BÖLÜM 5:FOK BALIĞI AYAKLI ÖKÜZ

43 5 0
                                    

Selamun aleykum arkadaşlar! Uzun bir aradan sonra tekrar yazmak gerçekten iyi gelmişti. Aslında köyde elim kaleme bir türlü gidemedi ve bölümün sadece yarısını kaleme dökebildim. Çünkü yorum ve vote sayısı cidden az! Neyse vicdanınızla siz hesaplaşìn! Bu arada kapağı değiştirdim. Ve bunu tabiki ben yapmadim. Bunu benim için yapan 'MelekHavuc15'e gerçekten çok çok teşekkür ediyorum. Eğer okuyorsa görsün :) Ve böyle kapak yapabilenler varsa bir de karakterlerimizle ilgili falan yaparsa çok güzel olur. Neyse çok konuştum. Asıl şey kalbimizi derinden sarsan bu terör olaylarının bir an önce dinmesi ve ailesine sabır vermesi dileğiyle rabbimize dua edelim.Hepinizi seviyorum. İyi okumalar!

Benim için oldukça zorlu ve ilk gün başlığı altında tanışma faslıyla geçen, aynı zamanda oldukça da sıkıldığım dersin sonunu getiren zil sesini duyduğum da derince bir "oh"çekerek, olduğum yerde kıpırdandım. Yan tarafımdaki meraklı bakışlar retinama dediğinde artık azradan kaçmak imkansız bir hal almıştı. Daha ilk günden azra'ya her şeyi de anlatmak istemiyordum. Ama ona hakaret gibi duran yanlış anlaşılmayı da düzeltmem gerek ve bu da ancak gerçeklerle olur! Bu yüzden kendime anlatmama gibi bir şans bırakamam! Hem anlatmazsam bana buradaki ilk arkadaşımın darılma ihtimali iç sese pek de hoş gelmiyordu. Kafamdaki belirsizliği atmak için tanımamış olmanın verdiği endişe ve güvensizlikle bedenimi ondan yana hareket ettirerek gözlerimi tonunu çözemediğim yeşil mavilerine çevirdim. Yüzümdeki güvensizliği ve endişeyi görmüş olsa gerek hemen konuşmaya başlamıştı.

"Bak biliyorum bana güvenemiyorsun. Haklısın, çok klişe bir laf olacak ama bana güvenebilirsin!", dedi tüm samimiyetiyle beraber gülümserken. Şimdi anlatmazsam ona güvenmediğimi düşünecek!

-zaten güvenmiyorsun!-

"hayır güveniyorum", dediğim de bunu iç sesime mi yoksa azra'ya mı söylemiştim,emin değildim? Azra ise söylediğim yalan karşısında gözlerini kuşkuyla kısarken, kaşlarını derin bir şekilde, sinirle,çattı. Ve bana ' yalan söyleme' bakışlarını atarken oldukça ciddiydi. Ciddiyeti, mahcubiyetimi artırırken sonunda pes etmiştim.

"Bak öncelikle sana öküz demek istememiştim." diyerek ortadaki yanlışı düzeltmeye çalışırken o büyük bir abartıyla gözlerini devirerek bana cevap vermişti.

" Onu anlamış bulunmaktayım tamay! Sana yankıyla ne iş diyorum?" dedi merakının en derinlerinden.

-Artık yolun sonuna geldin-

" Aslında abartılacak bir şey yok! Yan-..."cümlemin devamını getiremeden;

"Teneffüsü boşu boşuna yeme Tamay! Hadi gel bahçeye çıkalım her şeyi anlat!",dedi hevesle. Aslında tekrar o bakışlara mağruz kalmak istemiyordum ama azra'nın hevesini nedense kırasım gelmemişti. Bahçeye çıktığımız da görüş alanıma giren yankı yutkunmama sebep olurken bakışlarıyla birlikte hemen başımı çevirmiştim. İlk başta olduğu gibi yine çoğu bakış benim üzerim de kilitlenmişti. çekindiğimi gören azra;

"Takılma zamanla alışırlar!"dedi. Ve yönlendirmesiyle ağaçlardan birinin gölgelendirdiği bir masaya geçtik. Daha sonrasında ise azra hemen konuya girerek teneffüsün izin verdiği bir hızla bana olayları anlattırmıştı. Aslında benim için pek bir önemi yoktu,hatta unutmuştum bile! Çünkü o bana asılan bir öküzdü benim gözümde ama onun benimle aynı sınıfta olma düşüncesi ister istemez ilk tanışmamızı hatırlatıyordu. Ders zilinin çalmasıyla azra verdiğim tepkiler de beni onaylamıştı. Ve bu işte bir iş olduğunu söyleyip duruyordu! Yani yankı'nın hareketlerini ve yaptıklarını bir çeşit zaman kazanma olarak düşünüyordu. Onun yeni keşfettiğim bu özelliği dikkatimi çekerken çok hoşuma gitmişti. Çünkü anlattıklarımı hassasiyetle dinlerken, özenle yorumlamıştı. Öğretmenler zilinin çalmasıyla ders için aldığım defterimi ve kalemlerimi sıranın üzerinde hazır hale getirmiştim. Ders araç gereçlerimi çıkarmanın verdiği rahatlıkla, yerlerine hızlı adımlarla geçen öğrencileri izlemeye başladım. Kapıdan gelen sesle başımı oraya çevirdim. Gelen kişi kaşlarımı havaya kaldırmama sebep olmuştu. Saçlarını savurarak erkeklerin önünden geçen kız 'hem zenginim,hem güzelim! siz sadece zenginsiniz' bakışları atıyordu. Kahverengi gözleri merakla beni bulduğun da tek kaşımı itinayla kaldırarak ona meydan okudum. Geldiğimden beri iç sesime emanet ettiğim öz güvenim ana vatan topraklarına nihayet ayak basmıştı. Kendince delici bakışlarını üzerim de gezdirdiğinde alayla gülmüştü. Sıradan ve günlük tarzım şu an ona 1-0'lık şampiyonluk verirken kendi kendime sövmüştüm. Bana doğru gelirken kendinden çok emindi.Ben geçip gideceğini sanarken o kulağıma eğilerek fısıltıyla;

BELİRSİZLİK...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin