Zonklayan başımı umursamadan kalkmaya çalıştım. Rutube kokusu etrafı sarmalasa da gözlerimi bir kaç kere kırpıştırıp net görmeyi bekledim.
Biraz beklemenin ardından etrafımı alıcı gözüyle süzdüm. Loş bir ışık olduğu için hiç bir şey seçemiyordum ve sanki hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. Sadece bir yatakta yattığımı biliyordum bir de bana bağlı olan aletleri...
Kalkmaya çalışmak canımı acıtınca vazgeçip kendimi geriye yasladım ve en son neler olduğunu düşünmeye başladım. Kahve içmek için balkona çıkmıştım ve Yankı'yla sevgilisini öpüşürken görmüştüm ardından sinirlenip içeriye geçeceğim sırada burnumdan akan kanla yerimde durmuş ve başımın dönmesiyle yere yığılmıştım. Yardım dilenmek içinse Mina'ya seslenişim olmuştu. Belki de söyleyecek gücüm olmadığı için bir fısıltıdan farksızdı.
"Oo. İzem Hanım senin ölü haberini yakınlarına vermek istemezdim ama buradan seni sağ çıkartmayacağım için şimdiden üzülüp atlatmalarını istedim."
Gözlerimi kısıp onun gözlerinin içine baktım öfke dolu biçimde... Biraz düşünüp kendi kendine mırıldanıp konuşmaya başladı.
"Yanlış mı yaptım acaba? Seni öldürdükten sonra cesedini onlara gönderip daha kolay atlatmalarını sağlardım belkide."
Elinde yeni ettiği sakal tıraşından olsa gerek kaşıyordu veya da düşünmek için ovalıyordu. Umurumda da değildi.
Şuan sadece Mina'nın üzülüp üzülmemesi önemliydi bir de Yankı!!
Zaten başka kimsem yoktu. Ama onların üzülmesi kalbime bir hançer gibi saplanırken düşüşlüğümü karşımda ki adama yaşatmamak adımıyla umursamaz biçimde ve gözlerine yoğunlaşarak bakıyordum. Ondan gözlerimi kaçırıp korkumun bedenimi ele geçirmesinden korkuyor da olabilirdim.
"Sen ne aşağılık bir herifsin. Kaçırman yetmiyormuş gibi ufacık bir durumum olmasına rağmen herkese öldüğümün haberini mi verdin"
Bu sorudan çok onu aptallığını kendi yüzüne vurmaktı.
"Kendini çok zeki zannediyorsun değil mi? Gerçi sen hep kendinle böbürlenen bir piç kurusun. Ne o adam olamadığın için bari hayvan olabildim diye mi böbürleniyorsun?"
Deyip gıcık bir gülümse gönderip yerimden kalkmaya tekrardan çalıştım. Canım acıyordu ama yüzümü ifadesiz tutmaya da özen gösterdim. O beni yıkamazdı. Yıkamayacaktı! Aksine ben onu öyle bir yerinden yıkacaktım ki. O zaman belki aklı başına gelirdi.
"Benimle düzgün konuş ?!"
Sinirle bağırıp elini kaldırdı. Hayır şimdi değil lütfen karşısında olmaz. Gelmeyin aklıma deyip eski anıları düşünmemeye çalışıyordum. Belki konuşur da aklımı dağıtırsam gelmezdi. Dolan gözlerimi geri itekleyerek konuşmaya başladım.
"Vursana. Belki acıyla bütünleştiğim için acı canımı acıtmıyordur da zevk veriyordur ne dersin?" alayla suratına baktığımda daha fazla öfkelendiğini görmek sevindirmişti.
"Dur. Ya da kızın Dilan neden bayadır eve uğramıyor? Sana arkadaşında kaldığını söyledi sende inandın. Ona da her şeyi anlattım ve şuan kaçırdım da sayılabilir. Ben bunları anlatırken o ne yaptı biliyor musun?" diye nefesim yettiği kadar bağırdım ve nefesimi düzene koyup tekrardan konuştum yüzüme bir sırıtış yerleştirip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Sır #Wattys2017
Mystery / ThrillerYazılma tarihi: 21 ağustos 2016 Yayınlanma Tarihi: 4 temmuz 2017 Bozguna uğramış bir kalp nasıl acı çeker ise öyleydi benim canımın acısı. Kimseye muhtaç kalmamak için yaşam mücadelesi veyahut sevdiklerini onca yıl bulamamış olmak. Pişmanlıktı tüm h...