Sakinleşmeye çalışıyorum,pek sakin biri olduğum söylenemez. . İçeri girmek için bir hamle yapıyorum,Elliot kolumu çekiyor ve tırnaklarını batırıyor. Sanki derin bir uykudan büyük bir sarsıntı ile uyanmış gibi titriyorum, korkuyorum ve koşarak uzaklaşıyorum. Elliot kolumdan çekiyor,büyükçe beyaz bir alana giriyoruz tekdüzelik akıyor her santimden. Beyaz kıyafetli insanlar,büyük gökyüzüne açılan pencereler, her pencerenin yanında kahverengi *turuncu da olabilir emin değilim* saksılı yeşil bodur bitkiler,gri metal tabldotlar,gri üstü cam,yemek verilen yerler,yarı robot yarı insanlar... Hüzün ve umutsuzluk kokuyor yemekhane,yemek kokması gerekirkene. Pencerinin yanında beyaz sandalyeye oturuyorum,gökyüzüne bakıyorum,bulutlara,güneşe,bir ışık ararcasına yardım istercesine bakıyorum,bulamıyorum,bulamayacağım da. Elliot elinde tepe tepe fasulye dolu olan bir tabldot ile geliyor,önüme koyuyor,nazik olmayan bir biçimde ittiriyorum tabldotu. Laçin'i düşünüyorum,Tura'yı hatta Kasıntı'yı. Özledim,eskisi gibi güçlü olmayı özledim sanırım. Buradan kurtulmam gerekiyor,burası güçlenmek için değil burası kendi düşüncelerinizde boğulmak için,burası ruhunuzu öldürmek için... Elliot'a dönüyorum 'Buradan nasıl çıkacağız?' diye fısıldıyorum. Uzun süre gülüyor, 'Buradan çıkış yok'. Her zaman bir yol vardır,her zaman diye kendimi avutmaya çalışıyorum. 'Hadi' diye sesleniyorum Elliot'a buradan yarına kadar çıkmamız gerekiyor. Elliot'u geride bırakamam, o benim buraya katlanabilmemim tek nedeni. Önden yürüyorum,merdiven çıkıyoruz epey bi'. 'Nereye gidiyoruz?' diye homurdanıyor,içimden 'Sana ne' demek geliyor ama susuyorum.Açıkcası nereye gittiğimizi bende bilmiyorum,kafama göre hareket ediyorum çatıya çıkmak istiyorum,yanlız kalıp plan yapabileceğimiz bir yer bulmak istiyorum. Hafif hafif tahta merdivenlerden çıkıyorum, Elliot'un attığı her adımda eski merdivenler feryat ediyor. Sürekli bitmek bilmez merdivenleri çıkıyoruz yaklaşık dört dakika sonra merdivenler bitiyor,eski eşyalar ve örümcek ağlarıyla dolu, tek, küçük, yuvarlak pencereli bir tahta odaya ulaşıyoruz. Etrafa bakınıyorum, Elliot arkamdan geliyor, sinirli bir bakış atıyor ve 'Bunca merdiveni niye çıktık?' Diye bağırıyor, anlık bir tepkiyle iki kaşının arasına tekme atıyorum, minyon biri olabilirim ama Elliot benden çok daha kısa. Sendeliyor, arkaya eski kitaplığın üstüne düşüyor, kitaplık olduğu yerde çok hızlı bir şekilde dönmeye başlıyor. 'Kapı bir kitaplıkmış, tek geçit. Elliot sana tekme attığımda doğru yere düştüğün için çok teşekkür ederim' diye cırlıyorum. Elliot'u çekiyorum, karşımda eski zerafetinden iz kalmayacak kadar dayak yemiş bir Laçin duruyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç
RandomÜç,üst üste görülen üç rüya,üç yazı dolu duvarlar. 'Üç ne?' diye soruyorum,arkamdan bir ses bağırıyor 'Sana ne,sen kendi işinle ilgilensene.'