Kendimi aynanın karşısında bir kez daha süzdüm. Her şeyin ilk günkü gibi olmasını istiyordum. İlk günkü gibi heyecan verici...
O gün üzerimde olan siyah boğazlı kazağımı ve pantolonumu giymiştim. Her şeyi yeniden yaşamak için...
Dalgalı saçlarımı tutturduğum pembe tokayı çıkarıp saçlarımın omuzlarıma düşmesine izin verdim. Böyle daha hacimli ve güzel görünüyor. Son bir kez daha aynadan kendime bakıp eksiğim olmadığına kanaat getirince odamdan çıkıp merdivenler yöneldim.
Ayakkabımın basamakları inerken çıkardığı ses kendime olan güvenimi yerine getirdi. Bana kim olduğumu bir kez daha hatırlattı.
"Nereye anne?"
Giymekten olduğum paltoyu hızlıca kolundan geçirip sesin geldiği yöne döndüm.
Ege odasının kapısına yaslanmış ellerini göğsünde kavuşturup bana bakıyordu. O an gözlerinin babasınınkinin tıpatıp aynısı oldunu bir kez daha farkettim.
"Dışarı çıkacağım canım." deyip merdivenin ikinci basamağına koyduğum çantamı uzanıp aldım.
"Yine oraya gideceksin değil mi?" Gelen soru karşısında soğukkanlılığımı korurken dönüp Ege'ye bakmadım.
"Unutmalısın"
Kısık çıkan sesi söyleyip söylememe arasında gidip geldiğini belli ediyordu.
Anneler anlar.
Gözlerimi kırpıştırıp gelmekte olan gözyaşlarımı geri gönderdim. İnsan hiç oğlundan çekinir mi? Bir çırpıda kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Ama ben çekiniyorum. Çünkü Volkan beni terkettiği için onlar babasız büyüdü. Benim yüzümden. Benim yüzümden onlar babalarını tanımıyorlar. Ve ben bir şey yapamadım diye çekiniyorum.
"Görüşürüz anne."
Kapının kapanma sesini duydum. Ege bütün bunları biliyordu. Benim her ay aynı gün oraya gittiğimi, neden gittiğimi biliyordu. Ki bu imkansız bir şey. Daha sonra bunu düşüneceğim diyerek kapattım.
Evimizin elli metre ilerisindeki markete girdim. Herkesin bir takıntısı var. Evet. Benimki de kabak çekirdeği. Yanlış duymadınız. Kabak çekirdeği.
Bir zamanlar babamın beni zorla götürdüğü ve kimliğimin duyulması için tonlarca para ödediği psikologum benden bir uğraş bulmamı istemişti. Ama uğraştan kastı örgü örmek, çiçeklerle uğraşmak tarzında şeylerdi. Kesinlikle bir kabak çekirdeği değil. Ama ben nasıl oluyorsa kendime kabak çekirdeğini seçmiştim. Belki de sinirli anımda yanımda olan tek şey o olduğundandır.
Küçük bir sepet dolusu kabak çekirdeği aldıktan sonra hızlıca parasını ödeyip marketin çaprazındaki çay bahçesine doğru ilerledim.
Bir zamanlar Volkan'la oturduğumuz fakat o gittiğinden beri tek başıma oturduğum masaya yerleştim ve bir paket kabak çekirdeğini açtım. Gelen garsondan bir kahve istedim.
Tek takıntım kabak çekirdeği değil. Bir de kahve var. Ama kahvenin öyle kabak çekirdeği gibi psikologlu bir hikayesi yok. Onu sevdiğimden içiyorum.
Etrafımdaki sarmaşıklara, çiçeklere ve mutlu çiftlere baktıkça anılar zihnime doluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
Teen FictionGüzellikten yoksun basit bir kabuk içerisinde, kusursuz güzellikte bir kadın. İrem, on altı yaşındaki ikizlerini büyüten bekar bir annedir. Zamanında hamile diye babasının evinden kapı dışarı edilen İrem hayatın zorluklarıyla tek başına mücadele etm...