Gözlerimi dışarıdan gelen anlamsız ıslık sesleriyle açtım. Gördüğüm ilk şey annemin bir zamanlar heyecanla dekore ettiği kırmızı gri boğucu tavan olmuştu. En yakın zamanda bunu boyatacağımı bir kenara not ederek yan tarafıma döndüm. Yanağım yastığımın içine beni rahatsız edecek derece çökerken güneşin ilk ışıkları da perdesini kapatmayı her zaman ihmal ettiğim balkon camımdan içeri süzülüp yan duvarımda anlamsız şekiller yaratıyordu.
Daha açılmamış olan bedenimi gereğinden fazla zorlayarak doğrulup yatağımın yan tarafında duran sabahlığımı üzerime geçirdim. Islık sesine tekrardan odaklanırken geldiği yöne -havuz tarafına- doğru ilerledim. Balkonundan kapısını açmamla günün ilk saatleri olduğundan temiz ve iç açan havanın yüzüme çarpması bir oldu.
Dün gece geç saatlerde boyattığım ve hala boya kokan balkon demirine hafifçe dokunup kuruduğunu görünce yaslandım.Daha etraf tam aydınlanmadığı için görünürde kimse yoktu. Havuz suyu ise rüzgar nedeniyle dalga dalga olmuş dağılıyor, çevre evleri görmeme engel olan ağaçlar dallarındaki birkaç yaprağı serbest bırakıyordu. Balkonun altında bir kıpırtı sezdim. Demirin kurumayan yerlerini umursamayarak yaslanıp iyice aşağı eğildim fakat kimseyi göremedim.
Daha dikkatli bakınca havuz tarafıyla oturma tarafını ayıran, tam balkonun altındaki kısa beyaz mermer duvarın üzerinde kalp şeklinde beyaz bir kutu gördüm. Nasıl bi kadar da saf olabiliyorum.
Hızla yatağımın kenarındaki telefonumu alıp güvenliği ararken bir yandan da rüzgarda uçuşan perdesi elimin tersiyle ittim. İkinci çalışta açıldı.
"Buyrun İrem Hanım"
"Girip çıkan birisi oldu mu?" Cevap hemen geldi.
"Hayır İrem Hanım ama eğer isterseniz et-"
"Etrafı kontrol edin ve güvenliği arttırın"
Konuşurken bir yandan da havuzun oraya çıkan kıvrımlı merdivenlerden koşarak iniyordum. Telefonumu kapatıp diz kapağımın biraz üzerine gelen mermer duvardan kutuyu aldım. Yukarıda gördüğümün aksine üzerinde siyah küçük kalpler de vardı. Merakıma yenik düşerek üzerindeki kapağı kaldırdım. Kutunun içerisindeki özenle katlanmış kırmızı not kağıdını çıkarıp okumaya başladım"
Seni buldum Beyaz'ım
Kesinlikle bu benim merakıma yenik düşüp açtığım son kutu olacaktı. Veya yaptığım son şey.
Kulaklarım uğuldamaya başladı. Zaten zor vela ayakta duran bedenim iyice sallanır olmuştu. Elimdeki kutu parmaklarımdan kayıp küt diye yere düştü. Mideme sancılar giriyor, sağlıklı düşünmemi engelliyordu.
Kutu yerle buluşup yan dönünce içinden bir kolye çıktı. Kolyeye baktım. Bende apayrı anısı olan o kolyeye. Beyaz bir melek ve etrafında meleği daha da belirginleştiren siyah çizgiler.
Yere çöküp kolyeye elime aldım. Bu bana onun hediyesiydi. Volkan'ın. Sahildeki anımızı hatırladım.
***
Masmavi gökyüzü rengini siyaha bırakmıştı. Ve etkisi altındaki deniz de ona ayak uydururcasına rengini siyaha çevirmişti. Hırçın dalgalar sanki bağırıyor gibi kendini kıyıya vuruyor yanında da kendisi kadar hızlı ve bir o kadar sert rüzgarı getiriyordu. Rüzgar her adım atışımda beyaz elbisemi ayağıma doluyor, bana tuzak kurarcasına dengemi bozuyordu.
Derin bir nefes aldım.
Islanan kumlar saniyesinde eski haline dönüyor fakat dalgalar onu öyle bırakmıyordu. Kum ise boyun eğer gibi hem dalgaların bildiğini hem de kendi bildiğini uyguluyordu.
Dalgalar geride, kumun üzerinde bıraktığımız ayak izlerini tek hamlede götürüyordu.
Sanki o an hiç yaşanmamış gibi...
Ben o anı dibine kadar yaşarken dalgalar yaşanmamış kılıyordu.Volkan beni çekiştirerek bir sonraki dalganın alıp götüreceği dalı uzanıp yerden aldı ve dalgaların ulaşamayacağı fakat uzak olmayan bir tarafa getirdi. Elimi bırakmadan yere eğilip kumun üzerine küçük fakat ikimizin de sığabileceği bir kalp çizdi. Sanki dalgaların istediğini anlarcasına elindeki dalı denize doğru fırlattı. Kalkıp beni kalbin içine doğru çekti ve bir elini belim koydu. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadan
"Bu benim kalbim ve içinde bir tek sen varsın. Gördüğün gibi başka birisi için yer yok" dedi boştaki eliyle kumu göstererek. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki konuşurken sıcak nefesini içimde hissedebiliyordum. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Rüzgarın önüme getirdiği saçlarımı alıp eliyle başımın arkasına hapsetti.
"Sen benim karanlığım içindeki tek beyaz ışıksın." Durmadan devam etti. Her kelimesinde bana biraz daha yaklaşıyordu.
"Sen karanlıkta yolunu bulan tek insansın... Bense senin aydınlığında kaybolmuş, yolunu bulmaya çalışan birisi." Burnunu yanağımda hissedebiliyorum. Öpmeden önce söylediği son sözlerdi.
"Sen benim Beyaz'ımsın"O beni öperken sanki kendi bedenimde değil de başka birisinin bedenindeydim. Bizi izliyordum.
Beni öpüşünü.
Az önce içimde hissettiğim sıcak nefesi şu an en derinlerde hissediyordum.
Dünyaya karşı gelmemi sağlayan Volkan'ı, o koca ruhunu kalbimin derinliklerinde hissediyordum.
Onun ruhu benim korkak benliğimden çok farklıydı.
Dalgalar heyecanımı hissedercesine şiddetini arttırmış, kıyıya çok daha sert vuruyor, üzerimizi ıslatıyor ve Volkan'ın çizdiği kalbi yok ediyordu. Eşliğinde getirdiği rüzgar ise beyaz elbisemi havalandırıyor, Volkan'ın eliyle başımın arkasına hapsettiği saçları yüzümü kaşındıracak şekilde serbest bırakıyordu.Hiç istemesem de yavaşça geri çekilip saçımı düzelttim. Ondan ayrılmamla içimdeki sıcaklığı gitmiş, kısa bir süreliğine titrememe sebep olmuştu. Hayatımda yaşadığım en güzel andı belki de.
Başımı yere çevirdiğimde Volkan çizmiş olduğu kalbe baktığımı anlamış olacak ki başımdaki elini omzuma kaydırıp hemen açıklama yaptı.
"Dalgalar onu buradan alıp başka yere götürdü." dedi elleriyle uzakları göstererek.
"Bizim gibi aşıklar orada da olsun diye"
Hafifçe gülümsedim.
Elini omzumdan çekip cebinden siyah beyaz zincirli, melek şeklinde bir kolye çıkardı.
Gecenin sonunda babam eşyalarımı kontrol edecek diye çıkarıp ona geri verdiğim kolye.
"Sen baktıkça ben yanında olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
Teen FictionGüzellikten yoksun basit bir kabuk içerisinde, kusursuz güzellikte bir kadın. İrem, on altı yaşındaki ikizlerini büyüten bekar bir annedir. Zamanında hamile diye babasının evinden kapı dışarı edilen İrem hayatın zorluklarıyla tek başına mücadele etm...