Ali ne yapacağını şaşırmıştı artık. Bu kızı kontrol etmekte sorun yaşıyordu. Ah Defne ah! Her şey o evi terk ettikten sonra olmuştu. Anlayamıyordu Ali. Allah aşkına bir anne bunu nasıl yapardı. Korkusu yoktu Defne'nin idealleri için her şeyi yapardı. Tıpkı yıllar önce tıp fakültesini kazandığı gün evden kaçtığı gibi. Çokça anlatmıştı ona Defne başından neler geçtiğini, tıbbı ne kadar çok istediğini. Tanıştıktan bir süre sonra evlilik kararı almışlardı. O anı nasıl da iyi hatırlıyordu. Ne kadar uğraşmıştı Defne'yi şaşırtmak için. Başarmıştı da. Ne çok mutlu olmuştu Defne. Çok mutluydular ideal çift dediklerinden. Öyleyse Defne niye terkedip gitmişti onları üstelik hiçbir sebep yokken. Sanki düşünceler başından gidecekmiş gibi kafasını iki yana salladı. Bunun cevabını öğrenmeyi deli gibi istese de önemsemeyecekti. Defne onları terkederken önemsemiş miydi? Şu an önemsemesi gereken tek şey Açelya idi. Ne de masum uyuyordu yatağında.
Kendine küfretti. Bunu nasıl yapabilirdi. İşe yaramaz adamın tekiydi işte. Bu yaptığı Açelya'ya kötülüktü. Küçücüktü henüz altı yaşındaydı bu şirin kız. Kim bilir belki de hayatı boyunca babasını affedemeyecekti. "Affet beni güzel kızım" dedi fısıldayarak. "Ne olur affet"
'Korkuyorsun Ali hem de pek çok. Kızının öldü sandığı annesi bir şekilde bir yerlerden çıkar diye korkuyorsun. Bir yerlerden çıkar da kızın seni hayatından tamamen siler diye korkuyorsun'
Dedi kendi kendine.
Hıçkırmaya başladı. 'Erkekler ağlamaz' deyişi hiç sahici gelmezdi ona zaten. 'Yanılıyorsun duyguları olan erkekler ağlarlar' derdi Defne ne kadar da haklıydı. Hıçkırıklarını bastırdı. Açelya uyanmamalıydı. Kahramanım dediği babasının her gece baş ucunda kızının hasta ve yorgun bedenine bakıp hıçkırarak ağladığını bilmemeliydi. Ah Defne yokluğunun onun en çok morale ihtiyacı olduğu bu dönemde ne büyük moral bozukluğu olduğunu ve kızının durumunu kötüleştirdiğini bilseydi...