4. Bölüm

5 0 0
                                    

İnsan nefes alırken ölebiliyormuş demek ki... Ruhunun senden çalınması ve başka bir bedene konması gibi. Önce buz gibi oluyor, sonra bedeninde bir titreme ve sonra ayaklarının üzerinde duramayan bir vücud.. Boşluğa düşmek gibi.. Hemen sonra o boşlukta birinin seni tutması gibiydi.. 

Ya akıl.. Peki ona ne demeli.. Dilimin ucuna gelen kelimeler dudaklarımdan çıkmıyor, çıkmadığı gibi yok oluveriyordu. Ne düşünebiliyor ne de faaliyete geçirebiliyordum. Bedenim sağlamdı ama ruhum felç olmuştu. 

Dudaklarının arasından verdiği her nefes bedenime rüzgar gibi vururken hala alnını alnımdan çekmemişti. Artık kontrolünün elimde olmadığı kalbim ise göğüs kafesimden çıkacaktı.

''Ne yapmayayım?'' Kelimeler dudaklarıma çarptığında bağımsız olan bedenim yeniden titredi. Üzerimde bıraktığı etki beni parçalara ayırdığında onları birleştirmek artık çok zordu. Gözleri gözlerimi talan ederken derin bir nefes aldım. Bu kadar kolay olmamalıydı. Fakat beni kendisine görünmeyen bir zincirle bağlamış gibi ondan kopamıyordum. Her hareketi, her konuşması, aniden olan dokunuşları ona bir şey diyemeden itaat etmemi sağlıyordu ve ben önüne geçemiyordum. 

Tekrar derin bir nefes aldığımda alnımı alnından çekerek , bedenimin üzerinde olan ellerini ellerimle serbest bıraktım. Bir kaç adım geri attığımda artık onun alanından çıkmış ve rahat bir soluk alabilmiştim.  Bana doğru bir kaç adım gelecekken ''Sakın!! Sakın yaklaşma'' dedim. Kelimelerimle bedeni hareketi bıraktığında yanaklarında ki seğirme ise gözümden kaçmamıştı. 

''Kimsin bilmiyorum ama bana bu kadar kolay dokunmana ve etkin altına almana izin vermem.'' Artık kendimden daha emin ve kelimeler dudaklarımdan çıktığında biraz daha olduğum yerde doğruldum. Şuan güçsüz olmamam gereken zamanlardandı ve hazır konuşabiliyorken değerlendirmeliydim. ''Bu cesareti nasıl kendinde bulduğuna ise şaşkınım. '' 

Sözlerimi daha iyi anlaması için tane tane ve bastırarak konuşmuştum. Gözleri daha da koyulaştığında ellerini yumruk yaptığını gördüm. Benden ne bekliyordu bilmiyorum ama karşı konulmaz tavrına zıt davranmamı beklemiyor gibiydi. 

Adımlarını bana doğru atıp dibimde durduğunda gözlerini gözlerimden çekmedi. ''Açelya'' Adım dudaklarından farklı bir tonda çıktığında dudaklarına bakmamak için direndim. O dudaklardan çıkan ismim ona ait gibi çıkmamalıydı. Gözlerini bir kaç saniye kapatıp tekrar açtığında ''Bana aitsin'' dedi. Bedenim sarsıldığında bir yere tutunmam gerekirken sadece gözlerine bakıyordum. Evet hayatım boyunca beni bu kadar sarsan bir insanla karşılaşmamıştım. Şimdi ise gelmiş  ona ait olduğumu söylüyordu. 

Birden kulaklarıma gelen kıkırtı, daha sonra ise kahkaha sesleri bedenimin sarsılması ile bizzat benim sesim olduğunu fark ettim. Ve kahkahalar yerini sessizliğe bıraktığında katılaşmış bir şekilde ona baktım. Bedenim taştan yapılma gibi sabit ve kıpırtısız bir şekilde durduğunda ''Çık buradan'' dedim. ''Herhalde varacağınız dükkanı şaşırdınız. Burası istediğiniz gibi alıp, kullanacağınız oyuncak dükkanı değil..'' Kelimeleri o kadar sakin söylüyordum ki kendimi bile tanıyamamıştım. Karşımdaki adam dengemi her an kaybetmeme neden olurken yeni yeni bulduğum dengemi tutturduğum teraziyi oynatacak değildim. 

Yanakları tekrar seğirdiğinde şuan beni öldürmek istediğinden emindim. Karanlık sokakta bir ses işitip adımlarımı hızlandırarak,  o yerden uzaklaşmamı emreden fısıltılı sese kulak vermedim. Korkmadığımı ona gözlerimle anlatırken dükkanda bizden başka ayak sesleri kulağıma gelmişti. Ama ne o ne de ben olduğumuz yerde hareket bile etmedik. 

''Açelya, bir sorun mu var?''  Buğra yanıma gelip bir elini omzuma attığında hala o gözlerde takılıydım. Fakat siyahlar benden  ayrılıp kolumdaki ele odaklandığında neden ürktüğümü anlayamamıştım. Buğranın saniyeler içinde elini omzumdan çekmesi ile o gözler tekrar bana döndü. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Birbirimize TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin