Multi; Kafede söylenen şarkı
Kahve makinesinin sesiyle uyukladığım ikili koltuktan doğruldum ve yine uykulu bir şekilde mutfağa ilerledim. Dün oldukça yorulmuştum. Sürekli ertelediğim valiz hazırlama işini halletmiştim ve oldukça unutkan olduğum için bugün tekrar gözden geçirmeyi düşünüyordum. Kahvemi ve sandviçimi bitirdikten sonra duş aldım. Kot hafif bol şortumu, beyaz, üzerinde renkli desenler olan tişörtümü giyip aynadan kendimi süzdüm. Güneş gözlüğüm ve çantamı da alıp dışarı çıktım. Temmuz ayının başlarındaydık ama hava olması gerektiğinden sıcaktı.
İstanbul sokaklarında, gözlerim vitrinlerde dolaşıyordum. Yaz boyunca İzmir'de olacağım için son olarak valizime bir şeyler ekleyebilir miyim diye düşünüyordum. Sonunda güzel bir mağazaya girdim ve şapka, gözlük, çanta vs. bir şeyler aldım.
Alışverişim bittikten ve sokakların tozunu iyice attıktan sonra eve geldiğimde saat üçe geliyordu. Akşam üzeri yola çıkacağım için bir iki saat kestirdim. Uyandığımda hemen üzerimi değiştirip valizlerimi aşağı indirip bagaja yerleştirdim. Yolda atıştırmalık bir şeyler alıp devam ettim. Yol boyu şarkılar dinleyip onlara eşlik ettim. Bir ses sanatçısı kadar olmasa da güzel bir sesim vardı.
Sonunda İzmir'e vardım ve teyzemin yolladığı konumdan yeni açtığı kafesini bulmaya çalıştım. Aslında pekte yeni sayılmazdı ama daha önce hiç gelmemiştim. Kafenin olduğu caddeye gelmiştim ama hangi sokakta olduğunu çıkaramamıştım. Aslında bana kalsa geldiğim gibi teyzemin evine giderdim ama illa kafeye gel seni bir göreyim konuşalım sonra eve gidersin diye tutturmuştu Zeynep Hanım.
Daha fazla kafeyi aramayı kestim ve sokakta tek başına yürüyen arkadan bile oldukça yakışıklı görünen sarışın bir çocuğa sormaya karar verdim."Pardon bakar mısın Mavi Kafe nerede biliyor musun?" "Öncelikle arabanla ayağımı ezmekten vazgeç ve o kafenin nerede olduğu hakkında bir fikrim yok. Gerçi olsa da söylemem" Söylediği şeyin üzerine kafamı camdan sarkıttım ve şu an ön sol tekerin altında olan ayağına baktım. Son söylediği alaycıl cümleden sonra ayağına dahada basmak istesem de arabayı geriye çektim ve hızlı bir şekilde konuşmaya başladım. "Ne demek ya bilsem de söylemem? Sen kimsin ki? Sen kendini ne zannediyorsun ya? Ukala." Bana ters ters baktıktan sonra sanki söylediklerimi hiç duymamış gibi yürümeye devam etti. Başımı tekrar içeriye soktum ve bir yandan çantamdaki telefonumu çıkartmaya çalışırken, bir yandan da hala söyleniyordum. "Şu ukalalığa şu ego yığınına bak ya birde bana bilsem de söylemem diyor. Hah sanki ben bulamam kafeyi." Telefonumda teyzemin adını bulunca söylenmeyi kestim ve hemen aradım.
"Alo. Özge neredesin sen, saatlerdir seni bekliyorum." diye söylenmeye başladı telefonun diğer ucundan. "Teyzecim ben kafeyi bulamadım da bizim market yazıyor oranın tam karşısındayım nereye dönmem gerekiyor?" O sokaktan sola dön sağ tarafta göreceksin. Kafenin önündeyim ben. Seni bekliyorum." Tamam teyzecim hemen geliyorum yolda karşılaştığım izbandut olmasa daha erken gelirdim ama..." "Ne diyorsun Özge?" "Yok bir şey teyzecim güneş kafama vurdu da. Neyse ben geliyorum." deyip telefonu kapattım. Aslında en başında teyzemi arayıp tarif etmesini isteyebilirdim ama kendim de bulabileceğimi düşünmüştüm.
Ahh kendimi Zeynep teyzemin annen baban napıyor? Okul nasıl gidiyor? Varmı bakalım birileri? gibi sorularına hazırlıyordum. Aslında teyzemi annemden daha çok seviyorum diyebilirdim çünkü çok anlayışlı birisidir ve annemden küçük olduğu için beni daha iyi anlar. Ve çok kafadır. Tabi çok soru sorma huyunu saymazsak...
...Sabah uyandığımda saat yediydi. Banyoya uğradıktan sonra mutfağa yöneldim ve ilk günden kahvaltı hazırlayıp teyzemin gözüne girme çabasındaydım. Buzdolabını açıp kahvaltılıkları çıkarırken dolabın epeyce dolu olduğunu farkettim. Teyzemin maddi durumu tıpkı bizimki gibi oldukça iyiydi. Aslında kafeyede pek ihtiyacı yoktu ama o böyle şeylerle uğraşmayı sevdiği için açmıştı. Dolapla uzun bakışmamın ardından masayı hazırladım ve çayları doldururken teyzemin mutfağa doğru geldiğini farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitti Rüya
Romance"Yalanlarla dolu bir dünyada yaşadıklarımız ne kadar gerçek olabilir ki?"