1. SPOR SALONU

1.6K 209 4
                                    

"Vay be," diye söyleniyor genç adam, internetteki manşete bakarak, "bir kişiye 23 milyon 500 bin TL, ne şans varmış kardeşim! Bu hafta ben de sayısal oynayayım bari, belli mi olur, şans bize de güler belki..."

İkramiyeyi o kazansa kim bilir neler neler yapar! Bir an hayallere kapılıyor, düşüncesi bile hoş...

"Pardon!"

Ses odanın açık kapısından geliyor.

"Buyurun," diyor genç adam silkinerek ve gerçek dünyaya dönmeye çalışarak.

"Ben kayıt yaptırmak istiyordum da..."

Daha dikkatli baktığında, otuzlu yaşlarını ortalamış, belki de geçmiş bir kadının kapıda beklediğinin ayrımına varıyor.

"Tabii, tabii" diyor, ancak -burada ne işi var ki?- diye düşünmeden edemiyor.

Kadıncağız bu arada içeri girmiş, kendisini tanıtıyor: "Hediye ben..."

"Memnun oldum, ben de Serhat" diye cevaplıyor el sıkışırken. Yumuşacık ellerdeki heyecan dikkatini çekiyor nedense.

"Ben," diyor o da tereddütle, "biraz daha doğrusu epey kilo vermek istiyorum da... burası uygun gibi göründü bana, evime de yakın..."

Serhat, karşısındakine ilk defa dikkatlice bakıyor ve tecrübeli gözleri en az 15 kilo fazla tespit ediyor. Umutsuz vak'adır böyleleri, hep aynı niyetle başlar, bir kaç kez gelir, sonra da bırakır giderler.

Yine de heves kırmanın âlemi yok, para onların, zaman onların.

"Aletli iki, aletsiz iki salonumuz bulunuyor. Aletli salonlarda haftada üç gün istediğiniz saatlerde çalışabilirsiniz. Eğer dilerseniz hocalarımız da size eşlik ederler. Aletsiz salonlarda ise yoga, step ya da pilates yapılıyor, tabii bunların gün ve saatleri belli. Erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı soyunma odaları ve duşlar var. Burada her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Ayrıca tekvando ve judo kursları veriyoruz ama siz istemezsiniz herhalde."

Son cümle istihzalı bir gülümseyişle söyleniyor.

Hediye, adamın hakkındaki düşüncelerini okumakla birlikte fark etmemiş görünmeyi tercih ediyor. Haksız değil ki zaten.

"Hayır istemem. Bana hep zor gelmiştir dövüş sanatları." Sanki gerçekten judo dersi alıp almayacağını tartar gibi.

Ardından gülümseyerek ekliyor: "Ama siz dünya şampiyonusunuz değil mi?" Eliyle belirsiz bir hareket yapıyor, "Girişte resimlerinizi gördüm de..."

Serhat tevazuyla: "Evet," diye cevap veriyor. Aslında utandığı falan yok, sonuna kadar her şeyi hak etti o.

"Ne iyi, sporda başarılı biri, işinde de başarılı olur," kadın daha çok kendi kendisine konuşur gibi.

Aynı basmakalıp sözler. Serhat'ın içi daralıyor, belli etmemeye çalışıyor:

"Elimizden geleni yapıyoruz işte. Yarışmayı bıraktım ama sporu bırakamadım. Spor hem hayat tarzım, hem yapmayı en iyi bildiğim şey, ayrıca bana keyif veriyor..."

Susuyor birden. Gereksiz yere ne çok konuştu. Aslında hiç âdeti değildir, müşterilere böylesi özelinden bahsetmek. Mesafeler her zaman iyidir çünkü.

"Neyse" diye geçiştiriyor "kaydınızı alalım mı artık?"

"Tamam. Pilâtes ya da yoga gibi şeyler düşünmüyorum. Kendi başıma çalışırım ben, gerekirse hocalarınızdan yardım alırım. Zamanım buna daha müsait. Ücret ne kadardı?"

İşlemler bittikten, ücret ödendikten sonra yeni öğrencisini uğurlamak maksadıyla oturduğu masadan ayağa kalktığında, Hediye Serhat'ın bir tür çam yarması olduğunu fark ediyor, yanında minicik kaldığını... Minicik ve tombik...

LOTO TALİHLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin