Belki de içtiğim 5. bardaktan sonra kola dolu bardağı masanın üzerine bıraktım midemin fokurdamasına bir son vermek için.Tahmininizden de fazla kola içerim ve ailem bu yüzden bana şarapçı lakabını takmış bulunmakta.Biliyorlar, kendi evime çıktığım da kola yerine yeni içecekler keşfedeceğimi ve bu yüzden erkenden böyle seslenmeye başladılar.Onlara kızamıyorum, kendimi tanıyorum, böyle evde oturup film izlemekten benim için çok hoş ama hep deliyimdir.Her zaman maceranın peşinden adım atmayı severim..Saat gece 03.35'i bulurken kapanmayı hiç düşünmeyen gözlerim televizyondaki filmle aşkla dolmaya başlamıştı.Ne romantik ama, 'aldatılmadan sevilen bir kadın olmak'.Bu yüzden birine güvenmeye korkan kadınlar sayfasındayım sanırım.Evet, kesinlikle oradayım.Birine güvenmek benim çok acı zorluklarla dolu gözüküyor.Geri aldığım kola bardağımla izlemeye heyecanla devam ettim.
Arka bahçe camından gelen vuruşlarla cips poşetini sehpaya yavaşça iterek bıraktım.Saat 4'e geliyor ve salon karanlık? Korkarım! Karanlıktan.Siyah sevdiğim bir renk olsada karanlık bana, bıcakları hatırlatıyor her zaman.Hırsızları, sadistleri... Amma paranoyak olmamın sebebi sadece "karanlık"
Yavaş adımlarımla gözlerimi tüm kıvraklığıyla salonda gezdirdim ve cama yaklaştım.Parmaklarım hafifçe cama vururken açılmış perdeler dalgalanıyordu.Hadi be.Camlar kapalı yapma Kylie! Odana git ve uyu, canını kurtarmak için.Elimi indirip polarımın cebine soktum ve derin bir nefes aldım.Bu zamana kadar girmeyen hırsız ben uyumuyorken kendini riske atmazdı herhalde.Umarım! Gözlerimle bahçeyi biraz daha inceledikten sonra çıplak ayaklarımı zemine sürterek arkamı dönmemle, başımın koca bir "Dong" sesiyle cama yapışması bir olmuştu.Korkuyla karışık acının hissi ellerimi ceplerimden cıkarmama sebep oldu ve gözlerimi sıkıca yumuk kanın vücudumda ki akımını kesercesine kendimi sıktım.Büyük avuçları dudaklarımı buruşturarak kapatmış olan hırsızıma veya beni öldürmeye gelen katilime bakmaya korkuyordum.Ağzımı kapatan kolunun, dirseğini de omzuma dayararak kıpırdamamam gerektiğinin sinyalini veriyordu bir bakıma.Onun nefesini kulağımda hissettiğim de gözlerimi irice actım.
"Bağırma! Benim sakin ol." Dedi endişeli sesiyle, derin nefesleri boynuma vuruyordu.
Kim olduğunu anlamam 2 saniyemi alırken sebebini düşünüyordum.Kapımızda vardı, zilimizde.Ayrıca telefon numaram da kayıtlıydı, bunu biliyordum.Kendime kelirken ellerimi teslimim pozisyonunda çıkartıp avuclarından kavrayarak kendimden uzaklaştırdım.
"Lanet olsun.Açıklama yapman bile bu saçmalığın sebebine beni inandırmaz.Evimizi mi soymak istiyorsun?" dedim üst katta uyuyon Leo'yu ve annemle babamı uyandırmamak için kısık ses tonumla.
Siyah dar pantolonu yine yerindeydi ve beyaz bir tişörtle kalın poları ona eşlik ediyordu.Saçlarından bir kaç tel dudaklarına yapışmıştı.Terlemisşe veya çok koşmaktan kızarmışa benziyordu.Dikkatlice ona bakmaya devam ettim.Gözleri sürekli arka camla ilgilenirken, hızlı hareketlerle kalın perdeyi çekerek dışarıyı görmemizi engelledi.Salona doğru adımlarken
"Seni korkuttuysam özür dilerim.Burayı gördüm ve girmekten baska sanşım yoktu." Dedi.
Üzerindeki poları çıkartarak koltuğa bıraktı."Başın mı belada? Kate nerede? Onu yalnız mı bıraktın Harry?" büyük sitemim yüzüme ve sesime yansırken, kısık olması onu güldürmüştü.
Gerçekten kötü bir şey yapma ihtimalini düşünmüyordum.O öyle biri değildi.Kavga edecek veya hırsızlık yapacak.Masanın üzerinde duran kola bardağımı alıp, tek nefeste hepsini bitirdi.Kolayı benden çok seven birimiydi acaba?
"Kate karşı komşuda.Bir kaç çocuk sataştı, sadece bu kadar, korkmana gerek yok.Eğer iznin olursa bir gecelik burda kalacağım." Dedi derin düşüncelerimi bölerek.Onu dövdükleri gözümün önünde canlandı.Odanın karanlık olmasından dolayı yüzünü tam göremiyordum ve sormayada çekiniyordum.O koltuğa otururken camın önünden hareket ettim.
"Tabi kal.Evi dağıtmayacaksan!"
Annesinin ölümünden sonra sadece 2 kere görüşmüştük.O da evlerini toparlamaya ve Kate'i görmeye gitmiştim.Harry fazla okula gelmiyordu ve dışarıda takılmaya daha fazla vakit harcamaya baslamıştı.Belki de kendini rahat hissetmek depresyona girmemek icin yapıyordu.Bilemiyorum, en yakınını kaybetme duygusu ve Kate'e bakma sorumluluğu ona ağır gelmiş olabilirdi.
O televizyonla uğraşırken 3'lü kanepenin köşesine oturup bacaklarımı topladım.Yaygın oturuşu sokak köşesinde ki çocuklara benziyordu.Onu süzme gereği duymuştum o an.Televizyonun sesini bastıran konuşmalar dikkatini dağıttı ve bana baktı.Ona baktığımı anlamaması için bir an ağzımı açtım ama sonra yüklesen sesler yüzünden kaşlarımı çatıp bakışlarımı ondan ayırmadan bakmaya devam ettim.
"Seninle alakalı bir şey değildir umarım!" endişeli sesimle ona imada bulunmuştum.Babam bunu duysaydı sanırım 3 ay boyunca harçlıklarımın çeyreğini verirdi ve okul dışı dışarı çıkamazdım.Aceleyle televizyonu kapatıp kumandayı masaya bıraktı.Sadece oturmuş izliyordum ve sesleri dinliyordum.3 farklı ses vardı veya 4."Onun burada olduğuna emin misiniz" " Onu öldüreceğim" gibisinden boğuk kaba sesler.
"Üzerime uzan ve ölmek istemiyorsan lütfen nefes bile alma." Dedi tuhaf şekilde kısıktan da alçak olan sesiyle.O an kanepeye uzandıgını farketmistim.Ayaklarıyla kalkmam için beni itekliyordu.Aniden kalktım.
"Bu cok saçma, yukarı çıkalım Harry."
"Şuraya yat ve sesini çıkartma, kapı açık Kylie."
Sürgünün sesiyle bileğimden vekip başımıza poları örtmesi 3 saniyeydi.Gerçekten 3 saniye.Nefesimi tutup burnama dolan kokuya anlam vermeye calıştım.Belki de şuan burada ikimizi birden öldürüp arka bahcemize atacaklardı.Veya sadece beni alıp bir çöplükte aylarca aç ve susuz bırakıp, ölümüme sebep olacaklardı.Harry'le o karanlıkta gözlerimiz buluştu.Yeşilleri birer yıldız gibi parlarken, dudaklarını oynatarak "lütfen" dedi.
Bu anın tadına varmam gerektiği beynime dolarken, basımı boynuna dogru sakladım.
Odama gidip uyumam gerekiyordu işte...
Kısa bir bölüm oldu ama gecikmeden yeni bölüm yazacagım.Yazım hatalarım varsa kusuruma bakmayın.İyi okumalar :))