John çığlığın sesini duyar duymaz Smith ile beraber çok hızlı adımlarla eve doğru koştular. Yere çömelmiş Margarete ağlayarak John' un yanına gitti. Ve tam kız arkadaşın derken john ''suuuusssss'' diye bağırdı o da ağlıyordu. John kız arkadaşına ne olduğunu anlamıştı. Hemen içeri doğru girdi. Ve o anda John karşısında kanlar içerisinde kafası kopmuş bir ceset gördü. Hepsi ağlıyor. John ise kızları oracıkta tek bıraktığına pişman olarak bir müddet sustu. Kız arkadaşının cesedini çok kötü görmüştü. Ve o an polis geldi. Olay yerini incelemeye aldılar. Margarete' i polis sorgu için yanına çağırdı.
Margarete bir an korktu. Margarete önde arkadaşları arka da anlatmaya başladı:
-O an Jesse' nin bileği kanıyodu. Onu merdiven kenarına oturttum. Bende bileği kanadığı için ona dışardan yaprak bulmaya çıktım. Hemen sonra geldiğimde bende sizin gibi Jesse' nin cesediyle karşılaştım.
-Kızım başka garip bişeyler gördünmü evde veya dışarıda.
-Hayır komiserim hiç bir şey yoktu. Hiç bir şey görmedim.
-Bu kadar mı olanlar?
-Evet bu kadar komiserim. Başka bir şey yok.
....
John çok üzgündü kendisini suçluyordu. Eve döndüğünde uyku tutmadı ve bi anda aklına bir şey geldi. (Acaba Jesse' nin eli neden kanadı ve neden ben merdiven başındaki kan izlerini görmedim)
