Simsiyah bir yerdeyim.Boşlukta hissediyorum kendimi yürüsem düşücem belkide.Boğazımda iki el beliriyor.Gücü yettiği kadar sıkıyor boğazımı.Canım acıyor, nefes alamıyorum.Tepiniyorum olduğum yerde.Gözümün önünden anılar geçiyor.Anılarımın çoğunda Tuğra var.Tepinmeyi bırakıyorum.Zorluk çıkarmadan ölümün kollarına doğru ilerliyorum.Bir ışık beliriyor.Boğazımdaki eller kayboluyor ardından.Bana doğru gelen ışığa koşuyorum.Kısa sürede ışığın içinden öteki tarafa geçiyorum.Beyaz duvarlı, yeşil sandalyeleri olan geniş bir odada otururken buluyorum kendimi.Hemen önümdeki masada oturan 40 yaşlarındaki adam bana birşeyler anlatmak istiyor.
"Bu bir trafik kazası değil Seren hanım. Bu bir intihar."
"Hayır.Yanılıyorsunuz.Tuğranın intihar edicek bir durumu yok."
Olduğum yer Dr.Mehmet Akterin odasıydı.Bana anlamsız bir şekilde acıyor, sakinleştirmeye çalışıyordu.Buraya nasıl gelmiştim en ufak bir fikrim yoktu.
"Keşke başka bir açıklaması olsaydı.Ama olay yerindeki incelemeler sonucunda bunun bilinçli bir intihar olduğu tespit edildi Seren hanım. "
"Yalancılar,hepiniz yalancısınız."
Ağzımın çıktığı yere kadar bağırıyorum.Söylediklerinin yalan olduğunu düşünmek, belkide öyle bilmek istiyorum.Elimle kavramış olduğum tüm kağıtları buruşturup sağ sola atıyorum.Kendimi rahatlatmak için eşyalardan çıkarıyorum hırsımı. Bir süre sonra bitkin düşüp koltuğa oturuyorum. Oturduğum yere daha çok sinerken biri çekiyor beni.Hemen önümde duran masaya tutunmaya çalışıyorum. Ellerim kayıyor . Dr.Mehmet Akterden yardım istiyorum.Bütün bağrışlarıma karşı beni duymuyor, görmüyor.Az önce konuştuğum adam nasıl olurda birden bire beni duyamaz, göremezdi anlam veremiyorum.Beynim mantık duvarlarını yumruklarken beni çeken neyse daha kuvvetli çekmeye başlıyor. Odadan çıkarılıyorum. Hastane kolidorundayım. Tutulacak birşeyler arıyorum etrafta ama bulamıyorum.Hızlı bir şekilde olduğum kattan aşağı indiriliyorum. İkinci kat birinci kat derken zemin kata getiriliyorum.Beni çeken şey neyse duruyor. Bakışlarımı etrafta gezdiriyorum. Büyük bir kapının önünde buluyorum kendimi. Gözüm kapının üstündeki büyük harflerle yazılmış olan yazıya takılıyor, "MORG". Okuduğum yazıyla ürkerken neyin ne olduğunu anlayamadan hızlıcana kapıdan içeri sokuluyorum.İçeri sürüklenmemle üşümeye başlıyorum.Kanım çekiliyor sanki.Dikdörtgen şeklindeki uzun kapakların orda duruyorum.Korkuyla çarpan kalbimin sesinini dinliyorum. .Kapaklardan biri açılıyor.Merakla içinde yatan cesete kim diye bakıyorum. Önümde duran cansız beden yüzünü yavaşça ben tarafa ceviriyor.Gördüğüm manzara karşısında ağlamaya başlıyorum. Tuğra!
"Seni seviyorum güzel kızım. "
Dehşete kapılıyorum. Ölen birisinin canlanmasınamı yoksa morgda yanlız kalmamı kormalıyım bilmiyorum.Sevinç, acı, üzüntü hepsini bir arada yaşıyorum.Ardından bir ses duyuyorum.
" Seren kabus görüyorsun.Uyan!"
Yakınlardan bir yerlerden Ezginin sesi tırmalıyor kulağımı.Ona cevap vericekken etraf kararıyor.Ve görüntü kayboluyor.
"Kötü bir kabustu.Geçti."
Gözlerimi araladığımda kendimi odamda buluyorum. Gördüğüm rüyanın etkisiyle yatakta kaşılmış bir vaziyette yatıyorum.Saç diplerim terlemiş, yatak terden ıslanmıştı.Hemen başucumda Ezgiyi elinde bir bardak suyla görüyorum.
"İyimisin? "
Korku dolu bakışlarla bana soru soran Ezginin yüzünde bakışlarımı anlamsızca gezdiriyorum. Cevabını bildiği bir soru soruyordu. İyi değildim. Hiç değildim.
" Dört aydır her gece gördüğüm kabuslardan biriydi işte. İyiyim."
Ezgiyi geçiştirerek elindeki suyu alıyorum. Bir dikişde hepsini bitirip yatağımın yanındaki komidine sertçe koyuyorum.Ezginin korku dolu bakışlarını üzerimde gezdirdiğini hissetsemde bir tepkide bulunmuyorum.Neredeyse hergece aynı anı yaşıyor, ve ben herzamanki gibi susmayı tercih ediyordum. Bitmek tükenmek bilmeyen kabuslar yüzünden hergece yatağa korkuyla gidiyor, uykuya dalmam saatler alıyordu. Uyumak fobim olmuştu. Tuğranın ölümünden yada intiharından dört ay geçmişti.Bu süre boyunca her gece gecelerim bu tür kabuslarla dolmuştu.Kızlarda beni yalnız bırakmamak için sırayla bende kalıyorlardı.Bugünde Ezginin günüydü.
"Acın taze zamanla anılarla birlikte acınıda unutacaksın Seren. "
Bu konu hakkında konuşmak istemesemde Ezgi beni herzamanki gibi rahatlamaya çalışıyordu.Belkide artık susmamalıydım.
" Haklısın zamanla anılarda acımla birlikte yok olucak.Geriyede sadece bakıp hatırlamaya çalışacağım resimler kalacak. "
Gerçektende öyleydi.Bir zaman sonra herşey unutuluyordu. Acaba Tuğranın ilk neyini unutucaktım.Kokusu, sesi, sözleri, bakışı hangisi?
" Bahçeye çıkalım mı? Hava alırız.Yarın ki yolculuk planımızı falan yaparız."
"Olur. "
Yatakta doğrulup yatağımın yanında duran terlikleri ayağıma geçirdim. Odadan çıkıp bahçeye doğru ilerledim. Tuğra yaşasaydı yarınki yolculuğumuzda oda olacaktı.Kızlarla birlikte İstanbul 'a gidecektik.Hayalini kurduğumuz İstanbul boğaziçi Üniversitesini kazanmıştık.İlk hayallerimden birisiydi orayı kazanmak.Tuğranında öyleydi. İkinci hayalimse dünyayı gezmekti. Las Vegas, Los Angeles, New York, Makua, Singapur ve birçok gezmek istediğim yer. Tuğrada benimle gelecekti yani öyle anlaşmıştık ölmeden önce. Bahçeye geldiğimizde sandalyelerden birini çekip oturdum. Ezgi de aynı şekilde karşıma oturmuştu.
"Daha iyimisin canım? "
" Canım mi? O kelimeden nefret ederim. Henüz samimi olmamış insanların ilk konuşma tarzıdır. Canım. "
"Biliyorum sevmediğini. Sadece kendine geldinmi diye test edim dedim."
Yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirdi.Eskisi gibi eğlenip gülüyorduk ama içten değildi. Hep bir burukluk vardı.
"Geldim. "
" Bu seferki kabus daha kötüydü ha? "
" Her seferinde o yanlızlığı, şoku, çaresizliği yeniden tekrar tekrar yaşıyorum. Ama bu korkutucuydu. "
" Zamanla anılarla birlikte acınıda unutursun derken gerçekten unutucagını kastetmemiştim Seren .Sadece hayata yeniden bağlanıp unutmuş gibi yapabilirsin. "
" İstanbul 'a gittiğimizde iyi olucam. Hayata bağlanıcam. Sizden tek isteğim yardım.Onun ismini kullanmayarak başlıcam unutmaya. Sizdende isteyeceğim yardım ismini telaffuz etmemeniz."
"Sen yeterki iyi ol. Biz herşeyi yaparız. "
" Temiz hava iyi geldi ama uykuda getirdi. Uyuyalım mi? "
" Olur. "
Sandalyeyi geriye itip kalktım.İçeri girdiğimizde odama doğru yol aldım.Kısa süre içinde yatağıma varıp yorganı üstüme çektim.Ezgiyle aynı odada kalıyorduk. Ona yatağımın karşısında duran boş yatağı vermiştim.Ezgide aynı şekilde yatağına yerleşip yorganı üstüne çekti. Ardından bana doğru döndü.
"İyi geceler meleğim. Yarın herşey güzel olur umarım. "
" Umarım. "
Ezgiye karşılık verdikten sonra arkamı döndüm.Kendimi uykunun kollarına atmadan önce kendi kendimi teselli ettim.Yarın herşey daha güzel olucaktı. Tuğranın olayının intihar olduğunu düşünmüyordum.Çünkü hayatında bunu gerektirecek birşey yoktu. O yüzden kendimi toparlayıp bende hayatıma devam etmeliydim. Doktorun dediklerini aklımdan çıkarmalıydım.Hergece yastığa neden intihar etti diye yatmıcaktım. Çünkü artık buna inanmıyordum.Kendime İstanbul da yeni bir sayfa açıcaktım.
Herkese selam:) Aslında kurgum böyle değildi ama değiştirmek istedim. Çünkü bu kitapta acı, sevgi, mutluluk,arkadaşlık ve aşk gibi birçok kapsamlı konu işlenmesini istedim. İlk bölüm olarak biraz hüzünlü olabilir ama sizde mucizelere inanıyorsanız Serenin hayatındaki diğer olaylara tanıklık etmek için okuyun derim. Benden kısa bir not :İmkansız diye bir şey yoktur ve umut herzaman vardır. Hepiniz öpüldünüz :* :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLERİMDE SEN YOKTUN
Novela JuvenilBazı seyler var böyle eskiyor, eski kıyafetlerimiz hani.Bazen giyemeyeceğimiz kadar eskiyorlar atmaya kıyamıyoruz seviyoruz yinede.Yenisi güzel oluyor onu da seviyoruz ama eskisinden geçmek kolay olmuyor.İşte bir şeye alışmak,sevmek,kendine katmak b...