2.Bölüm

240 18 4
                                    

İzmir'e geleli bir hafta olmuştu ve ilk geldiğimde karşılaştığım sinir çocuk dışında herşey gayet iyi gidiyordu. Hergün yeni yerleri geziyor, arada sahile gidiyor ve teyzeme yardım ediyordum. Birkaç gün daha burda kaldıktan sonra Datça'ya iki haftalığına tatile gidecektim.
Teyzem markete gitmişti ve bende televizyonla takılıyordum. Tabi herzaman olduğu gibi izlenilecek düzgün birşeyler yoktu. Yeterince canım sıkılıyordu ve beni eğlendirecek tek kişinin kim olduğunu biliyordum. Yalın.
Yalın benim çocukluk arkadaşım ve tek dostumdu. Ailelerimizde çok yakın arkadaş olduğu için çocukluğum onunla geçti. Beni herzaman eğlendirir ve keyfimi yerine getirirdi. Ayrıca oldukça yakışıklıydı da. Ona o gözle baktığımdan değilde, çaklıtım çok tatlıydı.
Hemen koşarak odamdan telefonumu aldım ve Yalın'ı aradım. Bir kez çaldıktan sonra açtı ve o hem erkeksi hem de çocuksu olan anlam veremediğim sesiyle "Kimsiniz?" dedi. "Tanımadın mı beni bebeğim?" "Sesinizden anladığım kadarıyla yıllar önce tanıştığım ve son zamanlarda beni arayıp sormayan, hayırsız arkadaşımsınız."
Şimdi öyle mi oldu Yalın Bey? Siz bizi arayıp sormazken biz triplere girmiyorduk ama." dediğimde konu açılmasın diye hemen eski moda bağladı.
"Ee naber çaklıtım?" "İyi valla çilekli pastam tatil iyi geldi. Sen neler yapıyorsun yokluğumda?" "Ne yapalım ya yuvarlanıp gidiyoruz." "Çok zorlanmıyorsundur." dedim ve bir kahkaha patlattım.
"Özge keşke şu an burda olsaydın ve kafanı kopartıp futbol oynayabilseydim." "Üzgünüm tatlım orda değilim ve bu da demek oluyorki sana istediğim kadar laf sokabilirim." dediğimde "Ve bu da demek oluyorki ben de seninle istediğim kadar dalga geçebilirim çünkü yanımda sürekli saçımı çekiştiren bir Özgecik yok." diye ekledi.
Kapının açıldığını duyunca Yalın'a veda edip hemen mutfağa ilerledim. Teyzem yorgun bir şekilde poşetleri mutfağa bırakırken bende poşetlerde neler olduğuna bakıyordum. Bir dondurma bulunca kaşığımı alıp tekrar eski yerime yerleştim. Birkaç dakika geçmeden teyzemin sesi kulaklarımda inledi.
"Özge hemen buraya gel ve bana yardım et aksi halde gün boyu evde oturmak zorunda kalırsın çünkü ev bu haldeyken dışarı çıkmana izin vermem." "Ama teyzecim ya ne güzel oturmuş dondurma yiyorum şurda. İş kaçmaz ya birazdan toplarız." "Dünde birazdan toplarız demiştin ve sabahta birazdan toplarız demiştin ve şimdide birazdan toplarız diyorsun. Farkında mısın tatlım ama sen her birazdan diyince daha da artıyor. O yüzden şimdi o totonu kaldırıp buraya geliyorsun."
İstemsizce yerimden kalkıp teyzeme yardım etmek üzere mutfağa gittim. Poşetlerdekileri yerleştirirken bir yandan da teyzemle sohbet ediyorduk. "Buraya da bayağı alıştın." diye lafa girdi teyzem. "Evet ya. Gelirken bu kadar güzel geçeceğini tahmin edememiştim." deyip gülümsedim. "Datça'da daha çok eğleneceğimden eminim ama." "Sahi şimdiden hazırlan bence son dakikaya bırakıp birşeyler unutma." "Evet şimdiden hazırlanalım teyzecim."
Datça'ya teyzemle birlikte gidecektik. Teyzemle çok eğleneceğimizden emindim ve o buraları benden daha iyi tanıdığı için her yeride gezecektik. Umarım hayal ettiğim gibi bir tatil olurdu.
...
Valizlerimi hazırlarken bir yandan da Yalın'la görüntülü konuşuyordum. Ben aradıktan sonra artık şu bizi unuttun inadını kırıp eskisi gibi her dakika konuşup mesajlaşan halimize geri dönmüştük. İki gün önceden valizimi hazırlamaya başladığım için oyalanarak hazırlıyordum. Tişörtlerimi katlarken Yalın'ın söylediği şeyle hemen tabletimin önüne oturup onu ağzım açık bir şekilde dinlemeye başladım.
"Yalın ben yanlış duymadım demi sen aşık oldum dedin." "Evet kankacım ya malesef bir kıza fena tutuldum." "Bunu hiçbir kızı takmayan ve aşka inanmayan arkadaşım Yalın mı söylüyor?" "Malesef" "İnanamıyorum" dedim yavaş yavaş şaşkınlığımın yerini merak alırken. "Kim bu kız, nasıl oldu, nerde tanıştınız ben tanıyo muyum çabuk anlat çabuk?" "Özge bir nefes al kızım" "Boşver sonra alırım hadi anlat sen." Oflayarak başladı anlatmaya.
"Şimdi ben herzamanki gibi parka gitmiştim bankta kendi kendime konuşuyordum. Sonra içimdeki ses dediki senin şu çocuklardan farkın ne? Tabi yakışıklı kaslı ve tatlı oluşumu saymazsak." "Lütfen şu egonu sessize alıp anlatmaya devam eder misin?" dedim memnuniyetsiz bir şekilde. "Hemen devam ediyorum. Sonra ayaklanıp kaydırağa doğru gittim. Tam bütün çocukları korkutup kaydırağın keyfini çıkarırken bir anda kaydırağın önünde beni öldürücekmiş gibi bakan bir kız belirdi. Tam çekilsene önümden eğleniyoruz şurda diyecekken, kaç yaşına gelmişsin utanmıyor musun çocukları ağlatıp burda oynamaya dedi. Yanında da az önce korkuttuğum çocuklardan hafif kumral düz saçlı bir erkek çocuk vardı." "Kız çok doğru söylemiş valla kankacım utanmıyor musun el kadar çocukları ağlatmaya hıı?" dedim hemen bende. "Bi sus da dinle. "Tamam tamam hadi anlat." "Tabi bende hemen kendimi korumaya geçip, benimde hakkım eğlenmek. Hem çocuklar çok oynamışlardı birazda ben oynayayım dedim ne var yani bunda diyince kız bir süre bana baktıktan sonra yaşlı teyzeler gibi tüh tüh yapıp gitti. Ama kız çok güzeldi Özge ve ben daha önce hiç kimsenin karşısında böyle küçük düşmemiştim." "Valla onu bunu bırakta sen bu kızı bir daha nerde göreceksin bu bir, görsende kız o halinden sonra senin suratına bakacak mı bu da iki."Yani o parka geldiklerine göre oraya yakın bir yerde oturuyordur belki görürüm ama ikinci sorun için malesef bir çözümüm yok." deyip ofladı.
Yalın'la biraz daha sohbet edip dalga geçtikten sonra valizimi hazırlamayı kestim ve kafeye gitmek üzere hazırlanan teyzemin yanına gidip benimde onunla kafeye gideceğimi söyledim. Sonra tekrar odama dönüp renkli bir tişört, altına da dizleri hafif yırtık buz mavisi bir jean giydim. Saçlarımı da açıp taradıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Teyzemle birlikte apartmandan çıkıp kafeye doğru yürümeye başladık. Teyzeme sana yardım etmek için geliyorum desemde aslında kafedeki pastaları yürütmek için gidiyordum. Kafeye vardığımızda öğle saatleri olduğu için sadece üç masa doluydu. Burası genelde akşamüstü ve hava kararınca dolu oluyordu.
Yine herzamanki gibi bar masasına oturup pastamı afiyetle yemeye başlamıştım. Teyzem de kasayı kontrol ediyordu. Pastam bittikten sonra teyzemin benim yaşlarımda güzel bir kızla konuştuğunu fark ettim. Teyzem onlara baktığımı fark edince bana döndü ve "Özgecim Yağmur'la tanışmak ister misin? Kafemin devamlı müşterilerindendir." dedi. Ben de Yağmur'a döndüm ve "Merhaba ben Özge" dedim. "Özge benim yeğenim oluyor." diyerek ekledi teyzem. Sonra Yağmur da yanıma oturdu ve sohbet etmeye başladık. İzmir'den okullarımızdan falan bahsettik. Bu kızı sevmiştim. Benim yaşlarımdaydı ve tam arkadaş olacak bir tipdi. Biraz daha konuştuktan sonra birlikte bir yerlere gitmeyi teklif etti. Ben de burda arkadaşım olmadığı ve oldukça da boş vaktim olduğu için kabul ettim. Eve gelip çantamı ve cüzdanımı aldım. Üzerimdekiler hem rahat hemde şık olduğu için üstümü değiştirme gereksinimi duymadım.
Yağmur'un arabasıyla ilk olarak bir AVM ye gittik. Sinemaya gideriz diye düşünmüştük. Bir romantik komedi filmine bilet aldık. Filmin başlamasına henüz biraz olduğu için bizde bir şeyler içmek için bir yere oturduk.
İçeceklerimizi içerken bir yandan da yarım kalan sohbetimize devam ediyorduk. "Ee Özgecim sevdin mi burayı?" "Evet çok sevdim. İstanbul'dan sonra burası cennet gibi geldi." Gülümsedi ve "Öyledir, cennet gibidir İzmir" dedi.
Filmin başlamasına beş dakika kala salona girip koltuğumuza yerleştik. Reklamlar bitip film başlayınca mısırlarımız ve film ile baş başa kaldık.
Film bittikten sonra sinemadan çıkıp birkaç mağazaya girdik. Ben bugünlerde çok fazla alışveriş yaptığım ve ihtiyacım olan birşey kalmadığı için birşeyler almadım. Yağmur ise birkaç kıyafet aldı. Ona seçim yaparken yardım ettikten sonra AVM den çıkıp bir parkın çimenlerine oturduk. Oldukça yorulmuştuk. Çimenlere uzanıp ağacın gölgesinde dinlenmeye başladık. Telefonumla birkaç fotoğrafımızı çektim daha sonra da Yağmur'un numarasını aldım.
Tekrar ayaklanıp arabayı park ettiğimiz yere doğru yürüdük. Yol boyu birlikte müzik dinleyip şarkı söyledik. Yağmur'u çok sevmiştim. Tıpkı benim gibi oldukça enerjikti. Kafeye vardığımızda Yağmur beni bırakıp evine döndü. Teyzem kafede yoktu. Sanırım mutfak için birşeyler almaya gitmişti. Ben de biraz daha kafede oturduktan sonra eve giderim diye düşünmüştüm. Bu sırada elime telefonumu aldım ve az önce Yağmur'la çektiğimiz fotoğraflardan birini Yalın'a yollayıp altınada 'güzel kız' yazdım. Bugünlerde çöpçatan olmuştum sanırım. Birkaç dakika geçmeden 'benim henüz adını bile bilmediğim bir kız arkadaşım var bi kere tmm mı?' yazdı. İstemsizce gülmeye başladım. Bu çocuk istemese bile çok komik olabiliyordu. Cevap olarak hunharca gülen emoji yolladıktan sonra teyzemin kafeye girdiğini fark ettim. "Teyzecim ben eve geçiyorum sana kolay gelsin" deyip bir yandan da ayaklandım. "Bekle Özge bende geleceğim şunları mutfağa bırakayım." Tamam dercesine kafamı salladım.
Eve gelip teyzemle kendimizi koltuklara attık. İkimizde yorulmuştuk. Tam ortamı bir sessizlik kapladığı an, teyzem "Tatile bir gün önceden mi gitsek acaba?" dedi. Aslında çok iyi bir fikir" diyerek gülümsedim bende. "E o zaman kalkıp hazırlanalım. Yarın sabah yola çıkarız." Hemen ayaklanıp odalarımıza koştuk. Tatile bir gün erken gitmek iyi olacaktı.

...

Teyzem sabah altı buçukta uyanıp kahvaltı hazırlamaya koyulmuştu. İkimiz için de kahvaltı oldukça önemli bir öğündü ve kahvaltı yapmadan yola çıkarsak henüz uykulu olabilirdik. Teyzem kahvaltı hazırlarken bense hala yatağımda kıvrılıyordum.

"Özge kahvaltı hazır" sesiyle ayaklanıp banyoya girdim. Kendime geldikten sonra mutfağa ilerledim. Masanın üzerinden kahvemi alıp ayakta yudumlamaya başladım. Tabaktaki poğaçaları görünce bir tane alıp kahvemle birlikte yemeye devam ettim. "Özgecim bu sandalyeleri biz oturalım diye yapmışlar demi tatlım?" Teyzemin söylediği şeyle birlikte ayakta yemek yediğimi farkedip sandalyeye oturdum. Sessizce yemeklerimizi yemeye başladık.

Kahvaltı bitince teyzem masayı toplarken bende aşağı inip valizleri yerleştirdim. Pijamayla dışarı çıkmanın verdiği utançla eve dönüp üstümü değiştirdim. Rahat olması için bir jean kot şort giyip üzerine de düz beyaz askılı bir tişört giydim. Saçımı topuz yapıp tam yuvarlak bir güneş gözlüğü taktım. Kapının önüne geldiğimde teyzem de hazırdı. Bir pantolon ve üzerine de şık bir gömlek giymişti. Aşağı inip koltuğuma yerleşmiştim. Teyzemse kalan son ufak tefek eşyaları yerleştiriyordu. İşi bittiğinde şoför koltuğuna yerleşti ve arabamı burada bırakıyor olmanın verdiği üzüntüsüyle yola çıktık.

Sonunda Datça'ya vardığımızda hemen arabadan inip rahat bir nefes aldım. Yol üç buçuk saat sürmüştü. Arabayı arada ben kullansam da ikimizin de üzerinde hafif bir yorgunluk vardı. Otele geldiğimizde hemen bikinimi giyip kendimi havuza atmak istiyordum çünkü hava çok sıcaktı. Öyle de yapmıştım. Hemen bikinimi giyip tekrar aşağı havuza indim. Teyzemse üzerindeki yorgunluğu atmak için biraz uyumayı tercih etmişti. Havuzda serinlerken bir yandan da yakışıklı erkek var mı diye etrafa bakınıyordum doğrusu. Ama henüz hiç görememiştim. Havuzdan çıkıp kenardaki şezlonklardan birine yerleştim. Otel çok büyük değildi ama oldukça güzeldi.
Yukarı çıktığımda teyzem uyanmıştı. Giyinip öğle yemeğine indik. Yemekleride oldukça lezzetliydi.
Otelde biraz daha eğlendikten sonra gezinmek için dışarı çıktık. Oldukça şirin, küçük dükkanlar vardı. Teyzem bize dondurma alırken tahtadan yapılan süs eşyalarının satıldığı bir mağazaya girdim. Etrafta bakınırken ağaç ev şeklinde çok güzel bir kutu buldum. Çok hoşuma gitmişti. Fiyatını sormak için birilerini aradığım sırada dükkanın içinde, arkası dönük bir şekilde oturmuş birşeylerle uğraşan birini gördüm. "Bakar mısınız bu ne..." Cümlemi tamamlamadan bana dönmüştü ve onun İzmir'e ilk geldiğim gün ayağını ezdiğim hayvan olduğunu farkettim. "Ne yani? Bu nasıl bir tesadüf ya?" dedim. O da benim gibi şaşırmışa benziyordu. "Sanırım buraya ayağımı ezdiğin için özür dilemeye geldin." dedi. Normalde filmlerde bu cümlenin sonunda bir de piç gülüşü olurdu ama sinir çocuk bunu ifadesiz bir şekilde söylemişti. "Ya sen ne ukala bir şeysin böyle?" dediğim sırada teyzemin yanımda olduğunu farkettim. "Özge ne oluyor?" dedi şaşkın bir şekilde. "Birşey yok teyzecim hadi biz gidelim."
Teyzem dışarı çıktıktan sonra arkamı dönüp ben de dışarı çıkacakken tekrar adını bilmediğim uyuz çocuğa dönüp "Bu nasıl boktan bir tesadüf anlamadım ama mümkünse bir daha karşılaşmayalım" diyerek tekrar arkamı dönüp dükkandan çıktım. Elimdeki çok beğendiğim kutuyu farkedince bir sinir krizi geçirerek tekrar içeri girip kutuyu sertçe önüne koydum ve hemen tekrar teyzemin yanına döndüm.
Burası küçük bir yerdi ve bu dükkanda bizim otelin çok uzağında değildi. Bu da demek oluyordu ki yine karşılaşacaktık ve bu da demek oluyordu ki anlamadığım bir şekilde beni sinirlendirmeye devam edecekti.
Teyzemle birlikte yürümeye devam ettiğimiz sırada "Kimdi o çocuk tanışıyor musunuz?" diye lafa girdi. "Hayır teyzecim ya nerden tanıyacağım." "Öyle olsun bakalım." dedi göndermeli bakışlarıyla. "Teyzee" "Tamam canım anladık tanışmıyorsunuz." "Öyle gülmeye devam edecek misin acaba? Hayır yani devam edeceksen bilelim de ona göre şimdiden sinirlenmeye başlayayım ben." "Yo gülmüyorum ki ben." dedi hala gülerken. İlerlemeye devam ederken bir yandan da hala söyleniyordum. "Teyze ama bak hala gülüyorsun. Teyzee...



Bitti RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin