Bir eylül sabahının sevimsiz güneşiyle uyandım bugün. Sıcak günleri çok sevdiğim söylenemez. Yeni şehirde, yeni evimizde ilk günüm. İstanbulun havasından sonra izmirin havasına alışmam zor olacak sanırım. Olanlardan sonra o evde kalamazdık zaten, taşınmamız süpriz olmamıştı.
Öncelikle ben İkra. 1.70 boylarında, her kızın istediği kumral saçlara sahibim. Kumral tenli fiziği normal olan ideal türk kızı işte. Geride bıraktığım hayatımı sorarsanız.. Pek iç açıcı diyemem. Kardeşimin ölümünden sonra dağılan bi babam ve annem var. Tanışmayı sevmeyen birisiyim. Arkadaş edinme özürlüsüyüm diyebiliriz. Tek dostu kitaplar ve kaykayı olan bi kızım.
Babamın adı levent. Kendisi mimar bozuntusu kendisini işine adamış birisidir. 17 yıldır onu çözmüş değilim. Tek benzerliğimiz gözlerimiz. Yeşil gözlerimi ondan almışım. Annem aysun ise avukat.
Lafta yeni gün, yeni şehir, yeni okul, yeni hayat için başlangıç.. İzmire taşınalı sadece 12 saat olmuştu. Eylül ayında havanın bu kadar sıcak olması ve güneş yüzünden uyanmam pek hoşuma gitti denilemez. Özellikle yorgun olduğum halde yakıcı güneşin beni uyandırması sinir bozucuydu.
Normal gençler gibi uyanır uyanmaz telefona sarılmak bana göre değildi. Zaten arkadaşım olmadığı için bi cevapsız arama yada mesaj beklemek dev saçmalık olurdu. Evden ses gelmemesi sevgili anne ve babamın uyanmadığına işaretti. Banyoya doğru sarhoş adımlarımla kendimi soğuk suyun altında bulmam sadece 2 dakikamı almıştı. Banyoda çok kalmayı sevmezdim. Evet biraz ürküyorum. Ah tam da çocuksu bi davranış.
Banyodan çıkıp kendimi direk yatağa attım. Kafamın içindeki sorular peş peşe başıma ağrılar sokmaya başlamıştı bile. Malum eylül ayındayız ve okulun başlamasına sadece 2 gün var. Yeni okul ve yeni insanlar fikri yüzümü buruşturmama yetmişti. Neyse ki aşağıdan gelen tost kokusu neşemi yerine getirmeye yetmişti.
Üstüme kot şort ve bol bi tişört geçirip saçlarımı topuz yaparak kendimi balkona attım. Evet, karşımda herkesin dilinden düşüremediği güzel İZMİR. Bakalım bana nasıl bi özgürlük vereceksin...