Sabah banyodan gelen su sesleri yüzünden gözlerimi istemsizce açtım.İlk başta nerede olduğumu kavrayamadım.Gözlerimi oda da gezdirince Tao'nun odasında olduğumu geç anladım.
Gözlerim tekrar kapanmak isterken yatakta doğruldum.Üzerimde ki pikeyi ayaklarımla itekledim.Ve yere düşmesini sağladım.Sağ elimle saçlarımı kaşırken banyonun kapısı açıldı.
İlk önce gözlerimi irice açtım.Sonra sessizce yutkundum.Belinde toprak rengine yakın bir havlu vardı.Küçük havluyla da saçlarını kuruluyordu.
Kasları abartılacak kadar değildi.Kendi vücutuna uygundu.Yüzünde ki ifade soğuk ve mesafeli olmasına rağmen mükemmellik görüntüsünü tamamlıyordu.
"Hiç uyanmayacaksın sanmıştım." diye homurdandı.Göğsünden karnına doğru inen su damlacıkları dikkatimi fazlasıyla dağıtıyordu.
"Acaba havluyu indirsem böyle bakmaya devam eder misin?" diye alayla sordu tek kaşını kaldırarak.Yanaklarımın üzerine tüm kanın hücüm ettiğini hissettim.
Utanarak kafamı eğerken gülme sesini işittim.Bakışlarımı ona çevirirken hala gülüyordu.
Gözleri hafiften kısılıyor,inci gibi beyaz dişleri ortaya tam olarak çıkıyordu.Ve bu görüntü içimi eritmeye yetiyordu.
"Şeyy..." diye mırıldandım.Açıkçası şuan ne söyleyeceği mi karşımda ki görüntü engelliyordu.
"Günaydın."dedim mantığımı bulup.
Bana bakıp tekrar güldükten sonra giysi odasına girdi.Sanırım ben buradayken üstünü giyinecekti.Bu gerçek tüm vücutumu kızartmaya yetmişti.
Yataktan kalkıp odanın kapısını açmak için hamle yaptım.Fakat açılmamıştı.Tekrar denediğimde yine açılmamıştı.
"Kilitli." dedi Tao'nun sesi.Arkamı dönüp ona baktım.Üstünde sadece diz kapağının biraz üstünde kiremit rengi şort vardı.Ve fermuar yerinin düğmelerini kapatıyordu.
"Açar mısın?" diye sordum bakışlarımı yine kaçırırken.Neden aldığım nefes ciğerlerime yetmiyor ki?
"Eşofman altını giy." diye emir verdi.Gözlerimi devirdim.
"Fazla sıcak." diye mırıldandım.Ve bana inanması için ona baktım.
"Bana öyle bakmasaydın sıcaklamazdın."diye alayla söylendi yamuk ağız sırıtırken.Kaşlarımı çattım.Ona baktığım için sıcaklamadım.
" Kapıyı aç."dedim sıkılgan sesimle.
Tek kaşını kaldırarak "İnkâr etmiyorsun?"diye sordu şüpheci sesle.
"İnkâr etsemde etmesemde kendi düşüncene inanaca..." cümlemi yarıda kesip kaşlarını çattı."Haklısın.Söylediğin hiç bir şeyin benim için önemi yok. Anahtar çekmecenin üzerinde." dedi soğuk bakışları ve sesiyle.
Göğsümün sol yanı acımıştı.Hiç bir önemim yoktu onun için.Bu gerçeği biliyordum ama sesli bir şekilde söylemesi yine de acıtmıştı.
El değmemiş duygularıma değiyordu.En derin ve yoğun yerlerime...Bana karşı kurduğu her cümle,her soğuk bakışı; her şeyi paramparça ediyordu.
Gözlerim taşmak üzere olan barajı andırırken çekmecenin üzerinden anahtarı alıp kapıyı açtım.Ona bakmadan açtığım kapıyı kapattım.Gözlerimden akan bir kaç yaş yanaklarımı ıslatmıştı.Elimin tersiyle o yaşları sildim.
Dün Tao'nun dediği banyoya doğru yürüdüm.Elimi yüzümü yıkasam iyi olurdum.
Banyoya girince kapıyı kilitledim.Lavobaya yönelip suyu açtım.Ellerimi suyun altına koyup avuçlarımın dolmasını sağladım.Yüzümü yıkadıktan sonra ayna da kendime baktım.Ve gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET
FantasyRian'ı daha önce hiç böyle görmemiştim.Kalbinde ki acı yüzüne vurmuştu,ağlıyordu.Hiç onu ağlarken görmemiştim,hatta onu acı çekerken görmemiştim.Özellikle bir erkek için.Jack'e yalvarıyordu.Jack karşındakinin kadın olduğunu görmeksizin Rian'a vuruyo...