¤ASLI YILMAZ
Karnemi alıp okulun kapısına doğru ağır adımlarla ilerledim .Kapıdan çıktıktan hemen sonra derin bir nefes alıp arkama döndüm ve o koskoca okula göz gezdirdim. Bir senemi daha yemişti şu lanet okul. Son bir senem daha vardı, elinde sonunda tekrar gelecektim bu okula. Derin bir nefes aldım ve içimden 'Tatil başlasın' diye bir çığlık attım. Önüme dönerek yavaşça ilerlemeye başladım. Bir eli omuzunda hissederek irkildim ve arkama doğru dönmemle sınıf arkadaşım İrem'le karşılaştım. Evlerimiz yakın olduğundan birlikte yürümeyi teklif etti. Benim için bir sorun olmadığından onaylarcasına ona gülümsedim. İrem, her tanıştığı erkeğe şans veren bir kızdı.
Birlikte yürürken bana doğru dönerek,
"Ee Aslı, kim var hayatında? " dedi alayla. Sanki cevabı bilmiyormuş gibi.. Tamam, kabul ediyorum. Erkeklere karşı bir nefretim olduğunu. Herkes çok büyük bir acı çektiğimi düşünüyor. Aslında doğrudur. Fakat direkt olarak ben değil. Annem acı çekti. Erkeklere olan nefretimin neden, babam denen fazlalığın anneme acı çektirmesiydi.
İrem'e yalandan bir gülümseme atarak ona döndüm ve,
"Hayır, tatlım. Aklı, tek amaçlı olan varlıklarla ilgilenmiyorum." deyip gözlerimi devirerek tekrar önüme döndüm. İrem ise Facebook'tan bana kaslı, beğenebileceğimi düşündüğü erkek resimleri göstermekle meşguldü. Ona, görmek istemediğimi belli etmek için etrafıma bakınsamda pes etmiyordu..
Sonunda pes ederek telefonunu cebine attı ve bana döndü.
"Yalnız mı ölmek istiyorsun?" dedi ve sırıttı. Bu tavırları sinirimi bozuyordu ama arkadaş anlayışım aşırı derecede iyi olduğundan bir şey söylemeden, yalandan, yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve olayı kendi üzerimden çekmek için ona soru sormanın iyi bir fikir olduğunu düşünerek,
"Senin nasıl sevgilinle?" dedim. Sevgilisinin adını hatırlayamamıştım. İki günde bir sevgili değiştirdiği için hızına yetişemiyordum.
"Sıkıldım galiba." dedi ve tekrar telefonunu çıkararak bana birini gösterdi.
"Bu nasıl? Adı Cem. Çok yakışıklı, beni benden alıyor. Konuşuyoruz, yakında da sevgili oluruz zaten."
"Abartmıyor musun İrem? Bal yapan arı gibi, o çiçekten o çiçeğe konuyorsun!!"
"Ah Aslı çok sıkıcısın. Tek bir erkekle ömür mü biter? " dediğinde evimin önüne gelmiştik Allah'tan. Yoksa daha fazla konuşamayacaktım. İrem yanağıma bir öpücük kondurarak, "Görüşürüz, yalnız cadı. " dedi ve göz kırptı.
"Görüşürüz." dedim hemen ardından. Bu tarz şeyler hiç bana göre değildi. Nedenini bilmediğim bir nefret vardı içimde, erkeklere karşı. Bastıramıyordum. Belki değişmem gerekiyordu. Ama bu değişim için bana çok önemli bir neden gerekiyordu ve ben o nedeni bekliyordum..
Eve vardığımda annem çölde suyu bulmuş gibi bir mutlulukla elimdeki karneyi kaptı ve bir göz gezdirdi.
"Çalışkan kızım benim." dedi ve şefkatle bana sarıldı. Sadece gülümsemekle yetindim.
Vee tatilim şu saniyeyle başlamıştır. Planlarım çok sıradandı( Tahtadan değil. Sıradan).
Önümde koskaca bir dağ vardı ve dağın adı ÜNİVERSİTE SINAVI idi. Ben bu sınavı gerçekten kafaya takmıştım. Çok çalışkan biri değilim fakat yapım gereği çok zeki bir hatunum. Ama bu sınav gözümü korkuttu. 3 ay tatilimi test kitaplarıyla bütünleşerek geçirmeyi düşünüyordum. Düşüncerimde ilerlerken telefonumun titremesiyle düşüncelerimden siyrildim ve gelen mesaja baktım.
Furkan'dan gelmişti. Furkan benim çocukluk arkadaşımdı. Ya da yanlış söyledim. Kusura bakmayın. O benim sadece çocukluk arkadaşım değil. Olmayan kardeşim. Sığınağım. Limanım. Ayrıca hayatımda güvendiğim tek ERKEK arkadaşımdı.
Furkan : "Karnemi aldım. Buluşuyor muyuz?"
Aslı: "Tabi kankaaaa :)"
Furkan: "Seni almaya geliyorum."
Aslı: "Evdeyim kanks bekliyorum."
Furkan: "Tamam ;) "
Anneme Furkan'ın geleceğini ve gezeceğimize ilişkin kısa bir bilgi verdim. Annem benim her hareketime karışmazdı. Bana güveni sonsuzdu. Hayatımın Kadını, o benim. O olmasa asla mutlu olamazdım, benim tek varlığım. Babam bizi, ben küçükken terk etmiş. Belki de erkeklere olan nefretim baba fazlalığın annemi üzmesiydi. Kim bilir?
17 sene geçmesine rağmen annemin kalbinde hala bir üzüntü ve kırgınlık var, bence bu bile erkeklerden uzak durmam için bir sebepti. Hakim olamadığım göz yaşlarım yanağımı sinir bozucu şekilde ıslattı. Öfkeyle yanağıma düşen gözyaşımı sildim ve güçlü görünmeye çabalayarak derin bir nefes aldım. Kapının zili çaldığında aynadaki yansımama baktım, parmak uçlarımı göz altlarımda gezdirdim, saçlarımın fönünü bozmadan omzumun arkasına doğru attım, kafamı dikleştirip burnumu çektim ve aynaya bakarak 'sen çok güçlü bir kızsın' dedim.
Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirerek odamdan çıktım. Annem, Furkan'la konuşuyordu. Furkan beni gördüğünde, o samimi gülüşüyle bana baktı ve göz kırptı. Annem Furkan'ın göz kırptığı hizayı takip ederek gözlerime kadar yavaş yavaş kafasını bana doğru çevirdi ve bana,
"Hadi ama kızım, bekletmenin de bir sınırı vardır."dedi.
Rahat ettiğim ve vazgeçemediğim spor ayakkaplarımı alarak ayağıma geçirmeye çabalarken annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum ve,
"Geç kalmam merak etme, hayatımın kadını." dediğimde Furkan lafıma atlayarak
"Aa ama Aslı'cım benim gibi biri yanındayken, her zaman güvendesin." dedi alaycı bir tavırla. Aramızda kısa bir gülüşme geçtikten sonra annemin yanından ayrıldık.
"Evvveeeettt. Kanka nereye gidiyoruz?" dedim ve gülümsedim.
Furkan o ara telefonuyla bir şeyler yazıyordu. Telefonundan kafasını kaldırdı ve bana masumca baktı. Kesin kızacağım bir şey söyleyecekti çünkü böyle baktığında ona asla hayır diyemediğimi çok iyi biliyordu, tatlı pislik. Dudağını bükerek,
"Imm... bir şey söyleyeceğim ama-" demesiyle sözünü kestim
"Tamam kızmayacağım söyle." dedim ve tatlı tatlı gülümsedim.
"Biz.. tüm gün birlikte zaman geçirmek için sözleşmiştik senle.. Ama bizimkiler çok ısrar edince..." dedi ve sustu
"Bizimkiler?" Dedim sadece.
"Elif, Yıldız, Derin, Kaan, Fatih ve Can" dedi hızlı bir şekilde.
Hepimiz çocukluk arkadaşıydık. Fakat ben bu kızlara aşırı uyuzum. Kendilerini bir bok sanan egoistlerden başka bir şey değillerdi. Kendini beğenmiş, herkese yukardan bakan tiplerden şu zamana kadar hiç hoşlanmamışımdır. Bu kızlar da tam anlamıyla öylelerdi. Aralarında en çokta Derin'i sevmiyordum. Çünkü tam bir sürtüktü. Sırf bana olan hırsı için Furkan'ın canını yakmıştı. Furkan'ın hep benim etrafımda olmasını çekemiyordu ve hiç pes etmeden Furkan'a yavşıyordu.
Furkan hayatımda güvendiğim tek erkek olsada o da bir erkekti ve sürtüğün cazibesine karşı koyamadı. Kısa bir sevgili dönemi geçirdikten sonra, Derin'in Furkan'a "Sen sadece aslı'yı ezmem için bir merdivendin." demesiyle Furkan'ın yıkılması bir olmuştu. Sırf Furkan'ı üzdü diye üzerinde denemediğim çin işgencesi kalmadı. Oh olsun, pis sürtüğe. Hıh.
Ama ben Furkan'ı asla yarı yolda bırakmadım. Her saniye yanında oldum ve hayata geri dönmesini sağladım... Ahh mükemmel ben :) Kaan, Fatih ve Can da iyi çocuklardır. Ama asla bir Furkan olamazlar benim için.
Yapmacık bir gülüş gönderdim Furkan'a ve sırf onu üzmemek için olumlu anlamda kafamı iki yana sakladım. Tabi ikaz etmeyi unutmayarak,
"Eğer.." dememle ne diyeceğimi anlamış gibi sözümü kesti ve sözümün devamını getirdi,
"..Derin haddini aşarsa saçını başını yolarsın.." dedi ve güldü. Onun beni taklit ederek sözümü tamamlaması aslında sinir bozucuydu ama kendimi tutamayarak kahkaha attım.
"Tam bir şebeksin.." dedim. Göz kırptı.
"Nerdelermis bari? Gidelim." dedim uygun bir ses tonuyla.
"Marin Cafedelermiş." dedi usulca.
Yol boyunca Furkan'ın yaptığı soğuk espirilerle yüzümü ekşittim.
Cafeye vardığımızda denizi gören bir masaya oturmuş kahkaha atan grup dikkatimi çektiğinde bunların 'bizimkiler' olduğunu fark ettim. Furkan ise hala aval aval etrafa bakınıyordu. Derin bir nefes alarak sabır dilercesine kafamı yukarı kaldırdım. Kolundan sıkıca tutup çekiştirmeye başladığımda
"O neydi qız.. acıdı " dedi. Kısa bir kahkaha atıverdim.
Grubun yanına gittiğimizde Derin'e kötü bakışlar atıp sandalyeye oturdum.
¤FURKAN AKSU
Ben etrafa bakınırken Aslı beni kolumdan kavrayıp çekiştirmeye başladı. Dirseğimin üst tarafına kan gitmiyor sandım bir an.
Bizimkilerin masasına doğru çekiştirmeye devam etti tatlı cadım. Masaya oturduğumuzda Derin'e kötü bakışlar attığını fark ettim. Derin'den tam anlamıyla nefret ediyordu. Arada ben olmasam kızı öldürecekti. Aslı'yı çok iyi tanıyorum, dışardan tam bir dişi arslandır. Ama onu birde içten tanımak gerekir. Aslında çok kırılgan bir yapısı vardır. Kafası attığında ona en iyi gelen şey deniz kenarında oturmaktır . Hava sıfırın altında olduğu zaman bile onu bulduğum tek yer orasidir. Aslının ağladığını gören sayılı kişilerdenim. Asla birinin yanında ağlamayı tercih etmez tatlı cadım. Aslı'nın da kardeşi yok benim de. Biz tanıştığımız günden beri birbirimize kardeş gibi davranırız. Bizim kardeşliğimiz çok ayrıdır. Her şeyi birbirimize anlatırız asla ondan bir şey saklamam, o da benden. Hayatımda en önemli insandır benim için.
Çok sık kavga etmeyiz yani kavga dediklerim de tatlı atışmalarımızdır. Genelde kıskançlıktan çıkan tatlı kavgalar.
Asla ikinci planda olmayı sevmez, en azından benim hayatımda. Çok ilişkim oldu. Kızlara hep iğneleyici laflar sokup, 'benim şebeğimi üzerseniz ben de sizi üzeri' diye tehdit edip üzerine gözleriyle 'bu çocuk üzüldüğünde sizin biletinizi bizzat ben keserim.' diye altlarına sıçmalarına sebep olurdu. Onun yüzünden beni terk eden kızlar bile olmuştu. Gerçi umrumda bile değiller de.
Bizim bu yakınlığımızı yanlış anlayanlar olurdu ama Aslı hiç o taraflı bile olmazdı.
Masaya oturduğumda Derin'in hemen karşısındaydım. Bana göz kırpmasıyla yüzümde küçümseyiş bir ifade oluştu. Aslı'ya baktığımda çoktan sinir küpüne dönmüştü. Sakince ve kısık sesle 'sakin ol ve artık siktir etmeyi ögren tatlı cadım' dedim. Önce bana baktı, sonra Derin'e son bir kez kötü bakışından gönderdi. Kafasını iki yana hızla salladı ve gülümseyip sohbete katıldı. Bu hareketi rahat bir nefes almamı sağlamıştı. Bu kızı harbi seviyorum ya. Tatlı cadım :)
¤ASLI YILMAZ
'Furkan için' diye geçirdim içimden ve elimden geldiğince sakin olmaya çabaladım.
Yaklaşık bir saat cafede sohbet ettikten sonra kalkmıştık. Bu grup beni daraltıyordu. Furkan'a dönerek,
"Ben gitsem iyi olur. Sıkıldam da biraz(!) "
"Tamam ben bırakırım seni eve" dedi aniden.
Herkesin gözleri bizim üstümüzdeydi. Hiç gücüm yoktu kavga etmek için.
"Yok", dedim "Yorgunum zaten kafamı dinlesem iyi olur." dedim ve Furkan'ın yanağına bir öpücük kondurup arkadaşlara görüşürüz anlamında elimi alınma getirerek yukarı doğru kaldırdım. Hep bir ağızdan "güle güle" dediler. Furkan'ın arkamdan bön bön baktığını tahmin edebiliyordum ama onların arasında daha fazla kalamazdım.
Eve gitmek istemediğim için sahile doğru adımlamaya başladım.
Deniz, benim psikoloğumdu. Üzüntülerimi, kırgınlıklarımı, korkularımı, sevinçlerimi, hep ona anlatırdım. Ağladığıma bir bu Marmara Denizi şahit bir de Furkan.
Çok güçlü durmaya çalışan ama her an kırılabilen bir yapıya sahibim fakat kimse bu yönümü bilmez. Düşüncelerle boğuşurken havanın karardığını fark ettim ve saate bakmak için telefonumu çıkardım. Ekranda 20.45 yazısıyla şaşkınlıktan gözlerim büyürken yaklaşık 6 saattir burda bulunuyordum. Bu kadar yeteceğini umarak denize son kez baktım, dalgasız durgundu.
Eve gitmek için kayalıkların üzerinde seke seke ilerliyordum. Yola çıktıktan 5 dakika sonra bir el, bileğimi kavrayıp beni kendine doğru çekti. Bedinim karşımda duran kaslı bedene çarptığında durabildim. Sarsılmıştım, beni bu derece sarsan kişinin kim olduğunu görebilmek için kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara hiç de hoş değildi.
Batın..
Kendisi tam bir hasta derecesinde sapıktır. Senelerdir peşimde pislik sapık. Okulun önünde onu rezil ettiğim günden beri görmüyordum onu. Nerden çıkmıştı o öyle?
Çatık kaşlarıyla bana bakarken boşta kalan elimle onu itmeye çalıştım ama başarılı olamadım. Ben ne kadar kurtulmaya çabalasam da bileğimi daha da canımı acıtıyordu. Acıyla inleyip
"Lan bıraksana pislik sapık. Şimdi imdat diye bağırırsam görürsün." dediğimde koskaca eliyle ağızımı kapattı ve beni gittiğim yönün tam tersi yönüne çekerek zorla yürüttü. Bir arasokağa girdiğimizde öldürücü bakışlar atıyordum ona. Ama o beni umursamıyordu bile. Onu ilk defa bu derece sinirli görüyordum. Ne olmuştu acaba?
Beni bir duvara ittti. Sırtımın duvara yapışmasıyla sarsıldım. Kızgın yüz hatlarıyla bana doğru yaklaşıp
"Sen benimsin bunu kafana sok." dedi. Öfkeyle gözlerine baktım.
"Münasip bir yerine soksam daha uygun olur" dedim.
Çok sinirlenmiştim, var gücümle onu geriye doğru ittim. Biraz sendeledi ama dengesini korumayı başardı.
"Sen tam bir hastasın oğlum uzak dur benden!" dememle beni belimden kavradı ve kendine doğru çekti. Bu hareket her kıza seksi gelebilirdi ama bana aksi şeyi hissettiriyordu. Tiksintiyi.
Ondan iğreniyordum.
Tam eğilip dudaklarıma yapışacaktı ki refleksle dizimi bacak arasına sapladım. Acıyla geri çekildi. Sanırım daha da öfkelenmesine neden olmuştum. Üstüme saldırgan bir şekilde geldiğini gördüm. Sanırım.. Korkuyordum.. Dudaklarımdan acı bir çığlık firar etmesiyle nefes nefese kalan Futkan'ı gördüm. Kahramanım gelmişti.
Batın'ın üstüne atlayıp yumruğunu gözüne indirdi. İyi bir dövüş izledikten sonra Furkan benim kolumu kavrayıp çekiştirmeye başladı. Ne çekiştirmeymiş arkadaş.
¤FURKAN AKSU
Aslı'yı öyle bırakmak içime hiç sinmemişti. Ben de Aslı'nın arkasından gitmek istedim ama Can ve Fatih durdurdu beni. Biraz takıldıktan sonra kimseyi takmadım ve ayrıldım yanlarından. Derin'in bozulduğunu fark ettim ama sikimde bile değildi. Direkt Aslı'nın evine gittim. Yasemin teyze daha eve gelmediğini benimle beraber olduğunu söyledi ve telaşlandı. Onu sakinleştirip yanından ayrıldım. Koşarak sahile indim, onu orda bulacağımı biliyordum.
Sahili karış karış aradım ama yoktu. Çıldırmak üzereydim. Delirmişçesine dolaşıyordum. Sahilde bir sağa bir sola. Sokak aralarına girip çıkıyordum. Aslı'nın buralara gelmeyeceğini adım kadar biliyordum. Ama bir umut.
Bir çığlık sesiyle irkildim. Ses çok tanıdıktı. Evet.. Bu Aslı'ydı. Deli danalar gibi koştum sesin geldiği yöne doğru. Sırtı bana dönük olan bir erkek vücudu Aslı'yı sıkıştırmaya çalışırken gözüm dönmüştü. Üstüne atlayıp yumruğu gözüne geçirdiğimde yere serildi puşt. Bu Batın'dı. Daha sinirli yumruklar atarken Aslı'ya baktım. Masumca beni izliyordu. Aslı'm korkmuştu. Yavru ceylanım, tatlı cadım.. Onu o halde gördüğümde yıkıldım. Kız kardeşim gibi davranıyordum ona. Zaten öyleydi de. Kolundan tuttuğum gibi çekiştirdim.
Şoktaydı sanırım hiç ses çıkarmadı.
Ben de konuşmuyordum. Çok öfkeliydim orospu çocuguna. Elimden çekeceği vardı. Ona işkence yapacaktım, bedenini 25 parçaya yavaş yavaş ayırıp acı çekmesini sağlayacak ve 25 parçayı 25 ayrı noktaya gömüp cesedini bulmamalarını sağlayacaktım. Aslı'nın konuşmasıyla irkildim.
"Ben.." dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kayalıklardan birine oturup başını, omzuma yasladım. Saçlarını yavaş dokunuşlarla okşuyor ağlamasını bölmeden yanında olduğumu belirtiyordum. 'Canım kardeşim benim, sen merak etme ben halledicem o puştu.' diye geçirdim içimden. Yanağımın ıslanmasıyla yağmur yağdı sandım ama yağmıyordu. Ağlıyor muydum ben? Bir hışımla yanağımı sildim ve öfke dolu bakışlarına geri döndüm. 15-20 dakika öylece kaldıktan sonra Aslı hiç bir şey olmamış gibi diklendi. Kendine gelebilmek için kafasını hızla salladı ve burnunu çekti. Bana dönerek
"Ben iyiyim tatlım eve gidebiliriz." dedi ve buruk bir gülümseme sundu.
"Tatlı cadım benim" dedim ve saçlarını karıştırdım. Ona sakin görünmem gerekiyordu.
Onu eve bıraktıktan sonra ben de eve gidip Batın için hain planlar yapmaya başlasam çok güzel olacak.
¤ASLI YILMAZ
Furkan'a minnettarım. Beni orda nasıl buldu hiçbir fikrim yok ama ona ihtiyacım vardı. Yol boyunca konuşmamıştık. Beni eve bıraktığında annemin sabırsızlıkla beni beklediğini biliyordum. Kapıyı açar açmaz bana sıkıca sarıldı, sanki bir daha bırakmayacakmış gibi..
"Nerdesin kızım sen?"dedi korku dolu sesle.
"Sahildeydim anneciğim üzgünüm seni meraklandırdığım için." dedim ve masum bakışlar yolladım anneme tekrar boynuma sarıldı.
"Senden başka kimsem yok, seni kaybedersem yaşayamam." dedi
Konuyu değiştirmek için
"Bu kadar duygusallık yeter seni bilmem ama ben açlıktan ölmek üzereyim hayatımın kadını." dedim ve odama doğru ilerledim. Odama girer girmez kapıyı hızla kapatıp kitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp yere doğru yavaşça kaydım. Oturduğumda hemen dizlerimi kendime çekip sessizce ağlamaya başladım. Kendimi tutmam gerektiğini biliyordum ama olmuyordu tutamıyorum kendimi. Pislik sapık Furkan olmasaydı üstüme saldıracaktı.. Öfkemden ağlamayı bıraktım. Bu yaptığını yanına bırakacak değildim.
Annemle yemek yedikten sonra anneme yorgun olduğumu söyleyip odama çekildim. Yatagima oturdum tam yatmaya hazırlanıyordum ki telefonumun çaldı. Arayan Fatih'ti. Bu çocuk beni niye arıyor? Soruları altındayken telofonu açtım.
"Alo, Aslı."
"Efendim Fatih."
"Nasılsın?"
"İyiyim." Ona nasıl olduğunu sormamıştım bile.. Çok coolum.
"Ne oldu?" dedi. Sanki olanları biliyormuşta benden detay istiyormuş gibi konuşuyordu.
"Ne, ne oldu?" dedim. Anlamamışçasına
"Kızım delirtme beni! Furkan bi'şeyler zırvaladı telefonda, anlamadım. Buluştuk, öfkeden kuduruyor. Batın'ı öldürcem falan diyor. Ne oldu lann?"
"Nerdesiniz?" dediğimi Furkan duyduğu galiba, Fatih'in elinden telefonu aldı.
"Ne yapcan nerde olduğumuzu cehennemin dibindeyiz. Evden dışarı çıkmıyorsun kızım. Dellendircen mi beni? O Batın'ın ebesini bellicem zaten. Nokta." Noktayı koydu. Bu öfke üzerine kekeleyerek,
"Ta..mam.." diyebildim.
Telefonu suratıma kapattı. Çok sinirliydi..
Telefonu masanın üstüne bırakıp kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapattım, uyumaya çalışıyordum ama olmuyordu. Gözlerimi iyice sıktım ve üstüme örttüğüm ince nevresimi kafama kadar çektim..
Uykuuuuu geeellll.. Gel ki bugün olanları unutayımm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
¤DENİZ AŞKIM¤
Literatura FemininaGÜVENMEK, TEK KELİME. ÜÇ HECE. SEKİZ HARF. NE KADAR KOLAY DEĞİL Mİ? OYSA Kİ BU FİİLİN HAYATA GEÇİŞİ NE KADAR DA ZOR. İNSANIN GÜVENİ KAZANMASI NE KADAR UZUN SÜRERSE, GÜVENİNİ KAYBETMESİ DE O KADAR KISA SÜRER...