adadayız? Ne adası? Neler oluyor burada?
Kafamı çevirerek çevreyi incelemeyi başladım. Hadi ama şaka mıydı bu?
Çevrede sadece bir tane kulübe vardı ve ileride orman vardı. Ve başka hiç bir şey yoktu. HİÇBİRŞEY.

"Şaka mı bu?"
Eğer şakaysa hiçte komik değildi.
Karşımda ki çocuk umursamazca omuz silkti. Buda demek oluyor ki şaka değildi.
Ne yani düşe düşe ıssız bir adaya mı düşmüştüm.

"Ne yapacağız?" diye sordum zira yapılacak bir şey olduğunu sanmıyordum ama içimde bir yerlerde umut kırıntısı hiç eksilmiyordu.

Çocuk kafasını kaldırdığı an onu incelemeye başladım. Keskin yüz hatları vardı.Beyaz teninin aksine gece siyahı saç ve kaşları vardı. Renkli mavi gözleri hiçte iç açıcı bir şekilde bakmıyordu. İfadesiz kalmaya çalışıyordu ve kendinden taviz vermiyordu.

Öylece bir kaç dakika onu inceledim aynı şekilde o da beni inceledi gözleri gözlerime takıldığı anda bedenimden bir ürperiti geçti.
Bu çocuk gerçekten korkutucuydu.

Cevap vermemesini umursamamaya çalışarak ayağa kalktım. İlk etapta gözlerimin kararması ve başımın dönmesi ile ayakta durmakta zorlansamda karşımdaki ukala çocuğa karşı güçlü olduğumu göstermek istiyordum. Çünkü adeta alaycı bakışlarıyla beni yerle bir ediyordu.

Fısıldaşan UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin