Bütün vücudum ürperdi bir anda. Bütün tüylerimi hissettim teker teker. Elimden geldiğince sakin bir şekilde arkama dönmeye çalıştım ve 'Efendimiz mi?' diye kekeledim. Arkamdaki adamın yüzü bir anda korku ve endişe ile doldu,yüz hatları duygularını saklamasına engel olup ona ihanet etti. Kasıntı bir anda kolumu tuttu,yüzüne baktım ve hışımla kolumu çektim ve 'Efendimiz derken neyi kastediyorsun?' diye bağırdım bütün gücümle. Adam geriye çekildi sanki adam öldürmüş gibi bir yüzle Kasıntı'ya bakıyordu. Kasıntı kolumu sıktı ve beni havalandırma borusunun içine soktu arkamdan onun da geldiğine dair sesler duyuyordum. Tura da benim gibi endişelenmiş,korkuyla sırtıma tırmanmıştı. Giderken bana büyük acılar çektiren boru şuan beni sakinleştiriyordu. Binaya geldiğimizi anlayınca derin bir nefes aldım, kapağı usulca ittim ve duraksamadan aşağı atladım. Kasıntı'nın kolunu sıktım 'Efendimiz derken neyi kastediyordu,beni nereden tanıyor?' diye tısladım kulağına. Kolunu bir atarla çekti 'Ne bileyim ben' diyerek söylene söylene uzaklaştı. Yürümeye başladım, odaya nasıl ulaşacağım hakkında gram fikrim yoktu. Bir süre sonra dinlenmek için yere çöktüm. Beni yoran yürümek değildi,düşüncelerimdi. Tura'yı kucağıma aldım,tişörtümü koklattım ve tekrar yere saldım,koku ile odanın yerini bulabilirdi sonuçta. Önden yürümeye başladı hızla Tura. Yaklaşık üç dakika içinde tekrar odadaydık ancak o üç dakika bana üç yüz yıl gibi gelmişti. Odaya girdiğim anda ilk gördüğüm Laçin idi. Tura da benim gibi sebepsizce Laçin'i çok seviyordu, görür görmez kucağına atladı ve elbisesini mahvetti ama Laçin kızmadı, gamzelerini çıkara çıkara güldü ve bana endişeli bir bakış attı.
'Neredeydin,seni çok merak ettim... Beni merakta bırakmak hoşuna gidiyor sanırım.' dedi sona doğru sesini incelterek. Gülümseye çalıştım, ona hesap vermek istemiyordum, neden bilmiyorum sadece istemiyordum. Konuyu dağıtabilecek bir şeyler aradım gözlerimle. Elbisesi dikkatimi çekti, kadife idi zor bulunur cinsten, siyah kadife elbisesi saçlarıyla ve ten rengiyle bir zıtlık oluşturuyordu ancak güzelliği uyumsuz kombinine rağmen göz alıyordu. Gözlerini belirginleştirmiş dudağını da renklendirmişti. Sanırım dudağına sürdüğü şeye ruj deniyor daha önce hiç kullanmamıştım. Ailesizlerin güzel olması bile yasak çünkü. 'Nereye gidiyorsun?' dedim ses tonumu düzeltmeye çalışarak. 'Eğitmenimizin yanına,akşam yemeyi yiyeceğiz beraber' diye sırıttı Laçin. Oraya gitmesini istemiyordum özellikle tek başına ancak kendi dertlerim ile o kadar meşguldüm ki sadece 'İyi eğlenceler,çok güzel görünüyorsun' diye homurdanabildim. Laçin yanağıma ufak bir öpücük kondurup zarif adımlarla odadan çıktı. Zarif olmak benim asla yapamayacağım ama umurumda olmayan bir şey. Kendimi yatağa attıp boş,üç sembollü duvarlara baktım. Beynimde hala adamın sesi yankılanıyordu: 'Efendimiz Hera'. Gözlerimi kapattım, uykuya daldığımı,soluksuz bir uyku çektiğimi hayal ettim,bir süre sonra zaten uykuya daldım. Yüzüme dökülen soğuk suyu hissettim,suyun soğukluğunun bir kaç saniyeliğine yüzümü ele geçirmesine izin verdim, 'soğuğu seviyorum' diye fısıldadım kendime usulca. Hafifce gözlerimi araladım, Kasıntı'nın iğrenç suratını gördüm,boğuk bir sesle 'Laçin nerede?' dedim. Kafasıyla duş kabinini gösterip odadan dışarı yalpalayarak çıktı. Laçin bir süre sonra duştan çıktı,yüzü solgun görünüyordu. Nedenini sormaya cesaret edemedim, sadece sarıldım ona ve rahat giyinmesi için odadan dışarı çıktım. Kapıya ulaştığımda eğitmenimizin yanında Kasıntı ile bekledim,ikisinden de iğreniyordum, her şeyden çok. Laçin yanımıza geldi bir süre sonra. Eğitmenimiz tavandaki küçük böceğin üstüne bastı, böcek değildi,gizli bir kapıydı. Böceği önce sağa sonra sola çevirdi ardından arka sol bacağına dokundu. Yine duvarlar kaybolmaya başladı,gözü kamaştıran bir beyaz ışık ve mor yer... Önümüze bir konsol çıktı. Üç farklı yerin haritası,yön tuşları ve birde küçük bir delik vardı. Eğitmenimiz konsolla biraz oynadı ardından sesini bir tık kalınlaştırıp söze başladı. "Bu sefer yalnızsınız, üç habitattan birini seçicek ve orada sadece üç tane seçtiğiniz eşya ile hayatta kalıcaksınız. Habitatlar bir çöl, bir yağmur ormanı ve bir kutup. Ölmemeye çalışın.". Kasıntı yanıma yaklaştı "Kutubu seç ve yanına sadece ayna,misina ve su al" dedi emredici bir sesle. Onu dinlememeye çalıştım ancak elimde değildi,sanki beynimi ele geçirmiş ve zorla dediğini yaptırıyordu. Bir adım öne çıktım ve eğitmenimizin yüzüne baktım. "Vay en son beklediğim ezik, ilk çıktı." dedi iğneleyici bir sesle. Öne çıktı parmağımı küçük deliğe basmamı ardından adımı,seçtiğim habitatı ve istediğim üç eşyayı seçmemi söyledi. Önce Laçin'e sarıldım,ardından Tura'yı kucağıma aldım,Tura'yı da yanımda götürecektim,ben olmasam ona kim bakar? "Hera,Kutup,Ayna,Misina,Su"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç
RandomÜç,üst üste görülen üç rüya,üç yazı dolu duvarlar. 'Üç ne?' diye soruyorum,arkamdan bir ses bağırıyor 'Sana ne,sen kendi işinle ilgilensene.'