Yere düşmenin boşluğunu hissettim bir kaç saniyeliğine 'Düşüyorum' diye fısıldadım 'Hayır düşmüyorsun,seni tutuyorum' diye fısıldadı kasıntı. Gözlerimi açtım, gerçekten düşmüyordum sadece sekiz yüz metrelik bir uçurumun kıyısında, çalışan bir dönme dolapta sallanıyordum,derin bir nefes aldım ardından kendimi pembe eyerli atın turuncu toynağına tutunarak yukarı geçtim,'Seni tuttuğum için teşekkür etmeyecek misin? diye bağırdı kasıntı, 'Gerek olduğunu düşünmüyorum'. Eğitmenimiz iki atın arasına geçti 'Ooo, siz ezikler ilk seviyeyi ölmeden geçebilmişsiniz, tebrik ederim. Özellikle sen 'Kasıntı'.Şimdi şu tepeye atlayın da sizi sizin gibi gereksiz olan yatakhanenize götüreyim, çömezler beni üçler kadar iğrendiriyorsunuz...' Karşıya baktım,ancak dönme dolabın aşırı hızından dolayı bırakın tepeyi, kendinizi görmeniz bile imkansızdı. Kahkaha attım,normalde gülen bir insan değilim ancak gerilim sinirlerimi bozmuştu. Pembe eyeri bırakıp dönme dolabın küçük yeşil boşluklarına atladım, bir iki saniye etrafa bakındım ve hiç düşünmeden uçurumun karşısında kalan yere atladım, orasının mükemmel (!) eğitmenimizin söylediği tepe olduğunu düşünmüyordum ancak atladım çünkü başka şansım yoktu, atlar atlamaz ilk farkettiğim havada süzülmenin aslında yürümekten pek farkı olmadığı idi. Biz ailesizler uçamadığımız için uçmayı olağanüstü bir şey olarak görürüz,ama belki Çağdaşlar uçabiliyordur,emin değilim. Bir saniye sonra çimenlerin yumuşaklığını hissettim, ardından Laçin geldi yanıma koşarak. Ayağa kalktığım anda üstüme atladı, Laçin kilolu bir kız sayılmazdı ama ben de kilolu biri değilim, anında çimlerin yumuşaklığını tekrar hissettim. Güldü Laçin, gamzelerini çıkara çıkara. Gülünecek bir şey görmüyordum ama kendini kötü hissetmesin diye bende yalancıktan gülümsedim. 'Seni göremeyince çok korkmuştum,ölmemeye çalış tavsiyesini ikimizde iyi dinlemişiz sanırım' diye cırlayıp yine kocaman bir kahkaha attı, neden bilmiyordum ama onu sebepsizce çok seviyordum,kendimden bile çok...Ondan nefret etmem gerekirken onu çok seviyordum, bu kimsenin öğrenmemesi gereken bir zayıflığımdı,büyük bir zaafımdı,kimsenin asla öğrenmemesi gereken bir zaaf... Gülümsedim ama yalancıktan değil,gerçekten... Eğitmenimiz geldi 'Güzelim, kurtulmasaydın yakardım buraları' dedi ve kibirli bir kahkaha attı,yapmacık bakışlar,Laçin'i gerçekten seviyormuş gibi davranması,ondan faydalanmak istediğiniz az çok anlatan gözleri ve en kötüsü de Laçin'in ona gerçekten büyük bir sevgi duyması... Laçin için üzülmüştüm,onun adına surat asmak istiyor aynı zamanda da eğitmenimizin yapmacık davranışları üzerine sırıtmak istiyordum sonuç olarak hiç bir şey yapmadım ve onları arkalarından takip ettim,Kasıntı da hemen arkamızdaydı. Kasıntı'nın ne yaptığı umurumda değildi sadece benim onu öldürmeme gerek kalmadan kendisinin ölmesini istiyordum. Bu oyundan sadece bir kişi sağ çıkacaksa bu Laçin olacaktı,tek insan arkadaşım olacaktı... Eğitmenimiz bir süre sonra Laçin'i hafifçe kendinden uzaklaştırıp,eski iğrenç sesine dönüp konuşmaya başladı. 'Bir kaç saniye sonra ''Bir Eğitim Binası'na'' gireceğiz, orada üçünüz kalacaksınız yani Mükemmel Laçin'im ve siz iki ezik.Oradaki davranışlarınıza dikkat etseniz sizin adınıza iyi olur,böyle sıkıcı bir biçimde ölmenizi izlemek berbat oluyor çünkü'. Çirkin ve kibirli bir şekilde güldü,sonra bütün gücüyle 'Beni takip edin' diye bağırdı. Tüylerim diken diken oldu ama yinede sesimi çıkartmadım,burayı seviyordum en azından buradaki insanlar düşünebiliyordu.Sarı,güneş sarısı, bir binaya girdik. Pencereleri yoktu sadece sapsarı duvarlardan oluşmuştu.İçeri girdik,içerisi '3' yazan duvarlarla doluydu, her zamanki gibi. Mavi duvarlar '3'ler hepsi artık günlük hayatımın bir parçası olmuş gibiydi, yüzyıllardır burada gibiydim.Yerler ahşaptı,ilk defa malzemeyi kaliteli yapmışlardı, paraya kıymışlardı. Üç tane oda vardı sadece içeride,hepimizin özel odası olacak diye seviniyordum,evimizde sadece tek oda olduğu için asla özel odam olmamıştı,olamazdı çünkü ben ailesizdim,Çağdaşlar'da kendine özel en az üç tane odası olmayanlar dışlanıyor,kınanıyorlardı. Odanın birine girdik,odada üç tane yatak üç tane dolap vardı sadece,üzülmüştüm kendime özel odam yoktu,asla da olmayacaktı. Eğitmenimiz düşüncelerimi okudu sanki 'N'oldu biricik ailesiz kızı Hera,kendine özel odan olacağını,özel biri olabileceğini falan mı sandın? Sende buradaki herkes gibi iğrenç ve gereksiz bir insansın. Laçin'im dışında...' Laçin'im mi,komik kahkaha atmamak için dudağımı ısırdım,içinde bulundukları durum iğrenç ve gülünçtü ama bir şey demedim,diyemezdim,gülmekten konuşabileceğimi sanmıyorum ağzımı açarsam. Eğitmenimiz sesini yine sertleştirdi:'Buraya ampul denilir, nedenini merak etmeyin bücürler,şuandan itibaren serbestsiniz ve bina dışına çıkmanız katiyen yasak. Laçin yarına kadar ölmemeye çalış güzelim' dedi,Laçin kıkırdadı ve eğitmenimiz sert adımlarla dışarı çıktı. Kasıntı'nın yanına gittim,karnına dirsek attım ve 'Tura'yı nasıl alacağım' diye sert ve iğrenç bir sesle ona sordum. 'Her ampulun bir zayıf noktası vardır,oradan ampulu çatlatıp dışarı çıkacağız ve ses tonunu düzelt, hoş değilsin' dedi. Laçin 'Ben duşa giriyorum,ölmemeye çalışın' dedi ve kıkırdayıp duşun olduğu özel bölmeye gitti.'Hadi gidelim' diye fısıldadı Kasıntı. Onu arkasından takip ettim,bir sürü dar koridorlardan geçtik,havalandırma borusuna ulaştık. Elinden çıkardığı ceviz kabuğu parçasıyla küçük çivi parçasını çıkardı,havalandırmanın kapağını çıkardı,içeride motor yoktu sadece boş borular... 'Biraz sıkışacağız' dedi Kasıntı.Dar alan,dar alan,en çok korktuğum şey,dar alan,yapamam hayır, dar alan,korkuyorum,oraya gireceğime ölürüm daha iyi,peki ama Tura ona nolacak? Düşünmeden gri dar boruların içinde yürümeye başladım,gözlerimden yaşlar aka aka... İlk gittiğimiz yere vardık, Kasıntı yolu ezberlemiş gibi hareket ediyordu,Tura'yı aldım ve borulara koştura koştura geri döndüm tam boruya girecektim ki arkamdan biri 'BİR,SEN BURADA NE YAPIYORSUN?' diye bağırdı,korktum. Kasıntı öne çıktı ve 'Bu Hera' dedi. Adam bir anda yumuşadı ve 'Sen kazanmalısın Hera sonuna kadar arkandayım' diye seslendi ardından yanıma gelip 'Bir şeye ihtiyacın olursa bana ulaş Efendimiz Hera'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç
RandomÜç,üst üste görülen üç rüya,üç yazı dolu duvarlar. 'Üç ne?' diye soruyorum,arkamdan bir ses bağırıyor 'Sana ne,sen kendi işinle ilgilensene.'