Rüya

133 14 16
                                    

Üçüncü gün,aynı rüyayı gördüğüm üçüncü gün... Beyaz kıvırcık saçlı bir kadın,gözlerinin altı kırış kırış, koyu yeşil üstünde '3' yazan bir ceket giymiş, nefes nefese bütün hızıyla bana doğru koşuyor. Hafif ölü gibi insanlar her yerde, robot gibi birbirinin aynısı hareketleri yapıyorlar, gülümsemek bir yana en ufak bir mimik bile yapmıyorlardı. Sokak koridor karışımı bir yerdeyiz;simsiyah kaldırım gibi yerler, binalar,ağaçlar,hatta insan dışındaki canlılar hiç birine rastlamak mümkün değildi,sadece düz, sıkıcı, üstünde turuncu arma ile '3' yazan bir grafiti. Üç mü, ne anlamı var 'üç' sayısının? Bunu oturup düşünmek istiyorum ancak vakit yok.Duvarlar gittikçe küçülüyor, yaklaşık dört dakika sonra duvarlar insanları ezerek öldürecek. Ürperiyorum,tek çıkış sağa veya sola dönüş. 'Ne fark var ki?' diye çığlık atıyorum,yarı robot yarı insanlardan (!) cevap gelmiyor,gelemez;hiç birinin gerçekten düşünebileceğini sanmıyorum. Bana doğru koşan kıvırcık beyaz saçlı,yılan gibi ince dudaklı kadın dışında. Yaşlı bir kadın en az seksen yaşındadır,ama sekiz yaşındaki bir çocuk gibi çevik ve hareketli. Yanıma yaklaşıp bütün gücüyle 'Sakın sola dönme!' diye bağırıyor. Nedenini sormadan üstünde '8893' yazan sağa çıkışa doğru koşuyorum ve uyanıyorum,her seferinde aynı yerde,aynı şekilde uyanıyorum. Gri boş ev duvarını süzüyorum,boğucu derecede sıkıcı,gereksiz derecede iğrenç ama hatıralarla dolu. Çoğu hatıram Tura'yla,hayattaki tek varlığımla alakalı.Tura'nın kulaklarının arasını hafifçe okşuyorum, siyah tüyleri odaya vuran cılız ışıkta parlıyor.Işığın cılız olması oldukça normal,evde sadece bir tane pencere var,ev dediğime de bakmayın tek odalı,küçük bir yer. Normal bir ailesiz evi. Ailesizler toplumun en değersiz insanlarıdır,hatta çoğu kişi bize 'insan' kavramını bile yakıştıramaz, pislikmiş gibi davranır, ben şanslı olanlardanım tek odalı da olsa eve pek benzemese de ev olarak adlandırabileceğim bir yer var. Tek güzel eşyam: küçük,kenarları altın işlemeli bir ayna. Pahalı bir şey değil,zaten pahalı olamaz, para ve ailesizlerin eşya almasına izin veren mağaza yok.Ailesizlerin favori ve tek mobilyacısı 'tümsek' ten bulmuştum. Tümsek adının tersine bir çukur,her ay insanlar eski,hoşlarına gitmeyen mobilyaları biz ailesizlerin alması için oraya atarlar. İnsan doludur tümsek sürekli, binlerce ailesiz vardır her gün orada.Bulmasını bilene mükemmel eşyalar vardır,altın işlemeli aynalar, ceviz ağacından yapılma yataklar,hatta -eğer çok şanlıysanız- televizyon bile bulabilirsiniz. Zaten en değerli varlığım sırnaşık köpeğim Tura'yı da orada bulmuştum.Soğuk bir kış günü bir battaniye bulabilme amacıyla Tümsek'e gitmiştim,hafif ama acılı bir uluma,ardından da yüzümü yalayan bir köpek,neden yaptım bilmiyorum ama eve getirdim onu o gün bugündür yanımda.Hava yavaş  yavaş  ağarmaya başladı.Ailesizlerin tek çalışabileceği yer bir hasır sepet yapım fabrikasıydı,oraya ulaşmak için iki yol vardı: mezarlıkların önünden geçen kısa patika ve güvenli ancak oldukça uzun bir asfalt. Asfalttan yürüyordu fabrikada çalışan ailesizler. Budalalar,bir ailesizi kim ne yapsın ki? Korkaklar mezarlıktan bile korkuyorlardı,çoğu ailesizden iğreniyorum,korkak,düşünemeyen,cıvık, madde bağımlısı ailesizleri sevmem için tek bir neden bile yok,beyinlerini çalıştırmak yerine ağızlarını çalıştırmaktan çok hoşlanıyorlar. Pek uyumlu biri olduğum söylenemez,kötü biri değilim sadece budala insanlardan nefret ediyorum,zaten hem fiziksel hem de düşünce tarzı yönünden pek ailesizlere benzediğim söylenemez.Sarı saçlarım ve yeşil gözlerimle daha çok 'Çağdaş'lara benziyorum. Çağdaş'lar egoist ve ilgi meraklısı kimseler bence çağdaş değiller zaten,sadece sarışın ve dünya güzelleri oldukları için Çağdaş olarak adlandırılıyorlar.  Toplam üç ayrım var sadece: 'Ailesiz' 'Uyumlu' ve 'Çağdaş'. Yürümeye devam ediyorum,düşüncelerimden sıyrılıp.Mezarlık... En sevdiğim yer... Tek başıma kalabildiğim düşüncelerimle boğuşabildiğim tek yer... Birden binalar ve canlılar kayboluyor. Tek canlılık faaliyeti gösterenler Tura ile benim. Duvarlar,turuncu '3' yazan bir arma,kıvırcık beyaz saçlı,yılan dudaklı,yeşil ceketli kadın.Duvarlar insanları öldürmek için aradaki boşluğu küçültüyor,yine aynı rüyadayım.Yaşlı kadın yanıma geliyor,gülümsüyorum. Ne diyeceğini ezbere biliyorum:'Sakın sola dönme!' diye bağıracak. Kadın yanıma geliyor: 'Senin hayati bir karar vermen gerekli ancak çabuk ol,hemen ölmeni istemem.'...


ÜçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin