Okulda mervenin melisayla kapışmasını izledikten sonra ulaşın yanına döndüm. Bu çocukta beni etkileyen birşeyler vardı. Tanıdık ve ürkütücü. Mükemmel saçlar mükemmel vücut. Belkide sadece yakışıklı buluyordum. Ama bu farklıydı. En sonunda okul bitti. Tüm gün nedensizce korktuğum yakışıklı çocuktan uzaklaşabilirdim. Merve ye bu gün eve yanlız gitmek istediğimi söyledim. Yürüdüm. Bacaklarım sanki benden bağımsızdı. En sonunda yorgun düştüm. Evime sadece 1 duraklık mesafe kalmıştı. Yürüdüm. Eve geldiğimde hava çoktan kararmıştı. Yolda bana sarkıntılık eden tipleri de atlattıktan sonra anahtarlarımı kaybettiğimi anlamıştım. Kapıyı defalarca zorladım. Birden başım ağrıdı ve kulaklarımda tiz bir ses yükseldi. Neydi bu ve neden gözlerim kararmıştı. Artık karanlıktaydım. Kapıyı tekmeliyor yumruklar atıyordum. Ellerim kan içindeydi. O an bu eve ilk gelişimin bu yıl olmadığını anladım. Daha doğrusu hatırladım. Ama neden bu haldeydim. Ellerimdeki kanın Aylin e ait olma olasılığı kanımı dondurmuştu. Aylin benim yanımda ölmüştü ve ben nasıl neden öldü bilmiyordum. Kendimi suçlu hissetmemin en büyük nedeni buydu. Ayline karşı borçlu hissediyordum. Ona bir hayat borcum vardı. Onu kurtaramamıştım. Onun yanında olmam gerek o anları hatırlamıyordum bile. Bazen ne olduğunu hatırlamaya çalışırım daha doğrusu hafızam bana hatırlatmaya çalışır ama bütün çaba tiz bir ses ve büyük bir karanlık ile son bulur.
Sabah kalktığımda yatağımdaydım. Başımda ne zamandır orada olduğunu çok merak ettiğim ulaş vardı. Neler olduğunu sordum. En son hatırladığım şey kapıya attığım yumruklardı. Başım ağlamama neden olabilecek kadar çok ağrıyordu ama acıya alışkındım. Tam 7 yıl üvey babam ve annemle yaşamıştım. Annem her ne kadar beni korumaya çalışsa da ikimiz de zarar görürdük.
Uzun süre aldığım psikolojik yardımlar sonrası annemi atlattığıma inandırmayı başarmıştım. Hastanede nerdeyse 1 yıl kalmıştım. Bu o kadar da büyük bir sorun değildi ama 1 yıl çok uzun ve zor bir süreydi.Ulaş ben bunları düşünürken olayı anlatmaya çoktan başlamıştı. "Merve sana ulaşamayınca buraya gelmiş sonrada seni böyle görünce bizi çağırdı." Bunlar gayet mantıklı gelmişti. Ama dün bu ev ile ilgili hatırladıklarım! Korkmuştum ve buradan bir an önce uzaklaşmak istedim ama sanki biri beni yattığım yere çivilemişti. Başımı bile hareket ettiremiyordum. Saate baktım. Okula çoktan geç kalmıştık.
"Merve ve mert nerde?"
"Okula gittiler"
"Sen niye gitmedin?"
"Sen biraz fazla mı soru soruyorsun? "
Yanımdaki boş yere elimle iki kere vurarak yanıma gelmesini işaret ettim. Baş ucumda oturmasından iyidir. Yanıma uzandı. Içimde garip bir his vardı. Tanıdık ama bir o kadar da eski. Sarılmak istedim ama bedenim hareket edemiyordu. Sanki tüm uzuvlarım benden bağımsızlaşmıştı. Ulaş hiç beklemediğim bir anda bana sarıldı. Sanki aklımı okumuştu. Hoş ve erkeksi parfüm kokusu burnuma doldu ve gözlerim yeniden kapandı.(Ulaş'dan)
Duru'nun dünden kalan makyajlı güzel yüzünü seyrettim. Merve bizi acil diyerek çağırdığından beri bu odadan çıkmamıştım. Duru'nun baş ucundaki sandalyede son 2,3 belkide 4 saattir onu seyrediyordum. Sanki yanındayken zamanın hızlı akmasını sağlayan bi güç alanı vardı. Merve ve mert okula gitmek için çıktılar. Bende durunun güzel saçlarını okşadım. Eskiden sadece yararlanmak istediğim ve amacıma da ulaştığım bu kız şimdi benim imkansızımdı. Sonsuz huzurum ve tek yaşam sebebimdi. Nasıl olurdu da Ulaş Çağlayan sıradan bir kıza aşık olurdu. Yanıldığını düşündü. Bu kız sıradan değildi. Bu kız imkansızın ta kendisiydi. Özellikle de Ulaş için.
Yazım hatam olduysa özür dilerim yorumlarınız ve oylarınız benim için çok önemli :)