"Aklıma düşüyor yüzün, gülümser gibi ayrılışın. Artık sayılı zaman değil, müebbet yalnızlığım. "
Murat Boz-olmuyor
Ne çok şey vardı öğreneceğim daha. Hayat toz pembe olarak görünüyordu gözüme.
En ufak şeyde üzülüyor,en ufak şeylere seviniyordum bazen de. Ama daha büyük acılar ve sevinçler varmış. Ölüm gibi mesela.Babamın ölümünden sonra kendimi boşlukta hissettim. Hissizleşmiştim. Kendime gelebilmem için uzun bir süreye ihtiyaçım vardı.
Belki bir hafta, belki bir ay, belki bir yıl.Kaldığım otel odası lüks bir yere benziyordu. Kaç saattir uyuyordum acaba. Yataktan ayaklarımı sarkıttım. Duşa girmem lazımdı. Üstümde hala babamın o kan izleri olunca onu unutmak bir saniyeleğine mümkün olmuyordu. Kan ter içinde kalmıştım gerçek anlamda.
Ayağa kalktım. Hemen yatağımın karşısında bir kapı vardı. Kapıyı açarken su sesleri duydum. Tereddüt ederek kapıyı tıkladım.
Ses gelmeyince kapıya bir kez daha vurdum. Hafif aralık olan kapıdan baktım. Buğulu su kabininden Ataberk'i gördüm. Çıplak değildi. Altında siyah bir kot pantolon vardı. Acaba beni duymuş muydu?"Ataberk, iyi misin? " aslında o soruyu onun bana sorması gerekliydi. Kendimide yanıltarak bu soruyu ben sormuştum.
"Çık dışarı " dedi ağlamaklı sesiyle.
"Peki " deyip kapıyı kapattım. Yatağa tekrar kendimi attım. Başımı tekrar yastığa gömerek, gözlerimi tavana diktim.
Yaklaşık onbeş dakika olmuştu. Tekrar yataktan kalkarak kapıyı tıklattım.
"Ataberk " diyerek kapıyı açtım bu sefer. Buğulu su kabinine ilerledim. Tam da o çıkmıştı. O güzel gözleri kızarmıştı."iyi misin? " demek istedim. Ama dememeliyidim. Kapıya doğru ilerleyince kendimi tutamayarak sordum.
"Ataberk, iyi misin? " beni duymazdan gelerek çıktı. Ben de suç. Ne diye soruyorsam artık. Kapıyı kapatarak üstümde ne varsa çıkarttım. Kabine girdim. Soğuk suyu açtım. Suyun altına geçerken bütün bu acıların geçmesini diledim.
Soğuttu. Hem de ummadığım kadar. Ama bana iyi gelen şey buydu. Ağlamak istiyordum. Beni tutmamın hiçbir nedeni yoktu. Beni hiç teselli eden bir annem olmadı. Anne yokluğu zaten acıtıyordu. Bu acıma yenisi eklenmişti. Soğuk suya, sıcak göz yaşlarımda ekleniyordu.
Artık çıkmam gerekiyordu. Kaç dakikadır ağlıyor, soğuğa meydan okuyordum bilmiyorum ama ellerim buruş buruş olmuştu. Suyu kapattım. Giyecek kıyafetim yoktu. Ama o kanlı kıyafetlerde giymek hiç istemiyordum. Düşüncelerimle boğuşurken, "iyi misin?" dedi uykulu olduğunu belli eden bir sesle. Bende onun gibi umarsamadım. Yavaşça inen kapı kolunu gördüm. Endişeyle
"İyiyim. Git buradan " deyiverdim.
"Yeni kıyafet ister misin? " dedi. Tabii ki isterdim.
Ne söyleyecektim.Kapının uçundan kıyafetleri uzattı. "Al." dedi. Kapının yanına gittim. Kapıdan uzatılan kıyafetleri aldım. Bana siyah dar paça bir pantolon. Üstüne sıfırkol bir gömlek vardı. İç çamaşırlarımı giydikten sonra verilen kıyafetleride giydim. Aynanın karşısına geçtim. Aynadaki yansımam beni bile korkutmuştu açıkcası. Berbat gözüken yüzümü inceledim. Gözlerim kızarmış. Yüzüm şişmişti. Uzun bir süre de aynada kendime bakmakla geçirdim. Boşvererek banyodan çıktım.
Yatakta uyuyan Ataberk'e baktım. Uykusu çok derin gözüküyordu. Yavaş adımlarla odadan çıktım. Etrafıma bakındım. Uzun bir koridor vardı. Ve az ötemde olan bir asansör. Merdivenler yerine asansöre doğru yöneldim. Asansörün önünde durarak düğmeye bastım. Asansör açıldı ve bindim. Zemin kata bastım.