İç geçirdim. Keşke onu görebilmememin bir yolu olsa, yaklaşık 1 milyon 300 bin kişinin yaşadığı bu şehirde onu bulma imkanım yüzde kaç acaba ? Ahhh Chuck'ı tanıyordum ama bu çocuğu tanımıyordum Chuck gibi onunda gözlerinden öteye gidememiştim, merakım beni kemirirken karnım acıkmıştı. Saat 12'ye gelirken köşe başındaki büfeyi arayıp bir tost çay bir tanede Coco star ısmarladım. Coco star a bayılıyordum. Mucizenin tanımı benim için çikolataydı. Bu sırada içeriye lise formasıyla hoş bir kız girdi. Romanlara bakındıktan sonra ;
* Fısıltı serisinin son kitabı final var mı acaba ?
+ Hayır tatlım sipariş ettim 2-3 gün içerisinde gelir deyip gülümsedim. Ne kadar da hoş bir kızdı.Üstelik fısıltı serisine bayılırdım.
* Bana roman önerebilir misiniz ?
Hemen o derin roman bilgilerimi kurcalayıp elimde olanlardan göz geçirdim ve küçük mucizeler dükkânı kitabına elime aldım.
+ Tatlım buna bayılacağına eminim, hem serisi var.
Kitabı eline aldı arkasını okuduktan sonra gülümsedi ve alıyorum dedi sesiz sözcüklerle. Ah evet bende böyleyim kitaplara bakarken gözlerim parlar, sesim kısılır heycanlanırım. Kitaplar benim her biri farklı dünyamdır. Beni bu dünyadan uzaklaştıran yegane şeyler. Elime tekrar aldığım kitapla kasaya ilerledim. İçi boştu. Hatrı sayılır hiçbir müşteri gelmemişti. Kitabı poşete koyup ücretini aldıktan sonra kıza gülümsedim adını sormak istedim ama tekrar geleceğini biliyordum. Bir adet küçük mucizeler dükkânı satmıştım. Burasıda benim mucizeler dükkânımdı. "Mucizeler herkesin başına gelmez,herkesin başına gelirse mucize olmaz." cümlesi geldi kitaptan aklıma. Acaba insanların gerçeklerini görmem benim için bir mucizemiydi ? Bu kadar mucize deyince aklıma sabahki çocuk geldi. Ahh nerden çıktı şimdi bu. Derken içeri büfeci çocuk girdi parasını verdim ve açlıktan ölmeden tostuma yumuldum. Tadı dehşet derecede güzeldi ve çabucak yedim. Aklımdan o çocuk çıkmıyordu. Düşüncelerden sıyrılmam için kendimi kitaplara bırakacaktım. Ted Dekker'ın çember serisine başlayacaktım. Garip bir seriydi, serideki herhangi bir kitaptan baslayabiliyordun. Elime yeşili aldım okumaya başladım. Ara ara gelen müşterilerle ilgilendim ve kitabıma devam ettim. Akşam olmuştu ışıkları yaktim. Uykum gelmişti. Telefonumu elime aldım Chuck 'tan mesaj vardı " bugün seni almaya gelemeyeceğim başının çaresine bak." yine öküzce bir mesaj. Sinir bozucuydu uykudan gözlerimi açamıyordum, en iyisi erkenden eve gitmekti. Çantamı aldım ışıkları kapatıp kapıyı kilitledim. Gözlerimi kırpıştırarak ilerledim.
Sokak çok tenhaydı. Sokağın loş ışıkları uykumu artırıyordu. Adımlarımı sıklaştırdım. Yerdeki bir su birikintisine girmiştim. Ayaklarım ve paçalarım ıslanmıştı. Ayaklarıma bakarak ilerlerken "hey güzel kız" sesiyle olduğum yerde irkildim. Arkamı döndüğümde 3 kişi vardı. Arkalarındaki sokak lambasının ışığından dolayı yüzlerini seçememistim. Korkuyla adımlarımı hızlandırıp koşarcasına yürümeye başladım. Arkadan gelen seslere bakılırsa onlarda hızlanmıştı derken bileğimden bir el tuttu, sonra bir el ağzımı kapadı. Bileğimdeki el belime sarıldı vücuduma bir titreme yayılırken adamın kollarından kurtulmaya çabalıyordum, adam beni yan taraftaki inşaat alana cekiyordu. Korkum yüzlerce kat artarken gözlerinden yaşlar düşüyordu. Birşey yapmam gerekiyordu. Adam daha sıkı ağzımı kaparken çığlıklarım boğuk boguk inlemelere dönüşüyordu. Karanlıktan hiçbirşey göremiyordum. Beni saran eller gevşedi. Adamın elinden kurtuldum. Birisi beni tutan adamın üzerine hızla atlayıp yere düşürdü, ardı ardına yumruklar atıyordu. Hemen koşarak inşaat alandan çıktım gözyaşlarım önümü görmemi zorlaştırıyordu. Ana yola çıkana kadar koştum. Ellerim ayaklarım titriyordu. Gözyaşlarımı durdurup koluma burnumu sildim. Ayakta duramadan kaldırıma oturdum. Nefesimi düzenledim. Ve çantanın yanımda olmadığını fark ettim. Anahtarlarım çantamda kalmıştı. Annem eğer bu olayı duyarsa dükkânıma veda bile edebilirdim ona bunu söyleyemezdim. Neyseki telefonum cebimdeydi. Kalkıp eve kadar yürüyüp kendimi toparlamaya çalıştım. Kendimi boşlukta gibi hissediyordum. Kapıyı çaldım. Kapı açıldı.
* Anahtarla açsaydın kızım dolapta yemek var Enes'ide çağır odasından yemek yeyin dedi annem.
+ Çantamı Chuck'da unuttum, aç degilim diye yalan söyledim. Aklıma o an geldi tekrar yaşadım. Ellerim titremeye başladı odama attım kendimi. Berbat hissediyordum. Kim olduklarını ve ne istediklerini bilmiyordum. Çantamımı istemişlerdi yoksa beni mi, aklımı kaçırmak üzereydim. Chuck'ı aradım açmıyordu. Ahh Chuck neden yanımda değilsin. Enesin yanına gitsem mutlaka oyun oynuyordu. Hem ne diyecektim ki. Ne yapacağımı bilemeden, gözlerim den yaşlar boşalırken yatağıma uzanıp kendimi uykuya bıraktım.Arkadaşlar oylar ve yorum yazarsanız sevinirim :)