Araba büyük bir evin önünde durunca Tao arabadan hızla indi.Ben de onu taklit edip hızla indim.Ve arabanın geldiği topraklı yoldan koşmaya başladım.
Arkamdan hepsi bağırsa da hiç birini umursamadım.Neden aydınlıkta bu kadar canım yanıyor ki?Hiç karanlıktan çıkmadığım için mi? Kimin canı aydınlıkta yanar?
Gerçek işte.Annem yok.Ne için üzülüyorum?Onun bu kadar soğuk konuşmasına mı? Yoksa dediklerine mi?
Ya da beni umursamamasına mı?Rian'ın ve annesinin üzülmesini istemiyorum.Yoksa Mi Ho umrumda bile değil.
Bu cümlelere benzer bir çok cümle duymuştum.Hatta daha ağırlarını.Ama hiç bu kadar canım acımamıştı.Gerçekler kalbimi daha önce kırmamıştı.İzin vermemiştim buna.Tao da neden öyle olmuyordu?O karanlıkta,kimsenin bilmediği yerde yaşayan Mi Ho bu cümlelere ağlamıştı.Bu cümlelerden daha ağır cümleler duyduğu halde ağlamayan Mi Ho ağlamıştı.
Ağzımdan istemsizce bir hıçkırık kaçarken ağladığımı geç anladım.Koştuğum yolda durdum.Dizlerimin üzerine düştüm.Ellerimle yerden destek alırken saçlarım yüzümü kapattı.Sanırım sadece bu cümlelere karanlıkta ki Mi Ho ağlamamıştı.Bende ağlamıştım.
Siyah gökyüzünün üstünde zıttı rengi olan beyaz bir şimşek belirdi.Daha sonra yağmur yağdı.Sol elimin tersiyle yanaklarımda bulunan yaşı elimin tersiyle sildim.
Her ağladığım da böyle olur zaten.Benimle birlikte gökyüzü de ağlardı.
Gözlerimin önünde beyaz bir spor ayakkabı gördüm.Bu ayakkabıları biliyorum.Tao'nun bu gece giydiği ayakkabılardı.Onun yüzünü görmek istemediğim için başımı kaldırmadım.Hatta kafamı biraz daha eğdim.Saçlarım iyice yüzümü kapatmıştı.Ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtı.
Ona ağlarken gözükmek istemiyorum.Onun karşısında bu kadar güçsüz olamam.Beni yerle bir eden adamın önünde olmaz bu.
O da benim gibi dizlerinin üzerine çöktü.Bir anda yüzümü kapatan saçlarım geriye doğru gitti.Ve orada kaldı.Diğer elini çenemin altına yerleştirdi ve başımı kendi yüzüne çevirdi.
Gözlerine bakarken ona karşı cümlelerimin olduğunu biliyordum daha sonra o cümlelerin hepsi gitmişti.Kendimi aniden duran deniz gibi hissediyorum.Yada ölü deniz gibi.Dalgasız.Hiç bir canlılığı olmayan.
İlk kez gözlerinde duygu olduğunu gördüm.Ve bu beni daha fazla parçalara böldü
Acıma.
Gözlerimi kaçırdım.Şuan duygusuz baksa daha iyi olurdu benim için.Onun bana acımasını istemiyorum.Kimsenin acımasını istemiyorum.Hıçkırıklarım durup iç çekişlere dönmüşken tekrardan yanağımdan sıcak bir şeyin aktığını fark ettim.Elimi götürüp sileceğim sırada benden önce davranıp sildi.
Nutkum tutulmuş gibi ona baktım.Canını yakan birinin dokunuşu nasıl huzur verebilir ki?
Gözlerimizin içine bakarken acıma duygusunun olmadığını gördüm.Bu beni rahatlatmıştı.
Hiç bir şey söylemeden saçlarımda ki elini sırtıma koydu.Ben daha ne olduğunu kavrayamadan beni kucağına alıp,ayağa kalktı.
"İndir beni." dedim ağlamaktan dolayı çıkan çatallı sesimle.Yüzünü bana çevirip"Bence sen ağlamamalısın."dedi alayla karışık sesle.Dediğimi umursamamıştı.Evin olduğu patika yoldan yürümeye devam etti.
Kırazmış burun.Kırazmış yanaklar ve ağladığım için mavi gözlerimin yeşile yakın bir kötü renge dönüşmesi.Evet kesinlikle ağlamamalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET
FantasyRian'ı daha önce hiç böyle görmemiştim.Kalbinde ki acı yüzüne vurmuştu,ağlıyordu.Hiç onu ağlarken görmemiştim,hatta onu acı çekerken görmemiştim.Özellikle bir erkek için.Jack'e yalvarıyordu.Jack karşındakinin kadın olduğunu görmeksizin Rian'a vuruyo...