8. Bölüm

120 11 6
                                    

Multi: Bölüm Şarkısı
Taylor Swift- 22
"Günaydın masum güneşim... Günaydın kır çiçeğim..."
Güne bu güzel günaydın mesajıyla uyanınca mutlu olmamak elde olmadığı gibi, yeniden uyumak da mümkün değildi. Saat henüz çok erken olduğu için yatağıma ne kadar yayılırsam yayılayım, yapabildiğim tek şey boş bir tavana bakarak aptalca gülümsemekti.
Aşkın insanı ne denli sarhoş ettiğini iliklerime kadar hissedebiliyordum. Tarifi olmayan sonsuz bir yol... Ya da elmalı şekerin ağzında bıraktığı o muhteşem tadıyla birlikte bir yandan da bitmesini istememe isteği... Bunların hiçbiri aşkı anlatmaya tam olarak yetmiyordu. Öyle tarifsiz öyle doyumsuz bir duyguydu hissettiğim.
Yaşama sevinciyle dolup taşan yüreğim yeniden yataktan fırlayarak bir ilk yapmak üzere mutfağa doğru ilerletti beni. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlayacaktım. Sanırım bunu nasıl başardığımı ben bile anlayamıyordum. Bir yandan da acaba "Bende mi güzel bir mesajla cevap versem, yoksa cevap vermesim mi? Saçmalama kızım çocuk o kadar güzel hitaplarla yazmış sana olur mu öyle şey?" şeklinde düşüncelerimi geçiriyordum içimden. En sonundaysa kahvaltı yaptıktan sonra aramaya karar verdim.
Ben bu devlet sırrı düşüncelerime dalmışken kettlenin sesiyle irkildim. Bu yetmezmiş gibi bir de az önce benimde şaşırdığım cinsten teyzem "Oo Özge Hanım kahvaltı hazırlıyor. Hemde bu saatte. Hiç beklenmedik hareketler." diyerek gülümsedi.
"Çok haklısın teyzecim. Artık benimde bir ilki başarmam gerektiğini düşünerek bu kararı verdim." Sanki çok ciddi bir işi başarıyla tamamlamış ve övgülerimi alıyor gibiydim.
"Hadi bakalım. Güzel bir sofra hazırla da bu güneşli günün tadını çıkaralım."
Teyzemin de söylediği gibi hava güneşliydi ama yazın bitmesine de çok az kalmıştı. Temmuzun ortalarındaydık. Henüz bir buçuk ay vardı fakat bu benim için kısa bir süreydi.
"Tabi ki Zeynep Hanım." deyip ön dişlerim görünecek şekilde gülümsedim. Teyzemse banyoya doğru ilerledi.
Güzel bir aile tablosu oluşturmuştuk fakat Yalın ortalıklarda yoktu. Dün gece duyduğum bağırışlardan yola çıkarak, yine korku filmi izlediği için gece yarısına kadar uyumayıp uykusunu şimdi alıyordu. Bugünlük bir iyilik meleğine bürünerek onu uyandırmamaya karar verdim.
Makineden çıkardığım krepleri bir tabağa yerleştirerek bahçedeki masaya götürdüm. Hazırladığım tüm kahvaltılıkları da krep gibi masadaki yerlerine yerleştirerek göğsüm kabara kabara masaya baktım. Gerçekten de isteyince -acıkınca- her şeyi yapabileceğimi anladım.
Sandalyeme oturduğumda teyzem de masaya gelerek yerine oturdu. Ekmeğe uzanırken bir yandan da Yalın'ı sordu. Ben de az önceki tahminlerimi bu sefer kesin bir şekilde ona ilettim.
Artık soru cevap bölümünü atlayarak kahvaltımızı yapmaya koyulduk.
Bugün hava öylesine güzeldi ki, ne diğer yaz günleri kadar sıcak ne de soğuktu. Tatlı bir rüzgar saç tellerinizi özgürce hareket ettirirken, bir yandan da yanağınızı ve bütün bedeninizi usulca okşuyordu. Bende bu güzel havanın tadını çıkarmak için kahvaltıdan sonra sıcak çikolatamı alarak bahçedeki köşeme kuruldum. Tabiki Berk'i aramayı da ihmal etmedim.
"Alo" diye o hafif ağır sesiyle açtı telefonu.
"Günaydın" dedim sanki beni görüyormuş gibi güler yüzümle.
"Aslında günaydın demek için biraz geç oldu ama..."
"Aslına bakarsan bende erken kalktım ama kahvaltıdan sonra rahatça aramayı tercih ettim." dedim.
Telefon konuşması boyunca hafif gülümsemelerle konuşuyorduk. Bu sıcak sohbeti biraz daha sürdürüp birkaç saat sonra buluşmaya karar vererek telefonu kapattık.
...
"Gerçekten bunu yapacağımıza inanamıyorum."
"Bende gerçekten bunu küçükken hiç yapmadığına inanamıyorum."
"Aslında mahallenin bakkalından bir şeyler çalmaya çalışmıştım ama her seferinde beni yakalayıp babama götürürdü, birde üzerine güzel bir azar işitirdim."
"O zaman çok şanslısın bebeğim çünkü şu an karşında bahçeden üzüm çalma tecrübesi olan biri var." diyerek omuzlarını eliyle silkeleyip dudağını büzdü.
"Pekala. Bitirelim şu işi." dediğimdeyse kendimi bir seri katil ya da bir ajan gibi hissederek Berk'in yanına geçtim ve karşımızda duran bağa doğru yürümeye başladık. Asma yapraklarının arasında bir traktör vardı fakat etrafta kimseler yoktu. Berk'in arkasında başım eğik bir şekilde,"Umarım yakalanmayız." diye geçirdim aklımdan. Bunu sesli yapmış olacağım ki, Berk arkasını dönerek "Buda laf mı?" dercesine bir bakış attı bana.
Birkaç saniye daha ağaçların arkasında saklandıktan sonra "Kimse yok. Şimdi tam vakti." dedi. "Madem kimse yok neden fısıldayarak konuşuyoruz." dedim yine fısıldayarak. Berk de bana kanaat verdikten sonra da salkımlarda duran muhteşem güzellikteki üzümleri araklamaya başladık. Ne kadar bu fikrin hala tehlikeli olduğunu düşünsem de, hayatımda hiç bu kadar eğlenmemiştim. Bu mutlulukla yüzümde oluşan tebessümlerle Berk'e baktım. O da tıpkı benim gibi etrafa gülücükler saçıyordu fakat benden farklı olarak telaş yapmayıp yavaş hareket ediyordu. Hatta bir süre sonra üzümleri toplamayı bırakıp rahatça yemeye başladı. Bense ona uzun uzun bakıp aptalca gülümsediğimi farkedince hemen kendimi toparladım. Görmemiş olduğu için şükredecektim ki gözleri yerde, ağacın yapraklarıyla uğraşarak "Gördüm." dedi. "Neyi?" "Ah yapma şunu gerçektende yalan söylemeyi beceremiyorsun." deyip yüzündeki buseyi büyülttü. Bu utançla kafamı yere eğdim. Gözlerimi tekrar gözlerine çıkardığımdaysa, o camgöbeği gözleriyle bana bakıyordu. Öyle derin bakıyordu ki adeta gözlerinde boğulmuştum. Hayatımda hiç okyanus görmemiştim ama onun gözlerine baktığımda bilirdim ki okyanuslar nasıldır.
"Kim var orada?"
İşte tüm büyüyü bozan, bize doğru yürüyen amcanın bu kalın sesi oldu. Sesi duyduğum an kafamı o yöne çevirdim ve "Eyvah! Korktuğum başımıza geldi." dedim.
"Endişelenme. Şimdi gideriz." demesine rağmen hala üzümleri rahat rahat yemeye devam etti Berk. "Yahu sen ne rahat adamsın böyle. Amca gelip tüfeğiyle kıçımızı okutunca mı kaçmaya başlayacaksın." "Hahaha bu harikaymış." deyip ciddi ciddi gülmeye başladı. Amca bize doğru biraz daha ilerlediğindeyse Berk'in elinden tutup onu çekiştirmeye başladım. Hemen cebinden yediklerimizin karşılığı kadar bir para çıkararak yaprakların üzerine koydu. Amca bizi görünce "Gelin buraya yakalayacağım sizi."şeklinde bağırışlara başladı. Berk, "Çok sağol amca üzümler lezzetliymiş." dediğinde dahada hızlı koşmaya başladık. Bir yandan ise kahkahalar atıyorduk.
Biraz daha koştuktan sonra bir ağacın gölgesine uzanarak dinlenmeye başladık. "Yalın'la geçirdiğim dakikalar dışında hiç, hem bu kadar korkup hem de eğlenmemiştim."
"Yalın?" dedi. kaşlarını kaldırarak. "En yakın arkadaşım." "Şu sizin eve geldiğimde gördüğüm değişik tip mi?" dedi. Bunun üzerine kahkahayı basıp "Değişik tip. İyiymiş." diye sayıkladım. O da bana eşlik ederek hafifçe gülümsedi. Çimenlerde uzanmış gökyüzünü seyrediyorduk. Sanki tüm dünya sadece bizim etrafımızda dönüyor, bulutlar bizim için kendini saklıyor, tüm doğa güzelliğini bizim için ortalığa seriyordu. İşte kendimi bu kadar özel hissetmemin sebebiyse, bana tüm bu duyguları yaşatan sevilme duygusuydu. Tüm güzelliklerin anası sevmek ve sevilmek...
Bu muhteşem mavinin ,gökyüzünün, tadını çıkardıktan sonra tekrar Berk'e döndüm. Bir şeyler söylememi bekler gibiydi. Bende onun bu isteğini kırmayarak "Bana ilkleri yaşatıyorsun." dedim.
"Ne gibi?"
"Mesela ben hayatımda hiç kimseye bu kadar kısa sürede bu kadar güvenmemiştim, hiç kimseyle bir bağa girip üzüm çalmamıştım." Son cümleye söylerken ikimizde gözlerimiz gökyüzündeyken gülümsemiştik. "Ve hiç kimsenin gözlerinde içimdeki duyguları görmemiştim." dedim hala gökyüzüne bakarken. "Sence aynı duyguları mı hissediyoruz?" dedi bana bakarak. Bunun üzerine ona dönerek şaşırırcasına bakakaldım. Tam içimdeki hüzün nehrinde boğulacakken tekrar arkasına yaslanıp "Seninde bana ilkleri yaşattığını söylemek isterdim ama daha önce bir kızla daha üzüm çalmıştım." dedi ukalaca.
"Hadi ya kimmiş o kız?"
"Tanışmak ister misin?" diye sordu hala ibnece gülerek. "Tanışalım bakalım." dedim bir çırpıda. Sebebini bilmediğim bir şekilde söylediklerimle kahkahaları büyüyor, sinirlenmemden keyif alıyordu. Bense ona ters ters bakarak içimden bildiğim tüm küfürleri sayıklıyordum. Onun duymuyor olması dileğiyle...








Bitti RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin